love is gone' 2

1K 129 95
                                    


———

Aldatmak.

Çoğu kişiye göre cinsel açlık ve özgür olma isteğinden doğan bir hataydı.

Aldatılmak.

Neredeyse birçok çiftin yaşayıp fark ettiği, bazen de fark edemediği veyahut fark etseler de görmezden geldiği bir durumdu.

Bana göre ise aldatmak ve aldatılmak, yalnızca bir çiftin arasına üçüncü bir kişinin dahil olması veya sevdiğin adamın, başkasının kollarında olması durumu da değildi. Bana göre sözlerle de aldatırdı insan.

Yani, her yalana inanışımız bir aldatılıştı ve her yalan söyleyişimiz ise bir aldatmacaydı.

Ve çoğu aldatılan kişinin söylediğinin aksine, sevdiğim adam tarafından aldatılmanın bir ayrıcalığı falan yoktu.

Zihnimden uzaklaştırmaya çalıştığım düşüncelerimin arasından irislerimi bir an bile çekmediğim kurumuş kan lekesinden, hiçbir şey demeden neredeyse beş dakikadır yalnızca beni seyreden sevgilime bakmamak için kendimi zor tutuyordum.

Ağlamaktan kızaran gözlerim ve ısırmaktan ötürü yara içinde kalan dudaklarım, ağırlaşmış vücuduma daha da yük olurken oturduğum yerden kalkmak istedim fakat avucumun içinde, kurumaya yüz tutmuş peçeteyi olabildiğince sıkarken, ölüm sessizliğine boğulan evin duvarlarında, sevdiğim adamın boğuk sesi yankılandı ve ben, kalbimin sadece bir iki kelimelik bir cümleye ritmini bozmasından ötürü ona lanet ettim.

"Şimdi daha iyi misin?"

Sorusuna cevap vermedim, Izuku ise üstelemedi. Derin bir nefes aldım ve gözlerimi birkaç defa kırpıştırarak elimin içinde, neredeyse top ettiğim kanlı peçeteye baktım. Izuku geleli tahminimce yarım saat olmuştu. Kanayan burnumla ilgilenmesi ve bana dokunması ise, 5-10 dakika önce son bulmuştu ve ben, o süreç içerisinde Izuku'nun nazik parmaklarının tenimle her temasa geçişinde, hissettirdiği yakıcı hissiyat dolayısıyla kendimi onun kollarına teslim etmemek için zor tutmuştum.

Aptaldım ve kalbime söz geçiremiyordum.

Buruk bir şekilde gülümsedim,  bakışlarımı, peçeteden çektim ve yanıbaşımda oturan sevgilime sabitledim. İrislerim, Izuku'nun irislerine değmesiyle eş zamanlı olarak kendimi tutamadığımdan ötürü, dudaklarım titremeye başladığında, göz yaşlarım ve hıçkırıklarım da titremeleri takip etmişti.

Dudaklarımdan yüksek desibelli hıçkırıkların kaçmasına engel olamazken, artık dayanamadığımı düşündüğümden ötürü elimdeki kanlı peçeteyi yere atarak kollarımı Izuku'nun sıcak vücuduna dolamış ve başımı da göğsüne yaslamıştım. Vücudu, kollarımın ona dolanmasıyla birlikte kasılırken boğazlarını temizlemiş ve kafasını yana doğru eğmişti.

Titrek bir nefes çektim ve Izuku'nun o kiraz çiçeği kokusunun ciğerlerimi süslemesine izin verdim. Eski bir inanışa göre ruh eşi şu şekilde tanımlanıyordu: 'Eğer birisiyle kalp ritminiz aynıysa, o kişi sizin ruh eşinizdir.'

Burnumu çektim ve aklıma gelen düşünceyle birlikte, saçma dahi olsa kafamı Izuku'nun göğsünün üstüne getirerek, başladım Izuku'nun kalp atışlarını teker teker saymaya, duygularımı o atışlarla harmanlamaya.

Fakat olmuyordu, bir şeyler yanlıştı, benim kalbim ağlıyordu ve onun kalbi ise farklı çarpıyordu.

Saymalarımın arasından Izuku, kollarını omuzlarıma götürüp beni kendisinden uzaklaştıracağını hissettiğim sırada düşüncelerimi bir kenara ittirdim ve daha da sıkı kavrayarak bedenini "Hayır!" diye bağırdım, bu ani yükselen sesimin arkasında bir istekten daha çok ihtiyaç vardı.

