15.Bölüm ✣ Cennet

41.6K 2.1K 162
                                    

Biliyorum çok beklediniz ve çok bekliyorsunuz. Özür dilerim. Ama gerçekten yazamıyordum. Kelimelerin tükenme sendromuna mı girmiştim bunalıma mı yoksa hastalığımdan mı bilmiyorum. Birçok mesaj gelmiş beni merak ettiğinizle ilgili. Tabi bilmeden yargılayanlardan bahsetmiyorum. Benim için endişelenler için bu açıklamayı yapmak zorundayım sanırım; Bir rahatsızlığım vardı kalbimle ilgili. Bu yaz biraz sancılı bir süreç geçirdim rahatsızdım bu konuda. Bu yüzen hiçbir şekilde kendi düzenimde değildim. Zaten üzgünüm size kötü bir bölüm getiremem ben. Eklemiş olmak yazmış olmak için hadi okunma sayısı artsın bölüm ekleyeyim diyemem. Her yazdığım bölüm bir öncekinden iyi olmalı ki size zevk versin. Bir yazar okurlarına böyle saygı duyar çabuk bölüm eklediğinde değil bana göre. Çünkü siz yazdıklarımı sevip benimleyseniz bende çıtayı hep yükselmeli ve sizi kelimelerle mutlu etmeliyim. Ve geç eklediğimde de 2 bölüm birden ekliyorum biliyorsunuz en azından affetirmeye çalışıyrum kendimi. Sizi umarsamıyor değil çok umursuyorum sakın yanlış düşünmeyin. Geç gelebilir ama asla bitmez bunu unutmayın. Yarım kalmaz. Umarım beklediğinize değen bölümler oluyordur. Bana sitem yapıp yorumları bırakmayın olur mu en büyük ilhamlar onlar oluyor çünkü. Bu arada Facebook'ta Zeynep1Dx Wattpad diye aratarak grubumuza katılabilirsiniz. Her türlü yorum mesaj beğeninizi bekliyorum her zaman!

Otelden çıktıktan sonra büyük ve sanatsal bir mimariye sahip bir binanın önüne gelene kadar tek kelime etmemiştik. Sadece koluna girmiş, ona onu hiç bırakmak istemiyormuş gibi sıkıca tutunmuş, arasıra omzuna yaslanmıştım.

Sokakların yabancı gece telaşı ve ne olduklarını bilmediğim binalara göz atmak beni eğlendirmişti. Bu şekilde hiç yorulmadan, ayaklarımın sesini hiç dinlemeden saatlerce dolaşabileceğime emindim fakat sanırım bu eski zamanlardan kalmış önünde bir sürü insanın olduğu bina bizim durağımızdı.

Önümüzde büyük merdivenler vardı. Uzun ve oldukça geniş mermer basamakların ilkine ayağını koydu ve kolunu geri çekip bana döndü. "Cennet ve Cehennem'e ve onların arasına sıkışmış Araf'a hoşgeldin."

Önce heyecanla parıldayan gözlerine, daha sonra başımı kaldırıp binaya baktım. Dikkatlice bakıldığında yere yerleştirilen lüks aydınlatma cihazlarıyla gözler önüne serilen detaylar çok güzel gözüküyordu. Binanın her bir balkonunun önünde bir heykel vardı. Bazıları melek, bazıları aslana benzeyen bir canavar bazıları ise üzgün ve bitkin bir kızdı.

"Girelim mi?" diye sorduğunda kalbim bir anda heyecanıma ortak olarak ritimlerini arttırdı. Öne doğru bir adım attığında bu sefer koluna girmeyeceğimi ama elimi de tutmayacağını anlamıştım ama bunun neşemi ve heyecanımı bozmasına izin vermedim. Peşinden basamakları çıkmaya başladım.

Kapıdaki görevliye yanaşıp telefonundan birkaç bilet gösterip sanırım biz daha otele yeni geldiğimizde yaptığı rezarvasyonumuzu gösterdi. Hemen ardından sırada diğer bekleyenleri sırada tutarak bizi önlerinden geçirdi ve hemen bizi karşılamaya koşan bir tur rehberi eşliğinde içeri girdik.

Adam bana gülümsedikten sonra Ayaz'la ingilizce bir şeyler konuşmaya başladı. Giriş kısmı beş yıldızlı bir otelin lobisi gibiydi. Burasının nasıl bir mekan olduğuna dair elimde çok az ipucu varken bu görüntü beni daha da şaşırtmıştı.

Tur rehberi bizimle konuşmuyor, önden yürüyor ve onu takip etmemizi bekliyordu. Böylesi daha rahat ve güzeldi. Sürekli yanınızda duran ve her şeye karışan, fazladan konuşan bir rehber çok da eğlenceli sayılmazdı.

Asansöre doğru yürürken dönüp Ayaz'a baktım. Omuzları dikti. Elleri ceplerinde, böylesine lüks bir yerde bile savruk ama kendinden emin adımlarla yürüme huyundan vazgeçmiyordu. Suratında ise o her şeyi bilen küstah ifade vardı.

Fırtınaya Dönüşen YaprakWhere stories live. Discover now