3.Bölüm ✣ Güven

78.2K 4.2K 471
                                    

Ayaz önümde sert adımlarla yürüyordu. Sert demek yeterli gelmezdi aslında. Ama onu nasıl tanımlardım, şuanda bilmiyordum. Beynimin içi ve düşüncelerim bir uğultudan ibaretti.

Kapıdan çıktıktan sonra bileğimi bırakmıştı ve ondan beri sinirli görünüyordu. Niye sinirliydi veya bana mı sinirliydi anlamak güçtü ama buna bir son vermek zorundaydım.

Seslendim. "Ayaz!"

Tabii ki, her zamanki gibi durmadı. "Ayaz dur!"

Koşarak ona ulaştım. İki elimi de koluna koydum ve bedenini tüm gücümü kullanarak durdurup kendime çektim. "Sana dur dedim. Yeter!"

Durdu. Durduğunda ondan bir adım geri çekildim. Suratı bana döndüğünde gözleri büyümüştü. Fakat gözleri gözlerime değdiğinde... Bir anda kaşlarını çattı. "Sinirli olması gereken kim Ayaz sence?!"

Bana bakmaya devam etti. Gözlerinde büyüyen yangını görebiliyordum. Kalbinden gelen ve gözlerine taşan yangın.

"Ne diyorsun lan?" diye sordu kabaca. Bir an sırtını dikleştirdi ve sank üzerime beni ezmek isterce yürür gibi eğildi.

İçimden ona okkalı bir küfür etmek geldi. Ama kendimi tuttum ve açıkladım. "Sinirlisin, hiçbir şey açıklamıyorsun, korkumu arttırıyorsun ve sana yetişemiyorum. Ben daha fazla yürüyemiyorum." Bacaklarım titriyordu. Biliyordum ki kendimi daha fazla ayakta tutamayacaktım. İçimde bir kusma isteği vardı. Yada yere yatıp orada uyuyakalmak.

Bir anda kendimi yere bıraktım ve oturdum. Bacaklarımı kendime çekip başımı dizlerimin üzerine koydum.

"Sadece sen sinirlisin sadece sen üzgünsün değil mi? Ben hiçbir şey yaşamadım zaten..." diye mırıldandım. Ama duyduğuna emindim.

Ofladığını duydum. Bir an sırtımı dayadığım duvarın sallandığını hissettiğimde duvara tekme geçirdiğini anladım. Pekala, şimdide sinirini duvarda atıyordu. İstediğini yapsın. Şuanda mantıklı tek bir şey düşünemiyordum.

"Dışarıda oturursun." dedi. Bu dediğine bir anlam veremesemde "Burada oturacağım." diye cevapladım.

Ama bu verdiğim cevabın üzerinden çok geçmemişti ki ellerini üzerimde hissettim. Beni bacaklarımın altından yakaladı ve bir hamlede kaldırıp sırtına attı.

"Senden nefret ediyorum!" diye bağırdım ve o beni omzuna atarken sırtına vurdum. Bana dokunup beni önemsizce sırtına aldıktan sonra ağlamaya başladım. Sinirlerim gerilmişti. Her şeyden buradan bu şehirden nefret ediyordum. En çok da ondan. Neden bunları yaşıyordum!

"Etmiyorsun." dedi sanki emir verir gibi. Ve hızlı bir şekilde çıkışa yürümeye devam etti. Üst kattaki bir kapıdan çıktı ve birkaç merdiveni inerek sokağa ulaştı.

Beni yere bıraktı. Ve ayaklarım yere değdiğinde hızla ona dönüp tüm gücümü ellerime yükleyip onu gösğünden sertçe ittim. Ama geriye giden kendi bedenim oldu. 

Bu beni daha çok sinirlendirdiğinden bağırdım ve ağlamamı kesmek için dudaklarımı ısırdım. Etrafıma bakınmaya çalıştım. Bir yere tutunmaya yada oturmaya ihtiyacım vardı. İleride bir bank vardı ama kusmadan oraya ilerleyebilir miydim bilmiyordum. Stres ve korku beni altüst etmişti.

Bu yüzden durduğum kaldırıma oturdum ve içeride yaptığım gibi bacaklarımı kendime çektim. Ayaklarım yolun üstünde popom kaldırımdaydı. Dirseklerimi dizlerime dayadım ve başımı ellerimin arasına aldım.

"Bana çok fazla açıklama borçlusun. Ve bu sefer ödeyeceksin." diye tısladım başımı ellerimin arasında tutarken suratımı ona çevirip.

Bana bakmıyordu. Tepemde dikiliyor, gökyüzüne bakıyordu. Gözleri kapanmış dudakları sanki mühürlenerek düz bir çizgi halini almıştı. 

Fırtınaya Dönüşen YaprakHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin