•Geçmişin Dehşeti•

3.7K 231 231
                                    

Merhaba... Çok büyük bir soru işaretinin cevabını öğreneceğiz bu bölüm. Hazır mısınız?

Bol yorum fena olmazdı😂🙏

🌼

•••

Dönen bir film şeridi kafamın içinde saniyeler içinde kendi asırlarını devirirken daha bir soluktu gözlerime bulaşan tavan. Göz kapaklarımda geçmeyen ve dinmeyen bir acı vardı uykusuzluğun dağarcığında asılı kalmış harelerime yansıyan. Yutkunamamanın verdiği muazzam bir huzursuzluk boğazımda ki tüm hakimiyeti ele geçirmişken, avuçlarımın arasında yoğurduğum çarşafın düz yüzeyi zihnim kadar kırışıktı şimdi. Daralmış kanım damarlarımı zorlarken sezgilerimin fısıldadığı kelimeler diken üzerinde duran bedenimi huysuzlandırdı. Derimin altında gezinen ince titremeleri uzuvlarımın her bir noktasında hissederken yavaşca yataktan doğruldum.

Hava karanlıktı. Beyaz perdenin arkasından sızan ürkütücü soluk siyahlık gözlerimi geri çekmemi sağlarken, bu odayı sevemediğimi düşündüm. Aşağıya inmem gerektiğini bilecek kadar yerinde olan zihnim aynı şekilde aşağıya inmemem için beni tekrar tekrar ikaz ediyordu. Büyük bir çelişkinin arasında yoksunluğa girmek için sabırsızlanan bedenimi uysal tutmak zordu.

İnce parmaklarımı nemlenmiş saçlarımın arasından geçirirken ayaklarımı koyu renkli parkelerin olduğu zemine indirdim. Soğuk, ayak parmaklarımda cana gelirken ürperti, bedenimde yaşama tutunurcasına canlandı. Tüm bedenim titredi. Bu güçlü ürpertiyi sadece soğuğu hissettiğimde yaşamayı özlediğimi fark ettim. Uyuşturucunun çirkin izlerinden biriydi bütün vücudu saran titremeler. Yok sayılamayacak kadar göze batan ve kontrolün avuçlarında olmadığını ispatlayan türden titremeler.

Kırıştırdığım yataktan tümüyle sıyırdığım bedenimin üzerine geçirdiğim soluk renkli tişörtün uçlarını parmaklarımın arasına aldım. Altımda cılızlığımı göz önüne seren fazlasıyla bol bir eşofman vardı. Efkan'ın dolabının içine soktuğum başım, en dipte kalmış eşyaları hassas bir özenle bulmuştu bu bana mutluluk vermişti.

Nereyi gittiğini bilmediğim gibi, gelip gelmediğini de bilmiyordum. Ama aşağıdan gelen tıkırtılar evde birinin olduğunu düşünmemi sağlamaya yetti. Beynimin içinde özensiz bir savaş vardı, galibiyeti kimsenin umursamadığı. Koridora ulaştığımda, aşağıda ki tıkırtıların İdil'e ait olmasını istemedim. Hayatıma bir anda dahil olmuş olması, beni mutlu etmiyordu. Aksine içimde büyüttüğüm huzursuzluğu hayatıma adım atan insanlar besliyordu.

Ama Efkan... O başkaydı. Gözlerim onun varlığına alışmak için can atıyordu.

Çıplak ayaklarımın zeminin üzerinde bıraktığı ıssız seslerle birlikte salona indim. Ve siyah koltuğun içine gömülmüş gibi oturan Efkan'ı gördüm.

Bir yanım ateş oldu o an. Önce alev alev yanan bir ateş topu geçti üzerimden. Sonra gözleri bana döndü ve buz kesti diğer yanım. Onun mavilerinde hem üşüten hem ısıtan fevri bir asilik vardı. Uyumsuzdu. Kanımı kanına çekecek kadar.

"Uyanmışsın." Diye konuştu. Sesi sönük bir alkol ateşi yaydı. Adımlarım ona yaklaştıkça parmaklarının muazzam duruşunu destekleyen yüzüklerinin, elindeki cam bardağa özet gibi yansıdığını gördüm. "Gelsene." Dibi gelmiş bardağı eğildi ve ayak ucuna bıraktı. Ardından parmaklarını siyah koltuğun yüzeyine yaydı ve ritmik bir melodi gibi hafifçe koltuğa vurdu.

Yüzüne tırmanan bakışlarımdan önce, kaburgalarımın arasında kokmaya yüz tutmuş kalbim ona ulaştı. Üzerimde kıldığı etki, hoşuma giden en nadir şeydi. Duygu. Sarıya çalan saçları alnı boyunca dağılmıştı.

Papatya Mezarlığı (Eroin) (Tamamlandı)Where stories live. Discover now