C1

1.1K 64 29
                                    

Mimarlık fakültesinin bahçesi, yeni gelen birinci sınıflarla dolup taşmış durumdaydı. O kadar kalabalıktı ki abartısız iğne atsanız yere düşmeyebilirdi. Oysa Harry'nin bu okula gelmesinin iki sebebinden biri özel okul olduğu için kalabalık olmayacağını düşünmesiydi ama şöyle bir baktığınızda hiçte doğru bir düşünce olmadığını anlamıştı.

Gergin adımları sonunda fakülteye ulaşabildiğinde kayan kapıların açılmasını bekliyordu Harry. Bir türlü açılmayan kapı üzerine elini kaldırıp sağa sola sallarken hala daha açılmayan kapı üzerine bozuk olduğunu düşünmeye başlamıştı.

"Yardımcı olayım."

Kuzgun bir anda yanında beliren uzun boylu esmer çocuk üzerine bir kaç adım gerilerken onu gören kayan kapının açıldığını görünce bir hayli sövmüştü doğrusu. Ne demeye çalışıyordu bu kapı şimdi? Kısa mıydı o?!

"Teşekkürler."

Harry ne diyeceğini beklemeden esmer çocuğun yanından ayrılırken Blaise Zabini yatağını güzelleştirecekler listesine bir yenisini daha eklemişti. Yeşil gözlü kısa çocuk..

Evet Blaise Zabini tam anlamıyla gerçek bir playboydu. Buna rağmen bu üniversiteye arkadaşı ile beraber tam burslu girmişti. Ah! Ne diyebilirdi ki? Seksi bir vücuda ve dahiyane bir akla sahipti. En azından sadece ders konusunda.

Harry bu kalabalığa daha fazla dayanamazken fakültenin içindeki kantine girmiş ve kendisine güzel bir kahve söylemişti. Sakinleşmesi gerekiyordu ve bunun içinde kahveye ihtiyacı vardı.

Bir kaç dakika içinde sıcacık kahvesiyle boş masalardan birine geçerken derin bir nefes almış, nefesle beraber kahvenin hoş kokusu da burnundaki her hücreye nüfuz etmişti. Kıvrılan dudaklarıyla bir yudum alırken üstündeki gerginliğini sonunda atabilmişti Harry. Sonuç olarak önümüzdeki bir kaç gün yalnız olacaktı ve bu gerginliğini kontrol etmesi gerekiyordu.

Oyalanarak geçirdiği yarım saatin arkasından ayaklanmış ve kantinden çıkmıştı. Üniversiteli olarak gireceği ilk dersi kesinlikle kaçırmak istemiyordu. Telefonunu çıkartıp derse gireceği amfinin adına bakmış, bulur bulmazsa telefonu kapatıp cebine geri koymuştu.

"Amfi 4, amfi 4, amfi 4.."

Kuzgun, geniş koridora sığdırılmış yaklaşık beş amfinin içinde dört numaralı amfiyi ararken amfilerin girişinde ki tabelalara bakıyor bulamayımca da sıkıntılı bir nefes vererek sıradakine ilerliyordu. Böyle böyle yaklaşık üç kapıyı elemişken dördüncüsüne bakmak üzere kapıya dönmüş, dönmesiyle beraber de tam yanından geçen iri bedenle çarpışması bir olmuştu.

Harry sarışın çocuktan aldığı darbeyle doğal olarak yeri boylarken Draco adeta donup kalmıştı. Düşürdüğü kitaplarını bile umursamıyor, gözlerini bir an bile olsun kuzgundan çekmiyordu. Böyle bir güzellik bulmuşken kitaplarını düşünmek gibi saçma sapan bir hata yapamazdı.

"İyi misin?"

Harry belli belirsiz kafa sallarken ona uzatılan el ile çarpıştığı yakışıklı çocuğu inceleme fırsatı bulmuştu. İlk günden böyle bir dizi sahnesinin gerekliliğini sorgularken ona endişeyle bakan grileri daha fazla merakta bırakmak istememişti.

"Ben, şey iyiyim."

Sarışın kıvrılan dudakları ile onu onaylarken kuzgunun elini tutmasını beklememiş ve kolundan tutup çevik bir hareketle kaldırmıştı.

"İyi olmana sevindim."

Harry kolundaki eli kurtarıp gereksiz temastan kurtulduğunda titreyen elleriyle çarpıştığı sarışının kitaplarını almak için yere eğilmişti. Bu da anlayamadığı başka bir ironiydi. İnsanlar ne diye bu kadar kitabı elinde taşıyordu ki? Çanta diye bir şey vardı!

Cliche LovesWhere stories live. Discover now