24. Bölüm: "Dans."

13.1K 1K 277
                                    

Multimedya;

Feridun Düzağaç - Dinle

*Dünya beni görmeye ve yüzümü güldürmeye başlamıştı

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

*
Dünya beni görmeye ve yüzümü güldürmeye başlamıştı. Aksi takdirde eve geldiğimden beri sırıtmamın bir anlamı olamazdı. Hayatımın en güzel günlerinden birisini geçirmiştim. Aren'le birlikteydim. Gülmüş, eğlenmiş, heyecanlanmıştım.

O bana baktıkça utansam da öyle mutlu olmuştum ki, içim içime sığmamıştı. Dileklerimin yavaş yavaş gerçekleşiyor olduğunu görmek de çok mutlu ediyordu. O da benim gibi mutluydu. Gülen göz bebeklerini görüyorken bunu inkar edemezdim.

Şimdi de canımı en çok sıkan şey ondan ayrı olmaktı. Sevgili gibi bir hayat sürüyorduk. Evliydik ama ayrı yaşıyorduk. Bu çok saçmaydı. Ondan ayrı olmamalıydım. Her daim kollarının arasında olmalıydım. Bir kez kollarının arasına girdiysem devamını da isterdim elbette. Çünkü buna hakkım vardı. Onu seven bedenimin ona ihtiyacı vardı. Ellerimin ellerine, gözlerimin gözlerine ihtiyacı olduğu gibi her bir yanımın ona ihtiyacı vardı.

Ondan ayrılıp da eve gelmek zor olmuştu. Buluştuğumuz o kafeye gitmiştik tekrardan. Ben oradaki arabamı alırken o da okula derse girmek için yola çıkmıştı. Ayrılmadan hemen önce yine bana sarılmıştı. Kolları hâlâ omuzlarımın üzerindeydi sanki. Kollarımın arasında bedeni duruyormuş gibiydi. O histen sıyrılamamıştım. Araba binerken, 'Bir dahaki görüşüme toparlanmış ol.' demiştim ona. Çünkü o yanaklarının zayıflığı ve o mor göz ayultları ona hiç yakışmamıştı. Düzelmeliydi. Sağlıklı görünümüne kavuşmalıydı.

Elimdeki telefona bakıp gülümsememi sürdürdüm. Sürekli arayıp da onu sıkmak istemiyordum ama onu özlemiştim. Öğleden beri sesini duymuyordum. Ve şimdi saat gece yarısına yaklaşıyordu. Hem arasam rahatsız olur muydu ki? Bence olmazdı.

"Ara hadi Ecren." diye kendime konuştum. Ama yine de elim bir türlü arama tuşuna basmıyordu. Belki uyumuştur, diye düşünmekten alıkoyamadım kendimi. Ayağa kalkarak elimdeki telefonu pantolonumun cebine koydum. Kazağımla da telefonu kapattım. Biraz dışarı çıkmak istiyordum. Dışarı dediğim de bahçe ya! Bu saatte evden çıkıp nereye gidecektim? Kendimi Aren'in evinde bulurdum ancak. Eğer peşime birisinin takımayacağını bilsem giderdim aslında. Fena mı olurdu güzel yüzünü görsem?

Odamdan çıkıp yavaş adımlarla merdivenlere doğru gittim. Ev oldukça sessizdi. Herkes odasına çekilmişti büyük ihtimalle. Merdivenleri bitirdikten sonra dış kapıya doğru gidip oradaki askılıktan bir hırka aldım. Hava fazla olmasa da soğuktu. Elimdeki hırkayı üzerime geçirirken salona girip oradaki kapıdan bahçeye çıktım. Tertemiz ama soğuk olan havayı içime çektim. Havanın temiz olması da büyük bir şanstı.

Kapıyı kapatarak bahçede yürümeye başladım. Gökyüzündeki yıldızlara çevirdim bakışlarımı. Aren de şu an göğe bakıyor muydu acaba? Aynı anda aynı yere baksak ne güzel olurdu.

AFİTAPWhere stories live. Discover now