nine, well you cured my january blues

En başından başla
                                    

Dişleri derimi kavrıyor, minik ısırık bırakıyor, serbest kılıyordu. Jeongguk onu hafife almam ile resmen alay edereken dudakları arasına aldığı tenimi emdiğinde kısık bir inleme bıraktım, onu mümkün olabilirmiş gibi kendime daha çok çekerken parmakları ensemdeki saçlara dolanarak başımındaha geriye çekti, boynumdan kulağıma doğru ıslak bir yol çizerken gözlerim kapandı.

Dili, dudakları, dişleri kulağımın altındaki deride gezinirken hafif mırıltılar ve inlemeler çıkarıyor, parmaklarım baldırlarını turlarken karnımın altında kalan bölgede sızılar hissediyordum. Jeongguk yavaştı, ben yavaşlıktan nefret ederdim fakat tadını çıkarmasına izin veriyordum.

Yeniden boynuma inerek oradaki işine devam ederken bir eli tişörtümü kavrayarak daha fazla yer açmak için çekiştirdi, boynumdan köprücük kemiklerime doğru bir iz oluşturdu ve bundan hoşlandım. Yavaşlığından, dilinden, dudaklarından, ensemde gezinen parmaklarından, tişörtümü kavrayışından. Ona ait her bir detaydan bu kadar hoşlanıyor olmam korkunçtu ama hoşlandım, sonunun nereye gideceğini umursamadan.

Boynum ile işini bitirerek başını kaldırdığında gözlerimi araladım, dilim kurumuş dudaklarımda gezinmenin ardından onun dudaklarına yapıştığımda aranında ağzını araladı ve dillerimizin buluşmasına izin verdi. Alt dudağını ısırdığımda beklediğim bir inleme kazandım, parmaklarım bacaklarının iç kısmına geçerek kumaşın üzerinde kıpırdandığında yerinde hareketlendi.

Nefes almak için dudaklarımız ayrıldığında çalmakta olan telefonumun melodisi bizi rahatsız etti. Ekranda yazan Yoongi Boongi yazısı gülümsememe sebep oldu, "Hyung." dedim neşeli bir sesle, Jeongguk üzerimde kıpırdandığında kaşlarımı çatarak ona döndüm, elim baldırlarına tutunarak uyarıcı bir şekilde sıktım. "Taehyung müsaitsen akşam sana gelebilir miyim? Biraz konuşuruz." dedi, Jimin'den dolayı olayı az çok bildiğim için, "Tabik hyu-" Jeongguk bir anda kulak mememi kavrayarak çekiştirdiğinde durmak zorunda kaldım, dudaklarımın arasından bir inlemenin kaçması an meselesiydi. "Bekliyorum." diyebildim zorlukla, sadece kulak mememe dudaklarının baskı yapıyor olmasının beni nefessiz kesmesi inanılmazdı.

Telefonu kapattığımda dudaklarını oldukları bölgeden ayırarak bana baktı sevimli bir gülüşle, "Benim dışımda bir şeyle ilgilenmenden hoşlanmıyorum." Ellerimi tişörtünden oçeri sokarak ince belinde gezdirdim, iki elimin arasını tamamen kavrıyor olması inanılmazdı. "Bir daha bunu yapmak yok." dedim, dişlerimi burnuna geçirdiğimde omzuma vurdu, "Acıdı be!" dedi, güldüm, başını yeniden omzuma yasladığında kollarımı tamamen beline doladım.

Jeongguk gelen telefon ile gitmek zorunda kaldığında dudaklarını büzerek ayaklandı, sırt çantasını omzuna asmanın ardından ayakkabılarını giydi. Kapıdan çıkmadan önce dönerek dudaklarıma minik bir öpücük bıraktı ve onun koridorda asansöre ilerlemesini izledim.

Masanın üzerini toplamanın ardından eşyaları makinaya yerleştirdim, filmi kapatarak televizyonu normal hale getirmenin ardından odama döndüm. Üzerimdekilerden kurtularak siyah bir kot pantolon, üzerine kahverengi ekose Burberry gömleğimi geçirdim. Yoongi hyung mesaj atarak bir barda buluşmak istediğini dile getirdiğinde sorun olmadığını söyledim.

