"Sadece korkumdan mı sence bu kargaşa? O, gitmekte haklı Jimin. Biz bir araya gelemeyiz"

Kapının çalınmasıyla ikisinin kafası da aynı anda o tarafa dönmüştü. Hoseok, kalbinin deli gibi atmaya başlamasıyla kolunu hızlıca Jimin'in elinden kurtararak merdivenlere ilerledi. Onu görmek sadece daha fazla zarar verecekti. Kendisine sürekli hatırlattığı gibi unutmak en iyisiydi. Kolay değildi ama her zaman olduğu gibi kendisi için en iyi olanı seçecekti.

"Jin hyung!"

Jungkook'un korkuyla bağırışını duyduğunda dizlerinin titrediğini hissetti. Nefes almayı keserken elleri sıkıca trabzana tutunarak ayakta kalacak desteği bulmuştu. Arkasında oluşan hareketliliği ve kargaşayı hissetse de dönüp bakmaktan korkuyordu. Ne olmuştu?

Ciğerleri yanarken ağzını aralayarak nefes almaya çalıştı. Kesik kesik çıkan nefesiyle cesaretini toplamaya çalıştı.

Nihayet arkasını dönebildiğinde ise bembeyaz olmuş yüzündeki bazı noktalarda kan lekesiyle öylece dikilen Jin'i gördü. Göz göze geldiklerinde hissettiği yoğun duygularla olduğu yere yığılmamak için kaçırdı hızlıca bakışlarını.

Gözleri vücudunda gezerken simsiyah kıyafetleri arasında zorlukla fark edilen kızıl ıslaklığa dehşetle baktı.

"Önemli bir şey değil Kook. Namjoon nerede?" dedi bakışlarını üzerinden çekip göğsüne yakın bir noktada olan yarasına eliyle bastırırken.

Ayakta zor duruyor, Jungkooktan güç alıyordu.

"Ne demek önemli değil? Kanıyor!"

"Sadece Namjoon'u çağır. O halleder" diye ısrar eden Jin'in yüksek çıkan sesiyle "Ne diyorsun hyung? Hastaneye gitmeliyiz" diye ısrarla bağırdı.

Jin, gözlerini kapatıp olduğu yerde sallandığında Hoseok kendisini toplayarak olduğu yerden fırlayıp yanına koştu. Hızlıca kolunun altına girerek ona destek olmaya çalıştı.

Jungkook da diğer koluna girerken, Jin "Iyiyim ben. Sadece... Namjoon'u çağır" demişti kısık çıkan sesiyle.

Hoseok daha fazla beklememesi için Jungkook'a "Dediğini yap" demişti ama ne kadar doğru bir karar olduğunu sorgulamadan edemiyordu. Panik yüzüne yansırken sıkıca sardı Jin'in bedenini.

"Ağırlığını bana ver" diyerek yürümesine yardım ettiğinde kısık gözleriyle günlerin hasretini çıkarırcasına onu izleyen Jinden haberi yoktu.

Salona girerek yavaşça onu geniş koltuğa oturttu. Eli kanlı yere gidecekken Jin atik bir şekilde bileğinden yakalamıştı onu. Kafasını kaldırıp şaşkınca baktığında göz göze geldiler.

"Elin kan olmasın. Diğerlerini de uzak tut. Namjoon halleder gerisini"

Hoseok şaşkın bir ses çıkararak elini kurtardı elinden. Sesi bile zorlukla çıkarken neler saçmalıyordu?

"Düşüneceğim en son şey şuan elimin kan olması. Yaranın durumuna bakmamız lazım" dese de Jin tekrar ona uzanan eli yakaladı.

"Kan tutuyor seni. Biliyorum" diye fısıldayan adamın gözlerine takılı kaldı.

Hoseok bunu nasıl bildiğini anlayamazken "Dayanırım. Gerçekten bunu mu tartışacağız? Yüzün bembeyaz olmuş resmen. Ne zamandır bu haldesin?" diye sordu panikle.

Jin'in bütün çabalarına rağmen tişörtünün yırtık olan bölümünü biraz daha yırtarak yaraya baktı. Midesi anında çalkalanmaya başlarken dişlerini birbirine bastırdı. Dayanmalıydı.

"Nasıl oldu?"

Namjoon'un elindeki çantayla odaya girerken ilk sorduğu soru bu olmuştu. Diğerleri de peşinden gelse de uzak durmayı tercih etmişlerdi. Hoseok, hemen çöktüğü yerden kalkarak Namjoon'a yer açtı.

SAVE ME! #2SeokWhere stories live. Discover now