FİRUZE
Sevildiğini bilmek...
Sevildiğini hissetmek...
Aylar önce bana bunların ne anlama geldiğini sorsalar önce kahkaha atar,sonra da suratımı asar, aval aval karşı tarafı dinlerken akşama ne yemek yapacağımı düşünürdüm.Çünkü o duygunun ne demek olduğu ile ilgili uzaktan yakından alakam yoktu.Çevremdeki insanlara hiç o gözle bakmamıştım.Aşk,sevgi,merhamet...Bunlara tanık olmuştum ama asla yaşamamıştım.
Fakat şimdi sorsalar bunun hakkında destansı bir kaç şey söyleyebilirdim.
Mesela sevildiğini bilmek ama her şeyden öte hissetmek güzel bir şeydi.İnsanın kanını kaynatıyor,sürekli aptal gibi sırıtmasına sebep oluyordu.Hayata bakış açın değişiyordu.Eskiden donuk,soğuk olan her şey bahar gelmişçesine cıvıl cıvıl,rengarenk görünüyordu.Bazen küçük bir dokunuş,bakış,ufacık bir gülümseme insanın kalbine dokunuyordu.İnsanı baştan yaratıyor,kendini çok farklı hissettiriyordu.Salak gibi dağa,taşa,ota,boka her yere koca harflerle mutluyum yazmak istiyordu insan...
Kısacası kalp beyine hükmetmeye başlayınca,beyin kalbe köle oluyordu.Öyle bir şeydi ki bu duygu silahsız bir savaşçı gibi kanına sinsi sinsi işliyordu.Sonra bir bakmışsın kalpler konuşuyor,kulaklar dinliyor,beyin köle oluveriyordu...
Her şey bu kadar basitti işte.Ve sonuç olarak Allah bereket versin o boka bende batmıştım.Tek dileğim içinde boğulmamaktı...
Sırtımda çanta,elimde beş kilo ağırlığı olan silahımla yürürken hep bunları düşünmüştüm.Hatta çadır kurarken,askerlere nöbet tutmaları için mevzilerini gösterirken,rüzgar benden hıncını alırcasına saçlarımla suratımı döverken bile aklımda ki tek şey gülümsememe sebep olan o düşüncelerdi.
Derin bir nefes alıp,rüzgarın uğultusundan nasibini alan kulaklarımı yeşil bere ile kapatıp,eldivenleri ellerime geçirdim ve daha sonra ayaklanarak,askerlerin kendi aralarında muhabbet ettiği yerden bir kaç adım uzaklaştım.Sonra da bir kaç dakika ayakta durup ayın şavkı ile aydınlanan tepelere göz gezdirdim.
Zalim karanlık her pisliği saklıyordu.Her bir girintiyi,her bir oyuğu,her bir canlıyı iyi veya kötü bilmeden saklayıp bağrına basıyordu.Oysa ki ne canlar yitip gitmişti bu vadide.Kimileri sevdiğini düşünürken,kimileri bebeğine hasretlik çekerken,kimileri de şehadet şerbeti içmeyi dilerken hain bir pusuda can vermişti.Bu dağlar öyle ölümler görmüştü ki kim bilir belkide dile gelmediği içindi bu kadar asi ve sert esmesi.
Beynimi ele geçiren sis bulutundan kurtulup etrafı daha detaylı görebileceğim,aynı zaman da gövdemi de saklayabileceğim bir taş oyuğu bulduğumda donan kıçım için ideal bir alan oluşturup bir kaç saniye de içinde yerleştim ve elime termal kamerayı alarak hemen karşı tarafı izlemeye başladım.Mesafe biraz uzaktı ama yinede dikkatli bakmaktan vazgeçmedim.İkinci timin güzergahı neredeyse bizimki ile aynıydı.Arada ki tek fark arada biraz mesafenin olmasıydı o kadar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Asi Aşık
General FictionBir kar yağar ince ince Komandonun hali nice Bir operasyon var bu gece Vur vur dağcı komando Vur paraşütçü komando (Komando Marşı) **** ATEŞOĞLU aşiretinin varisi,üçüzlerin en çatlağı,lafını esirgemeden konuşan,kimseye eyvallahı olamayan ve en öneml...