III - KAÇIŞ

514 287 36
                                    

...

'' Hiç bir şey olmamış gibi,
Hiç bir şey olmayacakmış gibi ... ''

.

**
Güneşin doğuşunu izlemek kadar huzur veren az şey bilirim. Yüzüme çarpan sert ama bir o kadarda serin rüzgar ve burnuma dolan ıslanmış taze toprak kokusu vücudumu bir nebzede olsa rahatlatıyordu.

Gökten tane tane akan yağmur damlaların kimisi kor yangına dönmüş misali yüreklere düşerken kimisi de sahipsiz topraklara düşecekti...
Ve benimde payıma düşen hep dik duruşlardı.
Canhıraşlarla doldu içimin kor yangınları....

Her sabah olduğu gibi bu sabahta erken uyanmış koşuya çıkmıştım şimdi de gitme vaktiydi.
Adımlarım eve doğru ilerlerken aklıma Savaş geldi. Acaba uyanmış mıydı?
Bahçede odun kıran dağınık saçları ve kaslı gövdesiyle dikkat çeken Savaşı görünce hemen seslendim.

"Ah Savaş sen kafayı sıyırmış olmalısın daha düne kadar omuzu kanlar içinde olan bendim sanki.&

"Abartma istersen sadece küçük bir sıyrıktı ve sen bana iyi bakınca geçti. "
Niçin böyle güzel bakıyordu sanki.
Önüne baksana anladık yakışıklısın. Ne saçmalıyorum ben tanıdığım üç günlük adam.

"Hava çok çok güzel değil mi bayılıyorum böyle günlere. "
Cümlemi tamamladığım an bir ses duydum.

"B-bu silah sesi!! "
Silah sesleri iyice yaklaşırken ;

"Gel benimle korkma. "
Dedikten hemen sonra bileğimi kavradı ve ormana doğru koştuk. Önümüze çıkan kocaman gövdesi olan kavak ağacının arkasında durdum. Durduğum fark eden Savaş bana deli misin der gibi baktı.

" Dur lütfen nefes alamıyorum biraz daha aralıksız koşmaya devam edersek ciğerlerim patlayabilir. "
Nefesimi kontrol etmeye çalışırken adamlardan birinin sesi duyuldu:

"Savaş... Savaş... Dostum hadi ama saklandığı anlamayacak kadar aptal mıyım sence? "
...

"Ya kendin ayağıma kadar gelirsin yada yanındaki hatunun kemiklerini kırar ve sevgili köpeklerime yem ederim. "

Ne diyordu bu adam böyle, hemen Savaşa çevirdim bakışlarımı. Tam konuşacağım esnada işaret parmağını dudaklarının üstüne götürüp sus işareti yaptı.
Ayak sesleri yavaş yavaş uzaklaşıyordu.
" Gittiler sanırım hadi çıkalım bu-..."

Konuşmamı bitirmeden etrafımızı sardı takıp elbiseli üç dört kişi.
Benden kaçmak o kadar basit olmamalı Savaş bunu akıl edemedin mi hala?
Dedi kırklı yaşlarının sonlarına merdiven dayamış pislik. Savaş hemen konuştu:Kızı bırak bu mesele sadece ikimizin arasında.

Çok konuşuyorsun Karahanlı. Yine aynı pislik konuştu Savaş ona tam bir adım atacağı sıra devam etti.
Tutun lan şunu, seni istesem burada öldürürüm neyin artisliğini taslıyorsun.

:Kendine bu kadar güvenme senin o küçük aklına sığdırdığın kırk tilki benim kafamdaki topal tavşanı bile kovalayamaz Ejder.
Son harfini bastırarak söyledi. Tanrı aşkına bu adam nasıl bu kadar rahat davranabiliyordu. Ah Savaş.

Adam savaşın yüzüne sert bir yumruk geçirdi. Savaşı tutmakta zorlanan diğer adamlar ise en sonunda dengesini kontrol edebilmişlerdi.
Savaş adamın yüzüne kanla karışık tükürüp dudağının kenarını kıvırdı tatmin olmuşçasına.
Adamın sinir katsayısı daha da artarken direk beni hedef alıp başıma silahı doğrulttu.

SÜKUT-Û VAVEYLAWhere stories live. Discover now