Zar zor dokunuyorduk birbirimize ve ben şimdi, kendimde güç bulup ona sarılmayı başarmışken hiç ayrılmak istemiyordum huzuru bulduğum kollarının arasında.

İlk birkaç dakika, durduk öylece. Hiç hareket etmiyor, avuç içime sıkıştırdığım tişörtünü sımsıkı tutmaya devam ediyordum. Boğazını bir kez daha temizledi ve kafasını bu sefer yukarıya doğru kaldırdı yavaşça. Gözyaşlarım, yeniden dökülmeye başkayıp yanaklarımı yakıp geçerken yutkundum. Benden kaçtığını, yüzüme dahi bakacak cesareti olmadığını hissediyordum.

"Katsuki bir sorun mu var?" diye sordu yumuşak bir ses tonuyla ve ben yine içimde bir şeylerin koptuğunu hissetmiştim.

"Hayır, sorun yok," dedim ve ardından ise vücuduna yaslı olan kafamı kaldırmadan boşta kalan elimle göğsüne vurmaya başladım.

Izuku'nun kalp atışlarını duymak istiyordum, ritimlerimizin aynı olmasını istiyordum, birbirimizi sevdiğimizi ve kalplerimizin her yakınlaşmada ritmini bozmasını istiyordum, onun ruh eşim olmadığı gerçeğini kabullenmek istemiyordum.

"Lanet olsun,"

"atmıyor," diye seslendim çatlayan sesimle dudaklarımın arasından acı bir hıçkırık yükselirken "kalbin.." dedim ve devamını getiremeden bir hıçkırık daha yükseldi dudaklarımın arasından görüşüm bulanıklaşıp, gözyaşlarım akmaya başlarken.

Ağlamalarım arasından Izuku omuzlarımdan tutarak beni, sıcak vücudundan uzaklaştırıp üşümeme neden olurken biçimli uzun parmaklarımı çeneme kaldırıp, kendisiyle aynı hizzaya getirdi.

"İyi misin?" diye sordu yumuşak bir ses tonuyla ve ben, kalbimin tam ortasına büyük bir bıçak darbesinin indiğini hissettim. Saç tellerine yıldızları konduramadığım adamın sesi, kalbime nakış dokuyordu.

"Hayır." dedim burnumu çekerken. Izuku ise yeşillerini yüzümde dolaştırmış ve ardından yanaklarımda yer edinen parmaklarını burnuma götürerek konuşmuştu.

"Hasta mı oldun?" Burnum kanadığı için böyle düşünüyor olmalıydı, diye düşündüm. Omuzlarımı silktim ve "Hayır, olmadım." dedim. O ise kaşlarını çattı ve elini anlıma götürerek, ateşimin olup olmadığını kontrol etti.

"Ne kadar süredir ayaktasın? Halsiz hissediyorsan banyo ya-" dedi ve aklına bir şey gelmiş gibi bir hal bürünerek durdu. Ardından ise büyük gülümsemesini bana sunarak, "Sanırım banyo yaparsan daha kötü üşütebilirsin, şimdilik odamıza çıkıp uyumaya ne dersin güzelim?" dedi ve ayaklandı.

Ben ise irislerimle, hiçbir şey demeyerek Izuku'nun hareketlerini izledim bir süre dikkatlice. Ardından ise Izuku kalkmam için elini bana uzattığında kendimi durduramayarak "Dört gündür birbirimizi görmüyoruz," dedim kendimin dahi zor duyduğum bir ses tonuyla "beni özlemedin mi?"

Izuku önce bir durdu, ardından ise dudaklarını birbirine bastırıp dilini yanaklarında gezdirdiğini fark ettim. İstemsizce kaşlarım çatıldı ve Izuku "Özledim," diyerek kollarımdan tutup beni ayağa kaldırdı "şimdi, odamıza çıkalım mı?"

Kafamı olumlu anlamda salladım ve Izuku'nun arkasından onu takip ederken, içten içe kendime ve özellikle kalbime lanetler okumaya başladım.

Çünkü benim aptal kalbim, onun dudakları arasından çıkan herbir kelimeye inanarak,

her defasında Izuku Midoriya tarafından aldatılıyordu.

———

Umarım kitabı b*k etmem, umarım istediğim şekilde gider vee yazım tarzımı pek yeterli bulmadığımdan ötürü hep eksikmiş gibi hissediyorum bir şeyler 👉🏻👈🏻

Düşüncelerinizi belirtirseniz aşşırı mutlu olurum 💕

Love ıs gone| KatsudekuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin