A.T.▪ 26: "Yanan Kar Kristalleri"

6.4K 340 13
                                    

BÖLÜM 26 - "Yanan Kar Kristalleri"


Işık güzel bir şeydi. Parmaklarımı uzattığımda dokunamayacağım kadar soyut, bir anda tüm dünyayı renklendirebilecek kadar somut küçük huzmelerden oluşan bu değerli kristal, güzel bir şeydi. Hiçbir zaman karanlığı sevmemiştim, sevmeyecektim de. Karanlıkta insanlar yalnız olurlardı çevreleri ne kadar kalabalık olursa olsun. Tüm dokunuşlar yok olup giderdi karanlıkta.

Işıksızlık mıydı karanlık? Yoksa insan ışığı elde ettiği halde karanlıkta atabilir miydi adımlarını? Işığı nasıl elde edebilirdi ki bir insan? Işığın kudretini bilmiyorlardı insanlar, oysa inançlılar o kadar iyi kavrarlardı ki bu anlamı, gözleri kamaşırdı. Meleklerin bir parçasıydı ışık. Bir melek kadar güzel derdik yeni doğan bir bebeğe, bir ışık kadar parlak ve göz kamaştırıcı demeye çalışırdık.

İnsanlar, hayat denilen bu somut yaşantıdan, ölüm denilen bir kapı ile soyut ve sonsuz olduğu kabul edilen gerçek yaşantılarına adım atarlarken, ışık gördüklerini söylerlerdi. Çünkü karanlık sadece insanlara özgü bir şeydi. Işıksızlık, insanın içine işlemiş bir yaraydı ve tedavisi yoktu bu yaranın. Açık bir yara kadar acı vericiydi bazen, karanlık. Yine de herhangi bir açık yaradan daha korkunçtu görüntüsü; çünkü hiçbir şey göremezdiniz ışıksızlıkta.

Karanlıktan korkardım, ben. Bilmeyen kalmamıştı, biliyordum. Karanlıkta her titrediğimde, babam beni kucağına alır ve küçük bir masal fısıldardı, kulağıma. Küçüktüm o zamanlarda, gerçek ile soyut denilen kavramları bir türlü ayıramazdım birbirinden. O masal, elime aldığım kalkanım olmuştu karanlığa karşı. İçine düştüğüm bu karanlıkta da, aynı kalkanı beynimin o sarp koridorlarından çekip çıkarmam için çok uğraşmam gerekmedi.

Ne idim, neye benziyordum, kimdim, cinsiyetim neydi... Hiçbir ayrıntıyı sorgulamadan içine çekiyordu beni bu karanlık. Hiçbir şey umrumda değildi karanlığa teslim olmamak için kalkanımı kuşandığımda, çaresizce. Çaresizlik, en büyük düşmanımdı belki fakat o anda pes etmeyecek kadar korkak olduğumu biliyordum.

"Eskiden, çok, çok eskiden iki krallık varmış," derdi babam. "Bu iki krallıktan biri, sarp dağların ötesinde, ateş ormanının derinliklerinde, kötü kalpli perilerin hüküm sürdüğü dikenli vadinin tam ortasına kurulmuş koskocaman bir kuleden yönetiliyormuş. Bu o kadar yüksek bir kuleymiş ki, hiçbir şövalye tırmanamıyormuş bu kuleye. Zehirli sarmaşıklar ile sarılı koskocaman bir dikeni andırıyormuş kule. Kulenin en tepesinde, küçük bir oda varmış. Odanın içerisinde, güzel mi güzel bir prenses yaşarmış. Bir gün bu prenses, içine tıkıldığı bu vahşi dünyadan kurtulmak, daha güzel ve neşeli bir hayat sürmek için kuleden kaçıp, uzakta, çok uzakta olduğu söylenen bir diğer krallığa gitmek istemiş. Prensesin yaşadığı krallıkta, sürekli fırtınalar kopar, asla güneş doğmazmış. Hatta prenses, güneş denilen bu varlığın ne olduğunu bilmiyormuş bile! Bunun için rakip krallığı hep merak etmiş. Oraya, Güneşin Batmadığı Krallık, diyorlarmış. O krallık, mis kokulu çiçekler ormanının içlerinde, kristal derenin kenarını süsleyen gökkuşağı vadisinin ortasında, güzel mi güzel, renkli mi renkli, kocaman bir bahçesi olan, içerisinde ki herkesin mutlu olduğu bir kaleden yönetiliyormuş. Kalenin her bir odasından ayrı bir kahkaha duyuluyormuş, birbirinden güzel prensesler ve birbirinden yakışıklı prensler kalenin içerisindeki dans salonunda gülerek dans ederlermiş. Dikenli kulede yaşayan prenses bir gün, bakıcılarından gizlenerek, kuleden çıkmayı başarmış ve siyah bir ata atlayıp, dümdüz yol almış. Prenses, önce sarp dağların kapılarını koruyan muhafızları geçmek zorundaymış. Kapıların önüne geldiğinde muhafızlar prensesten kapıyı açacak sihirli kelimeleri söylemesini istemişler. Prenses, kelimeleri bilmediği için lanetler okuyup ağıtlar yakmış ve bu yolu hiç bitiremeyeceğini söylemiş. Bunun üzerine muhafızlar prensese acıyıp geçmesine izin vermişler fakat geçmeden önce arkasına bakmasını istemişler. Prenses arkasına baktığında karanlık kuleyi hala görebildiğini fark etmiş.

Aşka TapanlarWhere stories live. Discover now