17. Bölüm - İzmir

113 9 31
                                    

İki gün sonra İzmir'e giden uçaktaydık.  Yolculuk başlayalı 10 dakika olmuştu ve ilk başlarda, hayatımda ilk defa uçağa bindiğim için biraz gergindim ama bunu çabuk atlatmıştım çünkü endişelenmem gereken daha önemli şeyler vardı.

Dün gece Okay beni aramış, halama geleceğimizi haber verdiğini söylemişti ve kadın muhtemelen şu anda bizi bekliyordu. Onunla telefonda konuşmak istememiştim çünkü ne söyleyeceğimi bilmiyordum. Neler olacağını oraya gittiğimizde öğrenmek en iyisi gibi geliyordu.

Okay'ın İki gün önce bana telefondan resmini gönderdiği ve bugün de gerçeğini bana teslim ettiği annemin fotoğrafına bir daha bakma ihtiyacıyla kıvranıp ceketimin cebine uzandım. Tek harekette cebimden kurtarıp sanki hiç bakmamışım gibi bir defa daha baktım.

Annem gerçekten de bana benziyordu. Kahverengi gözleri büyük ve sevecendi. Saçları gür, oldukça uzun ve koyu renkti. Bu fotoğrafta 17 yaşlarında olmalıydı.

Üstünde mavi, ona çok yakışan bir gömlek vardı ve gülümsüyordu.

Cam kenarında oturduğumdan bulutlara kolayca bakabiliyordum.

Benim yanımda annem, onun yanında ağabeyim Mehmet oturuyordu. Hemen önümüzdeki koltuklarda oturan Asaf cam kenarında, Okay ise koridor tarafındaydı ve aralarında başka bir adam vardı. Yan yana oturmaları uçak için pek sağlıklı olmayacağından aralarına oturan adama minnettardım çünkü ikisi ne zaman yan yana gelse kavga etmeye başlıyorlardı.

Yolculuk yaklaşık 1 saat sürmüştü. Hava alanından Okay'ın kiraladığı arabayla çıkmıştık.

“Gerçekten mi?” diye sormuştum arabayı görünce.

Omuz silkip “Evine ilk defa geliyorsun Aylin.” Diye cevaplamıştı beni.

Burası gerçekten evim miydi? Buraya ait tek bir hatıram bile yoktu ama uçaktan indiğim ilk anda, sanki bütün hayatım boyunca kendimde eksik hissettiğim bir parça yerine oturmuştu. Tam olarak tarif etmem imkansız ama sanki bütün hayatım boyunca hiç görmediğim yerleri özlemiştim de şu an tam olarak oradaydım.

Halamın restoranına varmamız yirmi- yirmi beş dakika kadar sürmüştü. Geçtiğimiz her yolda kalbimin sesi hızlanıyor gibiydi. Oraya gidince ne yapacağımı bilmiyordum ve bilinmezlik beni bitiriyordu.

Arabanın arka koltuğunda ağabeyim ve Asaf’ın arasında oturuyordum. Okay arabayı kullanıyordu ve annem de yolcu koltuğundaydı. 

Camdan baktığımda denizi görebiliyordum. Havanın çarpma ihtimaline aldırmadan uzanıp cami biraz indirdim. Denizin kokusunu alabiliyordum ve bu, beni ailemin yanımda olmasından sonra rahatlatan yegâne şeydi.

Gözlerim kapalıyken Asaf’ın elimi tutuşunu hissettim. Tebessüm ederek gözlerimi açtığımda bana gülümsediğini görmek harika bir histi. Elini sıktım.

Önüme döndüğümde gözlerim Okay'ınkilerle kesişti. Saniyelik bir şeydi ama ikimiz de hissetmiştik.
Bunun, Okay için de zor olduğunu şimdiye kadar göremediğime üzülüyordum. Bana yaptığı onca şeyden sonra pişman olması tabii ki her şeyi temize çekmiyordu ama kalbimin küçük bir kısmı, dayım olduğunu öğrendikten sonraki davranışlarımdan pişmandı.

Ben annemi kaybettiysem o da kardeşini kaybetmişti ve annem öldüğünde hâlâ barışmamışlardı. Eğer annemle iyi bir ilişkisi olsaydı, şu anki vicdan azabının yerini buruk bir özlem alırdı ama şu an tek hissettiği içini yakıp kavuran pişmanlıktı.

Buraya gelirken karşılaşacağı muameleyi biliyordu, babamın ailesinin ona neler diyebileceğini biliyordu ama her şeye rağmen halamla tanışırken yanımda olmak istemişti.

Ayın Karanlık YüzüWhere stories live. Discover now