2.3

1.2K 65 77
                                    

Gökyüzün De Bir Beste...

GÜNÜN İKİNCİ BÖLÜMÜDÜR.

"Efendim?" dediğinde korkuyla bir adım gerilemiş nefesimi tutmuştum. Gözlerimi kapatıp açarak karşımdaki görüntünün gerçekliğini sorgularken, yalpaladığımı fark ettiğimde kolumdan tutmuştu. "Hanımefendi düşeceksiniz. Sakinleşin, titriyorsunuz."

Bu gerçek olamazdı değil mi? O ölmüştü... Cenazesindeydik, hepimiz... Gözlerim yaşadığım şok yüzünden ardı ardına açılıp kapanırken bedenim yavaşça karanlık zihnimin etkisi altına girmeye başladığında gözlerim kararmış, bacaklarımın beni taşımayı bıraktığını bilincimin kapanarak onun kollarına yığıldığım an fark etmiş ama bir şey yapamamıştım...

Gözlerimi araladığımda gördüğüm beyaz tavan ile ciğerlerime kesik bir nefesi doldurarak tavanı izlemeye başlamış, bir şeyler düşünmek isteyen beynimin bu talebini reddetmiştim.

Gördüğüm şeyler gerçek değildi çünkü olamazdı... Onun cenazesini hatırlıyordum, gözümün önünde can çekiştiğini de hatırlıyordum. Şimdi olması imkansızdı...

"Mina? İyi misin?" Gece'nin bitkin sesini duyduğumda başımı sesin geldiği yöne çevirmiştim. Ne zamandır buradaydı bilmiyordum ama geldiğini fark etmediğim kesindi...

Onu gördüğümde ilk günden beri bastırdığım duygularımın gün yüzüne çıkışı, gözlerimin dolmasına neden olurken alt dudağımı dişlerimin arasına alarak başımı iki yana sallamıştım. İçimde hissettiğim ve düşündüğüm şeylerin ortaya çıkışının benliğimi kavurduğunu hissetmiştim.

Sanki çölde bir bedevi gibi gezinirken günlerce o kavurucu sıcağın altında bir damla su bulamamış gibi bitkin düşen bedenimin, beni bu hale getirişinin asıl nedeninin bastırdığım hisler ve düşüncelerden ibaret olduğunu biliyordum.

Tanıdığı olmadığım odaya kısa bir göz gezdirirken yatakta doğrulmuş, ona bakma gereksinimi duymuştum. "Biliyor muydun?" başını iki yana salladığı an, yüreğimin çırpınışları bu sefer susturmayarak gözümden düşen damlaları gizleme gereği duymayarak süzülmelerine izin vermiştim.

Onu ilk gördüğüm ile şu an ki arasında büyük farklar vardı. Gözleri ışıldıyordu, daha yapılıydı. En önemlisi daha sağlıklıydı.

Gece'nin kollarını vücudumda hissettiğimde ona sarılarak yüzümü boynuna gömmüştüm. "İmkanı yok." diyerek başımı iki yana salladığımda kesik nefeslerimin arasından gözyaşlarımı durdurmaya çalışmış, hiçbir işe yaramamasıyla Gece'den ayrılmıştım.

Eğer ona daha fazla sarılmaya devam edersem ağlayışımı durduramayacağımın farkındaydım. Kesik bir nefes alarak gözlerimi kapatmış, yüzümü silerek birkaç derin nefesin ardından gözlerimi açmıştım.

"Neredeyim ve sen nasıl geldin?" diyerek gözlerinin içine baktığımda "Onun evindesin, seni merak edip aradığımda yani telefonunu en son salonda fırlatmıştın ama ben ceketine telefonunu koymuştum. Her neyse işte seni aradığımda o açtı, durumu izah etti. Geldim..." diyerek gözlerini kaçırdığında Melodi'ye bakınmış onu göremediğimde kaşlarımı çatmıştım.

"Melodi iyi, içeride onunla oynuyor." diyerek ne düşündüğümü fark ettiğinde başımı sallayarak onu onaylamıştım. "Seni hatırladı mı?" diyerek gözlerinin içine tekrar bakınmaya başladığımda başını iki yana sallamıştı.

"O zaman tamamen hafızasını kaybetti? Seni en azından ağabeyi Selim'den hatırlaması gerekirdi." diyerek konuştuğumda beni onaylamış, açılan kapıya başımızı çevirmiştik. "Uyandın mı? Daha iyi hissediyor musun?" diyen kızı süzdüğümde başımı sallayarak onu onaylamayı tercih etmiştim.

Selam Kadınım! Gökyüzün De Bir Beste /Texting/Where stories live. Discover now