•Geçmişten Gelen İz•

4.1K 276 289
                                    

Hikayenin gelişme bölümünde geçmişe sık sık döneceğiz ama bu belli zamanlarda kafa karıştırmayan bir yapıda olacaktır. Geçmişte bir çok ip ucu var bakalım kimler neler yakalayacak? Yorumlarınızı bekliyorum. Keyifli okumalar.🙏

•••

Esaretin kayıp halkasıydı boğazıma dolanıp gırtlağımın üzerine oturan. Bedenime sarılı zincirden fırlayan ve ruhumun boynuna dolanan halka, gözle görülmezdi. Kimseler göremez ve bana verdiği ızdırabı hissedemezdi. Ölüm kokusu sızan o halka soluğumu keserken, pası etimi deşerdi ve yüzümde acının binbir tonu sergilenirken ruhuma bakmayan esaretimi asla bilemezdi.

Çağrı yüzüne bakmaya cesaret edemediğim saniyelerin içinde bedenimi gördü ama ruhumu görmedi. Ruhuma sokuldu sesli nefesi, kulak içlerimi didikledi ve pervasızca sömürdü bilincimi.

"Hadi canım." Saniyeler tek tek üzerimden devirilirken dudaklarının döktüğü kelimeye karışan gülme sesi allak bullak etti beynimi. Başım hızla kalktı ve onun yüzünü buldu. Dudakları müthiş bir sahtelikle kıvrılmış, yüzümü süzen gözleri ise anında ruhumu kıvrandırmıştı. "Efkan'la takıldığınızı bilmiyordum." Bu ateşin içine sızdırılmış düzenbazlıktı.

"Takılmıyoruz." Sesim bedenimden daha çok titredi. Bakışlarım zemindeyken burnumun ucuna dolan koku ölümün üzerinden kalkan kirdi.

"Efkan'la aynı sitede oturuyoruz, gözümle gördüm... İnkar etmesene canım, utandırdım mı yoksa?" Diye konuştu esmer kadın. Ruhumdaki girinti ve çıkıntıların nasıl hasar alacağının idrakında değildi.

"Daha fazla utandırma tamam." Dedi Çağrı. Sesi, geleceğin acılı ezgisi gibiydi. İnsanlar sadece ezgiyi duyabilirdi ama bana ulaşan acıydı. "Tutku, sen gidebilirsin. İzinlisin bu gece."

Beynimin üzerinden toz bulutu yükseldi ve şakaklarıma saplandı kum taneleri. Başım hafifçe sallandı ama ürkek bir kabullenişin ötesindeydi bu onay. Korkunun bile safına inen, sek bir ürkeklik derimin içinden donan kanıma sızarken gözlerim ikisininde yüzünden sıyrıldı ve kuru zemine basan adımlarımı izledi. Koridoru döndüğüm an peşimden gelen ayak sesine Çağrı'nın sesi karıştı. "İdil sen rahatına bak, geliyorum ben."

O bana ulaşmadan ben kapıya ulaşmayı saniyeler içerisinde o kadar çok diledim ki, bir daha hayata dair hiç bir dilek hakkım kalmamış dahi olabilirdi. Elim kulpa uzanırken göğsümün ortasında muhteşem bir patırtı oluştu ve sırtım kürek kemiklerimden başlayıp bel çukuruma kadar kıyım kıyım kasıldı. Parmaklarım soğuk metale değdiği ve kapıyı açtığı an enseme demirden sert parmaklar dolandı ve sırtım onun taş kesilmiş gövdesine saplanırken, ensemden kayan parmakları ağzımın üzerine kapandı. Kıvrak bir hareketle bir kaç adım geriledikten sonra açtığım kapıyı biraz daha araladı ve saniyeler sonra duvarları bile sızlatırcasına bir hızla kapattı.

Kulaklarım uğuldarken, göğsümün ortasında ki patırtılar büyüdü ve şiddetli bir deprem başladı kaburgalarımın arasında. Gittiğimi düşündürdü ve zeminin üzerinde görünmediği halde tabanlarıma saplanan yer kazıklarının üzerinde çekiştirerek beni koridorun sonunda ki odasına sessiz bir vahşilikle tıktı. Kulağımda beyin zonklatan sesli nefesleri varken, "Sakın sesini çıkarma." Diye fısıldadı gürültüleri tümüyle lanetleyerek. Sesimi sessizliğe gömdü ve bedenimi gövdesinden ayırarak odanın içine doğru ağzımdan çektiği eliyle itti sırtımı. Gözleriyle delik deşik ettiği sırtım ona dönükken, "Kımıldamayacaksın." Diye konuştu. Öfke kısık sesini esir almıştı. "Nefes aldığını dahi duymayacağım."

Papatya Mezarlığı (Eroin) (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin