50.BÖLÜM

22.3K 1.8K 154
                                    

İçtima sırasında bir askerime Asker ne demektir diye sorduğum da bir saniye bile beklemeden bana şu cevabı vermişti

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

İçtima sırasında bir askerime Asker ne demektir diye sorduğum da bir saniye bile beklemeden bana şu cevabı vermişti.

"Teskereye üç ay kala nöbetten düşen ďeğil,üç gün kala Şehit olanlardır" sözüne tanıklık etmektir demişti.

Yıllardır bu kurumun içinde olmama rağmen ben bile bunun cevabını veremezken,on gündür sebepsiz yere askerin söylediği bu sözleri düşünüyordum.

Neden,niçin düşünüyordum hiç bir fikrim yoktu lakin sürekli beynimde dönen buydu ışte.

****

Günlerdir olduğu gibi kafamdaki düşünceleri bir kenar itekleyip uzandığım yerden kalktım.Uzaktan gelen helikopter sesini işittim.Saat başı geliyor,gençten askerleri bırakıyor ve geride pır pır sesleri bırakarak gözden kayboluyordu.

Yine aynı şey olmuştu.Helikopter arazideki en düzgün yüzeye yaklaşmış ve gencecik ana kuzularını indirip gözden kaybolmuştu.Hep aynı şey oluyordu.Hiç bilmedikleri bu dağlara önce korku ile bakıyorlar,bir kaç gün sonra sanki bu dağlarda yetişmişçesine rahat oluyorlardı.

"Altıncı tim'de geldi komutanım"

"Anlaşıldı Astsubayım."

Yerimden kalkıp uzanırken başımın altına koyduğum yeleğimi ve aylar önce sevdiğim adamın kendi elleri ile yıkayıp getirdiği poları giydim.Bunu ne zaman görsem  bana verişi aklıma geliyor buda beni istemsizce gulümsetiyordu.Onu öyle çok özlemiştim bir kere sesini duymak için neler vermezdim.Lakin şartlar el vermiyordu işte.

"Dönme vakti geldi gençler hazır mısınız?"dedim sırt çantamı yüklenirken.

"Hazırız komutanım"

Hep birlikte kulağıma gelen hamurdanma seslerine gülümseyip sıra halinde yaya bir şekilde ilerlemeye başladık.Toplamda dört rütbeli olmak üzere 18 kişiden oluşuyorduk.Şu ana kadar herhangi bir olumsuz olayla karşılaşmamıştık fakat bu karşılaşmayacağımız anlamına gelmiyirdu.Gerçi etrafta bizden hariç sekiz tim daha vardı.Her biri bir tepede konuşlanmış,sessizce bekliyorlardı.Böyle rutin görevler hep vardı fakat bu seferki beklenmedik ve çok ani olmuştu.Sevdiğim adamı bile doğru düzgün arama fırsatım olmamıştı.Yalnızca iki defa arayabilmiş ama cevap alamamıştım.

"Komutanım intikal edeceğimiz yer belli mi?"

Yürümeyi bırakmadan arkamı dönüp sürekli gülümseyen askere baktım.

"Tam dört saat yürüyeceğiz Sivaslı."

Cevap karşısında yine gülümsemişti.Aslında sormak istediği soruyu sormamıştı ama ben duymak istediği cevabı çoktan vermiştim.Onlarada hak veriyordum.Yorulmuşlardı.Kolay değildi tabi sırtında otuz kilodan fazla çanta ile kilometrelerce yürümek,her gün hazır gıda ile beslenmek,taş üstünde yatmak,onca soğuğu,onca yağmuru yemek.Onlarada bir şey diyemiyordum.Hepsi ana kuzusuydu daha.Mesela üçüncu sıradaki asker yaklaşık bir haftadır telefon çeken bir yer aramaktan ciğeri çıkmıştı.Çekmediğini söylediğimde ise Annesinin kendinden haber almadıkça kahrolacağını dile getirmişti.

Asi AşıkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin