ep.45______[선원 달🌙💎]

956 109 60
                                    


5 yıl önce

Oğlan gördüğü muamele yüzünden içinde köpüren öfkeyi hak eden kişiye püskürtemediği için bütün insanlığa karşı bir nefret duyuyordu. Kim olduğu önemli değildi elbet o öfke birine patlayacaktı. Yine de kimseye bunu yapma hakkı olmadığını bilecek kadar düşünceliydi. Bu yüzden çatı katına çıkmak ve derin soluklar alıp kendine gelmek istiyordu yalnızca.
Herkes yemekhanede olduğu için boş olduğunu tahmin ettiği sınıfa girdi hiddetle. Daha şimdiden olayların planladığı gibi gitmemesi sinirini ikiye katlamıştı.
Tek yapması gereken okul temsilcisinin kalemliğinden çatı katının anahtarını alıp huzurlu bir yarım saat geçirmekti fakat sırasında öylece oturmuş hazineyi korumak için üstüne yatıp biri gelene kadar asırlarca pinekleyen ejderhalar  gibi  planının ortasına kurulmuştu kız.
Sınıf arkadaşı olmasına rağmen yalnızca birkaç kez grup çalışmalarında iletişim kurmuş olduğu kıza öfkesini her hareketinden belli ederek ilerledi hızlıca.
Ne kadar eskiden kısa ve minyon  olsada anlaşılan kızı ürkütecek kadar öfkeli görünüyordu oğlan. Gücü ancak kızlara yetiyordu zaten. Gerçekten bir şerefsizdi...
Durumun uzamasına katlanamayarak direkt girdi söze.

-" Çatının anahtarını verir misin...Acil!"

Kız durumu tartıp anlamlandırmaya çalışarak Hyunjin'i süzdü uzun uzun. Genelde insanlara karşı kibardı. Öfkeliyken bile kimseyi incitmemeye çalıştığı belliydi ve bu kızın ona sevgisini ister istemez arttırıyordu. Yine de içinde tuttuğu bu öfkenin kendisine patlamasından korktu kız. Ne yapacağını bilmiyordu. Ona anahtarı veremezdi...dahası ona anhtarı vermeyi reddedemezdi de...

Kız kalemliğinden anahtarı çıkardı ve oğlana bakmadan sınıftan çıkıp merdivenlere doğru ilerledi.  Arkasında kendininkileri takip eden adım sesleri delikanlının peşinden geldiğini kanıtlıyordu bu yüzden yüzüne bakmadan çatının kapısına kadar çıkmaya devam etti. Soğuk metal kapıyı açması heyecandan titreyen elleri yüzünden uzun sürmüştü. Yine de sakin ve olgun tavrını korumakta ve hiçbir duygusunu belli etmemekte kararlıydı.
Kapıyı açmasıyla beraber sert bir rüzgar işledi bütün iliklerine. Ne kadar soğuk olsa da koca göbeğini gizlemek için tüm gün önünü bağlı tuttuğu swet hırka yüzünden oldukça bunalmıştı ve bu esinti onu kendisine getirmişti.
Aynı şekilde Hyunjin de ardından kapıyı kapatıp soğuk havayı içine çekti ve bir nebze de olsa bu öfkesini dindirdi.
Olanları tekrar tekrar düşünmeden edemiyordu. Sürekli hor görülmek ve insanların gereksiz öz görüşleri yüzünden kötü hissetmekten bıkmıştı. Neden bu kadar takıyordu ki başkalarının ne dediğini. Artık önemsemeyecekti...ne başkalarının duygularını ne de düşüncelerini...ancak bu şekilde kendiyle barışık yaşayabilir gibi görünüyordu.

Hyunjin iç çatışmalarının arasında orada yalnız olmadığı gerçeğini hatırlayarak arkasını döndü ve kapının yanına ayaklarını uzatarak oturmuş kendisinin iç savaşını bitirmesini beklerken gökyüzünü izleyen kıza baktı. Rüzgarda upuzun saçları savruluyordu. Saçının rengi o kadar ilginçti ki okula nakil olduğu ilk günden beri insanların onda ilgilendiği tek şeydi...bir süre sonra da unutulup gitmişti...varlığını arada bir kimsenin yapamadığı zor soruları yaparak belli ediyordu sadece. Onun gibi insanlar popüler olurdu genelde...Güzeldi, başarılıydı...Güçlüydü...Onu bir kere kilosu yüzünden zorbalığa uğrarken görmüştü. Pek de etkilenmiş gibi durmuyordu. Dillerini zar zor anlayabildiği ve bütün kültürün bambaşka olduğu bu yabancı ülkede kendisiyle dalga geçildiğini bile bile bu kız güçlü durabiliyordu...
Peki kendisi neden bir türlü yediremiyordu bu yaşadıklarını...neden sürekli kendini suçlayıp duruyordu.

Hyunjin yavaşça kıza doğru ilerledi ve yanına oturdu. Rüzgarın etkisiyle heryere kızın parfümünün kokusu yayılıyordu.
Kız delikanlıya bakmadan olduğu yerde kıpırdandı ve hala olası bir öfke patlamasından çekinerek konuştu.

-"Bunu söyleyecek kadar yakın olmadığımızı biliyorum Hwang Hyunjin....ama içimde tutabileceğimi de düşünmüyorum...ne yaşadığını bilmiyorum ama sanırım seni anlıyorum...İyi bir insan olmak...güçsüz olmak demek değildir...Güçlü olmak kuvvetli bir bedene sahip olmak ya da hiçbir duygusal karmaşadan etkilenmemek de değildir. Eğer yaşadıkların yüzünden kendini suçlar ve değiştirmeye çalışırsan o zaman ezik pisliğin teki olduğunu düşüneceğim... İnciniyorsun çünkü insanlara gösterdiğin iyiliğin karşılığını bekliyorsun....e haklı olarak bekliyorsun bunu...ama üzgünüm...insanlar senin kadar güçlü değiller..."

Kız anahtarı Hyunjin'in avucuna bırakırken ayaklandı ve kapıya yöneldi.

-"İşin bitince sırama bırakabilirsin...ve ihtiyacın olduğunda...bana söylemen yeterli..."

Kız  delikanlının yüzüne özellikle bakmadan konuştu ardından kapıyı örterek hızla merdivenleri inmeye başladı. Duygularına zar zor hakim olabilmişti. Konuşurken sesinin titreyip titremediğini hatırlayamıyordu bile. Hala ettiği sözlerin gerçekliğini kavrayabilmiş değildi...fazla mı ileri gitmişti...Duruşunu koruyabilmiş miydi...ya durumu yanlış anladıysa....belki de Hyunjin öyle hissetmiyordu aslında...
Kız düşünceleri tarafından çekiştirilirken üst kattan gelen gürültü ve isminin seslenilmesiyle olduğu yerde durakladı.

-"Teşekkürler Harumi...Sen gerçekten güçlü birisin...S.se..."

Oğlan devam edecek gibi olduysa da bıkkınlıkla nefes verdi ve tekrardan kapı sesi duyuldu.
Sai duyduğu sesle beraber merdivenleri yavaşça inmeye devam ederken kendi kendine tekrar etti defalarca...

-Sen güçlü birisin...

🌙s a i l o r m o o n🌙|Hyunjin{StrayKids}✅Where stories live. Discover now