Audi R8'e binerken telefonumu ve cüzdanımı torpidoya bırakmış, emniyet kemerini takmanın ardından çalıştırmıştım. Gömleğimin açık yakasından Jeongguk'un bıraktığı kızarıklıklar belli oluyordu, giderek daha da kızaracaktı ve ona ait bir şeyler her baktığımda orada olacaktı. Yankee'ye girdiğimde arabayı valeye bırakmış, beni gören birkaç kişiye selam vermiştim.

Yoongi hyung oradaydı.

Üzerinde siyah bir kazak, altında siyah pantolon vardı. Siyah saçları tamamen dağılmış halde cin tonik olduğunu tahmin ettiğim kadehi tutuyordu elinde. Onun karşına yerleştiğimde bakışlarını kaldırarak bana baktı. Yarım ay şeklindeki koltuklar, geniş masalar, pahalı kıyafetler, gürültülü bir müzik ve hemen tepemizde duran ve benim her seferinde üzerimize düşeceğinden korktuğum elmaslarla kaplı avize. "İyi misin?" diye sordum, gelen garsondan bana Martini getirmesini istedim. Çok fazla alkol ile arası olmayan biri olarak kokteyller en büyük kaçış noktamdı her zaman.

"İyi değilim."

Yoongi hyungun mırıldanması canımı sıkmıştı çünkü sesinde mutsuzluk, acı vardı, bundan nefret etmiştim. "Olayları bildiğine eminim." dedi arkasına yaslanarak, hala bardağını elinde tutuyor ama içmiyordu, "Jimin sana anlatmıştır." Başımı sallayarak koltukta biraz daha yayıldım, tüm bedenimi ona çevirerek yüzünü inceledim. "Onunla evlenmeyi çok istiyorum, Taehyung." Martini bardağını alarak küçük bir yudum aldım, "Ama bunu Jimin'in parası ile yapmak istemiyorsun." dedim, iç geçirerek elindeki bardağı bıraktı masanın üzerine.

Karşımda bağdaş kurduğunda tamamen küçük bir çocuğu andırıyordu şimdi, ışıklar beyaz teninde geziniyordu ve gözleri daha da parlak görünüyordu. "Sorun sadece para değil, ben Jimin'in üzülmesinden korkuyorum. Ailesi yanında olmayacak, onu hiçbir zaman desteklemeyecekler. Bundan pişman olmasından, sonrasında beni hayatının hatası olarak görmesinden çok korkuyorum." İçkimden büyük bir yudum alarak masanın üzerine bıraktım. "Jimin sana aşık hyung, hem de çok fazla. Ailesi umurunda değil, hayatı umurunda değil. Sadece sen varsın. Yani ileride olacağından emin olmadığın bir şey için değer mi?" Değmezdi, gerçekten değmezdi ve Jimin asla yaşadıklarına dair pişmanlık içeren biri değildi.

Beraber yeni bir içki söylerken Yoongi hyung başını koltuğa yaslamış halde uyku moduna geçerken gülümsedim, gerçekten sevimli görünüyordu. Onun fotoğrafını çekerek Jimin'e yollarken altına, "Sevgilin bu gece benimle, onu beklem, harika bir akşam geçiriyor olacağız 😋😝" yazdım ve gönderdim, sinirleneceğine ve buraya geleceğine emindim.

Tahmin ettiğim gibi oldu, Yoongi hyung uykunun derinliklerine kendini bırakırken yavaş bir şekilde içkimi yudumluyor, Jeongguk'un sosyal medyasında geziniyordum. Bir kediye, tavşana benzediği anların çoğunlukta olduğu fotoğraflarda, maçlar ya da antrenmandan olan karelerde tamamen bambaşka biri gibiydi. Yirmi dakikanın ardından Jimin üzerindeki pijama takımı ile karşıma dikildiğinde kahkahamı tutamadım. "Çok sevimli görünüyorsunuz, Bay Park." dediğimde kıkırdadı, Yoongi'nin alnına dökülen saçlarını geriye atmanın ardından onu kucakladı.

Hesabı ödemenin ardından Jimin ile birlikte bardan çıktım, Yoongi hyungu arabasına yerleştirmesine yardım etmenin ardından ona sarıldım. "Siz iki aptal konuşun ve halledin." dedim, kendi arabama ilerleyerek kuruldum.

Eve gidip uyumaktan başka bir şey istemiyordum.

☁️

dün atmam gerekiyordu ama unutmuşum 😔

sabah yıldızı' taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin