7. Bölüm-Ayça

252 39 30
                                    

Odama geçtiğimde Asaf'a hızlıca bir mesaj yazdım.

Ben: Teşekkür ederim. Anneme her şeyi anlatmayacağım için sevgili olduğumuzu söylemem gerekti.

Asaf: Önemli değil, seni korumak benim görevim; bu kişi annen bile olsa.

Gülümseyerek telefonu kilitleyip yatağıma fırlattım. Camı açıp kollarımı denizliklere yasladım. Rüzgar esiyor, kâküllerimin karıştırıyordu. Gözlerimi kapattım.

O an, son birkaç gündür ilk defa huzurlu hissettiğimi biliyordum. Sokak sessizdi, rüzgar yüzümü okşuyordu ve birkaç sokak lambası yanıyordu. Beni rahatsız edecek biri ya da delirmenin eşiğinde olduğumu hatırlatacak bir şey yoktu.

Gözlerimi açıp sokağa bir göz attım. Her şey normal görünüyordu ki çaprazdaki sokak lambasının altında turuncu saçlı, küçük bir kız çocuğu gördüm. Gözlerimi birkaç kez açıp kapattım ama hala oradaydı. Aklımdan aşağı inip ona yardım etmek gelse de Anka'nın söylediklerini hatırladım. Halüsinasyon görebilirdim, bu doğaldı. Gecenin bu saatinde, bir sokak lambasının altında turuncu saçlı bir kızın olması normalde mantık dışı geleceği için, bunun üstünde düşünmemeye ve normal davranmaya, görmezden gelmeye karar verdim.

Görmezden gelince geçmiyor muydu her şey sanki? Uzun yıllardır hayat felsefem buydu benim. Sorunlarımı çözmek zor geldiğinde görmezden gelirdim, üzüleceğimi bildiğim şeyler önüme geldiğinde gözlerimi kapatırdım. Duymak istemediğim şeyler olursa ellerimle kulaklarımı örterdim ama yine de hiçbir şeye mani olamazdım.

İnsan neyden kaçarsa, sonunda yine ona dönüyordu. Neyden korkarsan o başına geliyordu ve kimi en çok seversen, o senin imtihanın oluyordu.

Camı kapatıp yatağıma uzandım. Tam gözlerimi kapatmıştım ki bildirim sesiyle irkildim.

Önemli bir şey olabilir diye hemen telefonu açtım. Anka'dan mesaj gelmişti.

Gözlerimi devirdim. Bu saatte mesaj atacak kadar ne olmuş olabilirdi?

Anka: Ayça ile yarın buluşacaksınız. Kızın bir kafesi var, oraya gideceksin. Sormak istediğin bir şey var mı?

Ben: Hayatıma müdahil olmayı ne zaman keseceksin?

Anka bana görüldü atmıştı ki bunun olacağını tahmin ediyordum.

Profil resmini güncellenmesiyle telefonu gözüme yaklaştırdım. Yanlış görmüyorsam, profil resminde o ve Okay vardı.

Resme tıkladım. Yan yana duruyorlardı ama yapışık değillerdi. Anka kocaman gülümserken Okay tebessüm ediyordu.

Her ne kadar Okay Boğacı'dan nefret etsem de kalbimin acımasını durduramıyordum. Onu iki yıl boyunca seven ben, bu durumu ilk kez yaşamıyordum tabii ki. Başka kızlarla da böyle fotoğrafları vardı, kimi eski sevgilisi kimi de hayranıydı ama her fotoğraf, istisnasız canımı acıtırdı. Kıskançlığı ilk onunla öğrenmiştim ben.

Yakın bir tarihe kadar da onun kaderindeki kişinin ben olduğumu sanıyordum. Ne kadar aptalcaydı! Ben yanıma ondan başka kimseyi yakıştıramazken o benim varlığımdan bir haberdi.

Beni tanımadan bile kalbimi kırmayı başarmış birinin, tanıştıktan sonra beni yıkmamasını beklemek aptallıktı. Hele bizimki gibi olaylı bir tanışma, bütün hayallerimi yerle bir etmişti.

Resme bakmayı bırakıp telefonu kilitledim. Gözlerimi tavana dikip ağlamamaya çalıştım.

Hayatta beraber olamayacağımızı bile bile neden hâlâ kendime acı çektiriyordum? Her şeyi görebiliyordum, ne kadar yanlış olduğunu biliyordum ama ölüme yürümeyi de bırakmıyordum bir türlü.

Ayın Karanlık YüzüDonde viven las historias. Descúbrelo ahora