12

688 66 86
                                    

"Jin hyungla konuştum, birazdan gelecek" diyerek salona giren Namjoon kalabalığı görünce duraksadı.

Amacı sadece Yoongi'ye bunu söylemekti ama diğerlerinin de içeride olduğunu biraz geç fark etmişti.

"Neden?" diye kafasını bile kaldırmadan soran bilgisayar başındaki Yoongiydi.

Sorma amacı daha çok sorgulamak değil sorun olup olmadığını öğrenmekti. Jin, giderken oldukça kararlı duruyordu. Bir kaç gün fikrinin değişmesi için oldukça kısa bir zaman dilimiydi.

"Telefonla ilgili bir şeyler dedi ama bilmiyorum. Gelince öğreniriz" dedikten sonra ağır adımlarla mutfağa giderek kendisine bir kahve koydu.

Peşinden gelen Jimin'i beklemiyordu. Ona karakterine ters bir şekilde utangaç bir ifadeyle bakan çocuğa kaşlarını kaldırarak baktı. Ne istediğini merak etmişti.

"Ben... Aslında bir şey soracaktım. Jin ile... Aralarında bir şey olma ihtimali hiç mi yok? Onu hepimizinden iyi tanıdığını düşünüyorum. Bu konu hakkındaki düşünceni bilmek istiyorum"

Elindeki kupayı kaldırıp kahveden bir yudum aldıktan sonra kalçasını tezgaha dayayarak ona baktı.

"Sizin normal hayatınız genelde nerede geçiyor?" diye sorduktan sonra yine kahvesinden yudumladı.
Gözlerini üzerinden ayırmıyordu bir yandan da.

Jimin biraz düşündükten sonra "Sahnede?" dedi emin olamayarak.
Sorduğu sorunun konuyla olan alakasını anlamaya çalışıyordu.

Namjoon onu kafasıyla onaylayarak "Yani kameraların önünde. Bizim hayatımız nerede geçiyor peki biliyor musun?" diye sordu işaret parmağını ona uzatarak.

Cevap vermek için ağzını açan Jimin'e izin vermeyerek devam etti.

"Karanlıkta saklanarak. Kenarda köşede yaşıyor, sadece kendi işlerimizi halletmek için çıkıyoruz. Biz, sizin için tehlikeli olsak da siz, bizim için çok daha tehlikelisiniz. Kurşundan kaçmak kolay ama kameralardan öyle değil"

Jimin kaşlarını çatarak kollarını önünde birleştirdi. Düşünüyordu sadece.

"Bu çok acımasız ama" dediğinde Namjoon gamzelerini göstererek güldü.

Jimin yerinde kilitlenip gamzelerine odaklanırken "Gerçek dünyaya hoşgeldin Jimin-shi" diyerek yanından geçip gitti.

Hoseok haberi aldığından beri halâ olduğu yerde kalırken Jungkook'un dikkatini çekmek için elini sıktığını hissetti. Başını çevirip ona baktığında endişeli ifadesini görmek kendisini kötü hissettirmişti.

Ona 'sorun yok' der gibi baktığında ayağa kalkıp odasına gitmeye hazırlandı. Onu görmeye dayanabilir miydi bilmiyordu. Aslında biliyordu. Dayanamazdı. Jimin'in bütün sözlerine rağmen o ruhsuz bakışların bir kez daha üzerinde gezinmesini istemiyordu.

Kapıdan çıkmak üzereyken Jimin ile karşılaştılar.

"Nereye hyung?"

"Odaya?"

"Neden?"

"Jimin gerçekten uğraşamam" diyerek yanından geçecekti ki hızlı bir hamleyle tekrar önüne geçti.

"Onu elde edeceksin. Bunu konuşmuştuk"

Sessiz ama sert sesi Hoseok'un yüzüne çarparken yanmaya başlayan gözlerine lanet etti. Jimin kadar cesur olabilseydi keşke ama ne yazık ki korkağın tekiydi.

Nasıl yapardı? Hoseok'u sevmek zorunda değildi ki! Kendisini istemeyen birisini nasıl elde edebilirdi?

"Yapamam" dediğinde Jimin avuçları içerisine aldığı elini sıkarak "Korkmana gerek yok. Yanında olacağız" diye destek oldu.

SAVE ME! #2SeokWhere stories live. Discover now