14.Bölüm ✣ Kaçılan Sorular ve Gülümsemeler

56K 3.4K 374
                                    

DİĞER BÖLÜMÜ OKUDUĞUNUZDAN EMİN OLUN. 2 AY ÖNCE EKLENİLEN BÖLÜMDEN SONRA 13.BÖLÜM VE 14.BÖLÜM AYNI ANDA EKLENMİŞTİR. SEVİLİYORSUNUZ. YORUMLARINIZI BEKLİYORUM.


Alışverişin devamı boyunca bütün o söylenmeleri, sessiz sessiz hala küfredişleri ve homurdanmaları, surat asmaları... Gerçekten bunları izlemek aşırı keyifliydi!

Belki sonucu benim için iyi olmayacaktı, dönüş dolaşıp beni bulabilirdi ama olsun. Ayaz Atahan'ı böylesine delirtmek ve hiçbir şey yapamamasını izlemek her yiğidin harcı değildi.

Alışverişi yapmış, iç çamaşırlarından sonra birkaç bakım eşyası ve normal kıyafetler de aldıktan sonra otele dönüyorduk. Ayaz'ın kesinlikle almam konusunda ısrardan öte kurallarlar koyduğu kırmızı elbise dışında alışverişin bu kısmını tek başımıza yapmıştık ikimizde.

Güneşin batmasına son birkaç saat kalmıştı. Bir taksi bulabilmek için bekliyorduk. O anda aklıma bir fikir gelmişti.

"Telefonunu verir misin?" diye sordum.

Elimdeki torbaları ayaklarımın ucuna bıraktıktan sonra bana garip bir bakış attığını göz ucuyla görmüştüm. "Sebep?"

"Verir misin?" diye yineledim şirin bir gülümsemeyle doğrulurken ve bu sefer işe yaramıştı.

Elindeki torbaları yere bıraktı ve deri ceketinin iç cebinden telefonunu çıkarıp bana uzattı.

Telefonu açarken "Yanıma yaklaş.." diye mırıldandım ve telefonun ön kamerasını açtım.

Elimi öne doğru uzattım ve bana doğru eğilen yüzünü de kadraja alıp bir poz seçmeye çalıştım. "Ne o? Normal, sadece tatile çıkmış çiftler gibi fotoğrafımızı mı çekeceksin?"

"Evet." Dedim bilmişlikle. "Her şeye sıfırdan başlayacaksak herkesin yaptığı küçük temel şeyleri de yapabiliriz." Bı sırada beynim yaptığı benzetme üzerinde dönüp dolanıyor çığlıklar atıyordu. Çiftler gibi demişti. Teknik olarak bir çift olduğumuzu dile getirmemiş de olsa yaptığı bu benzetme Ayaz Atahan için çoktu bile. Kabul edilebilirdi. Keyfim tamamen yerine gelmişti işte.

Üzerime doğru eğildi ve başını saçlarıma yasladı. Büyük bir gülüsemeyle kameraya baktım ve fotoğrafımızı çektim. Çekmeye devam ettim. İlk fotoğrafta her zamanki gibi ciddiydi. İkincisinde donuk olduğunu farketmiştim. Fakat benim bir şapşal gibi dil çıkardığım, tam bir şebek pozu verdiğim fotoğrafta ise dudaklarında bir gülümseme yakalamıştım. Ayaz Atahan benimle olduğu bir fotoğraf karesinde gülümsüyordu.

Bana yaslanmıştı. Hafif sakallı çenesini saçlarımın arasına gömmüş, üzerime eğilmiş, tam yanımda kameraya bakıyor ve hafifçe, belki de biraz da huzurla gülümsüyordu. Bir sırıtış değildi ama kesinlikle gülümsemeydi. Ve bu gülümsemenin sebinin yanımda, benimle olması olduğunu bilmek ise her şeye değerdi...

Telefonu elimden aldı "Biraz da ben çekeyim." Dedi. Anlaşılan bu tatil boyunca biraz ben onu biraz da o beni şaşırtacaktı.

Telefonu uzaklaştırdı ve kolunun benimkinden uzun olmasının avantajını kullanarak daha geniş bir selfie çekmeye hazırlandı.

Ekrandan, dudaklarına o çarpık, kendini beğenmiş gülümsemesini yerleştirdiğini gördüğümde aklıma bir fikir geldi ve o tam fotoğrafı çektiği sırada gülümsememi bir anda sildim ve tamamen somurttum.

Fotoğrafı çektikten sonra bana döndü ve kabaca "Ne diye somurttun?" diye sordu. İşte o anda kendime daha fazla hakim olamadım ve cevabını gülerek verdim. "Senin taklidini yaptım." Dedim. "Geçen sefer fotoğraf çekilişimizde aynen böyle somurtmuştun işte. Çok gıcıktın."

Fırtınaya Dönüşen YaprakWhere stories live. Discover now