II - YABANCI

734 405 52
                                    

Pusulanın hep kuzeyi gösteren ibresi gibi
Bir erkeğin de suçlayan parmağı daima bir
kadını gosterir ...

**
Yine huzur bulduğum ambiyansta denizin sonsuz maviliğinde bağlanıp, saçlarımın rüzgarın ritmiyle ahenkle dans etmesine izin veriyorum .

Artık gitme vakti karanlık çökünce gündüz huzurlu olan bu yer fazla tenha ve ıssız olabiliyor. Az ileride duran aracıma doğru ilerlerken ağaçların arasından inleme sesi duydum sanki ve yanlış duymuyorsam o ses bana doğru geliyor.
Ah tanrım göğsünün hemen üstünde kanla boyanmış bir adam bana doğru yürümeye çalışıyordu yürümekten çok tökezliyordu, kahretsin vurulmuş muydu?

-Yardım et.
-Sana diyorum duymuyor musun yardım et yoksa öldürecekler beni.

Beynim iflas bayraklarını çekerken düşünme yetimi çoktan yitirmiştim. Karşımdaki adam her ne kadar tanımıyorsam da yaralı ve yardım istiyordu benden. Hemen kolunun altına girip aracıma kadar götürdüm.

-Çabuk ol yoksa ikimiz de ölürüz.

Ana yola gireceğim sırada hemen itiraz etti;

-Hayır hastane olmaz bulurlar beni.
Boş gözlerle ona bakarken devam etti ;
-Basit bir sıyrık sadece lütfen beni başka yere götür hastane olmaz
Farah:Ormanda vurulmuş ve kim olduğu bilinmeyen bir adam buluyorum peşimizde silahlı adamlar var .
Tanrı aşkına şaka mı bu yaralısın ve hastaneye gitmemizi bile istemiyorsun .

-Bir an dilsiz olduğunu sandım hiç bir şeye cevap vermeyince .
İkincisi yakalanırım diyorum hastane olmaz .

Önüme dönüp yola baktım ana yoldan çıkıp arabayı ormanın az ilerisinde etrafı ağaçlarla dolu evime sürmeye başladım bir saati doldurmasına ramak kalmıştı ki eve varmıştım kapıyı açıp adamın olduğu tarafa doğru yürümeye başlayıp inmesine yardım ettim .
Her ne kadar tanımadığım bir adamı evime getirsemde bundan başka bir fikrim yoktu tek çare burasıydı .

Koluna girip evin kapısına doğru ilerlerken diğer yandan da anahtarımı çıkardım ve içeri geçtik .
Onu şöminenin önündeki koltuğa doğru yatırdım hemen gözlerini kapattı çok kan kaybetmişti sanırım ve çokta yorgun görünüyordu ,
Hızla vakit kaybetmeden portmantonun üst rafına koyduğum tibbi yardım çantasını alıp salona doğru yürümeye başladım .

Bir kaba su koyup önce yarasını temizleyip sonra sardım dediği gibi kurşun yoktu sadece sıyırmıştı ama fazla kan kaybetmişti .
Üstünü örteceğim sırada uykuda bile olsa keskin ve sert yüz ifadesine takıldı gözlerim .
Bir kızı kıskandırabilecek derecede şekilli dudakları, çıkık elmacık kemikleri, hafif uzamış sakalları ,siyahın en koyu tonu olan saçlarıyla ziyadesiyle gereğinden fazla yakışıklı görünmesine sebep oluyordu.
Bu adam oydu hatırlamıştım siyahın en güzel tonuna sahip o çarpıcı bakışlarının sahibini hatırladım buraya gelmeden önce karşılaştığım adam.

Yaklaşık iki saatin sonunda uyanabilmişti karşısındaki koltuğa geçip oturudum.
-Çok uyudum mu ?
Başımı evet anlamda sallayıp mutfağa doğru yürüyüp onun için hazırladığım sıcak çorbayı getirdim ve önüne koydum .
-Teşekkür ederim lakin içebileceğimi sanmıyorum .
Kolunu işaret ederek;
-Oynatamıyorum acıyor .

-üçüncü sınıf film klişelerini yapıp sana içireceğim sanmıyorsun herhalde .
Pekala diğer kolun sağlam yanlış görmüyorsam
-Bir kıza göre fazlasıyla kabasın genç bayan.
Oysa hiç bir kız yakışıklılığıma dayanamaz sen de reddediyorsun .
-çok mütevazisin. Şimdi bölmezsen kitabımı okumak istiyorum.

SÜKUT-Û VAVEYLAWhere stories live. Discover now