A.T.▪ 06: Ivan Androviç'in Evinde

23.1K 930 39
                                    

  

BÖLÜM 6 - Ivan Androviç'in Evinde

Kitaplar, güzel olduğu kadar bana yabancıydılar. Çoğu kitap Rusça'ydı ve bir şey anlayamıyordum. Birkaç İngilizce kitaba rastlamıştım fakat bunlar haricinde Türkçe kitap yoktu.

Belki, bakmadığım onlarca kitabın arasında Türkçe'ye rastlayacaktım fakat kendimi yorgun hissetmiş ve kitaplar ile oyalanmayı bırakmıştım.

Koltukta otururken, gözüm, 'P' harfine takılı kaldı bir süre. Her bir Rus Harfinin yanında, o harflerin Latince'de karşıladığı harfler yazılıydı. Ayağa kalkıp o tarafa yürüdüğümde, 'Polemos' ismini aradım, bulduğumda ise küçük bir çocuğun istediği oyuncağa ulaşması gibiydi kitabı elime alışım. İlk sayfayı açtığımda kitabın isimi ve genel bilgiler ile karşılaştım. Rusça değil, İngilizce olması beni rahatlatmıştı.

THE KILLING MATRUSKA

POLEMOS YORK

Translated From Russian:

Greenly CURE

Gülümseyerek sayfayı çevirdiğimde, Türkçe Çeviride görmediğim bir şey gördüm ve bu gülümsememin genişlemesine neden oldu.

Polemos York'un bir özgeçmişi vardı ve onu elimde tutuyordum. Kapı tıkırtıları duyduğumda telefonumu çıkarıp sayfanın resmini çektim ve kitabı tekrar yerine koyduktan sonra açılan kapı ile birlikte önüme döndüm.

Fakat aklıma takılan bir konu vardı. Polemos York'un Yunan olduğunu düşünürken, kitabın yazım dilinin Rusça olması, beni şaşırtmıştı. Kitabın asıl yazım dili, Rusça olsaydı bile, Ivan'ın Rusça yerine İngilizce tercih etmesi oldukça garipti.

Beyaz teninin üzerinde parıldayan mavi gözlere diktim bakışlarımı. Bu adama kanımın kaynadığını mı söylemiştim? Sözümü tamamen geri alıyordum çünkü o mavi gözlerin ardında gördüğüm hareketlilik ve parıltı, sinsi ve kurnazcaydı.

Çok şey görmüş olabilirdi ve neler yaşadığını bilmiyor olabilirdim fakat mavi gözleri ardında gördüğüm o sinsi sırıtışı hiçbir zaman unutamayacağıma emindim.

Ona karşı içimde oluşan güven, yine onun tarafından bertaraf edilirken gözlerimi kırpıştırdım ve Savaş'a döndüm.

Gözlerinde o her zaman gördüğüm ışıktan eser kalmamıştı. Kuzguni gözleri, kısılmış, keskin çenesi kasılmıştı. İşte o anda, başından beri orada istenmediğim izlenimine kapıldım ve bu hiç hoş hissettirmedi. "Neden radyoyu açmadın?" Diye sordu Ivan, yumuşak ve sevecen bir sesle. "Sıkılmış olmalısın." Benimle bu kadar sevimli konuşması ve sıkılıp sıkılmamış olmamı dert etmesi, az önce düşündüğüm şeyler yüzünde suçluluk hissetmeme neden oldu. Düşüncelerimin bu kadar çabuk değişmesini sevmiyordum.

"Ah, sıkılmadım." Dedim, yüzüne bakarken. "Kitapları severim." Ivan, güldü. Savaş'a baktım; hala ifadesizliğini koruyordu ve kuzguni gözleri kaskatıydı.

"Bunu görebiliyorum." Dedi, Ivan. Daha sonra konuşmamızın yarım kaldığını söyleyerek koltukları işaret etti ve ardından oturmamı rica etti. Oturdum. Savaş, hala ayaktaydı. Ne konuştuklarını merak ediyordum fakat bunu sormam için bir neden olmadığını da biliyordum. Ivan, oturmadan önce, radyoyu açtı ve daha sonra karşıma, tekli koltuğa oturdu.

"Ne öğrenmek istiyorsun?" Diye sordu yanındaki fiskosun üzerinde duran konyak şişesine uzanırken.

"Sadece işime yarayabilecek bir şeyler." Dedim ona bakarken. "Pekala..." Dedi. "Fakat bir şeyi unutma, sevgili çocuğum, duyduğun her bir kelime, herhangi bir zaman diliminde işine yarayabilir. Ne işittiğin değil, işinin ne olduğu ile ilgili bir olgudur bu. Bir kısır döngü."

Aşka TapanlarWhere stories live. Discover now