•Şehvetin Kırmızısı•

6.5K 288 343
                                    

Keyifli okumalar😍

•••

Yağmurdan kaçarken bulduğum sığınağa sığındım. Asıl dolunun o sığınaya yağacağını bilmeden, gizlendim bir kuytuya. Ellerimi göğsüne, başımı omuzuna, bacaklarımı bacaklarına doladım. Ruhumun dipsiz karanlıklarına ilişmesine izin vermeden, yüzeysel yarıklarıma dokunmasına izin verdim. Öptüm onu, kokusunu soludum, tenini okşadım usul usul. Kirpiklerine, kirpiklerimi doladım ve ucu kör düğümler attım cılız parmaklarımla. Fütursuzca yanar gibi izin verdim bana dokunmasına.

Teslimiyetimi sunduğum adam, bana teslim olmadı. Daha fazla dokunmadı hastalıklı kanımı saran soluk tenime. Başımı kollarının arasına aldı, sarmaladı ve şefkatin bile afalladığı bir öpücük bıraktı saçlarımın üzerine. Beni çıplak göğsüne bastırdı ve sığındığım gövdesinde kalbinin kulaklarımdan içeriye sızan sakin ritmini dinletti bana.

Beni kendi çığlıklarımdan korudu. Beni kendimden ve duyacağım utançtan korudu. Beni kendinden koruduğunu sandı ama bilmeden, kendini benden korudu.

Sabaha karşı onun sessizce uykuya dalma çabasına benim, sessiz bir gözyaşım karıştı. Kirpiklerimden kayarak, elmacık kemiğimden göğsüne inen damlanın sebebini de bilmiyordum üstelik. Sadece ağlama iç güdümün, beynimin içinden gözlerime baskı yaptığını hissediyordum.

Efkan, bedenlerimize dar gelen koltukta saçlarımın üzerine yuvalamış başını kaldırdı ve yüzüme doğru eğdi. Dakikalardır saç diplerimi uyuşturan sıcak nefesi, bu kez yüzümü okşarken, burnumun ucunda küçük bir baskı hissettim. Efkan, burnumun ucunu hafifçe ısırdığında, ıslak gözlerimi aralayarak mavi gözlerine baktım.

"Na-napıyorsun?" Başını hafifçe geri çekerken, gözlerimin önünde kocaman gülümsedi. Mavinin açık tonuna bulanmış, sıcaklıkla harlanmış gözlerine parmaklarımı sokmak istedim. Çıplak göğsüne temas eden elimi küçük bir yumruk yaptım ve kaşlarımı çatarken, omuzuna vurdum. "Yemek miyim ben?" Dedim huysuzlanarak. Bedenimi red ettiği yetmezmiş gibi, zorla göğsünde yatırıyordu zaten.

"Hıım." Mavi gözleri parladı. Pembe dudakları sinsi bir yataylıkla kıvrılırken, kısılan gözlerinden muzur bakışlar geçti. "Evet." Diye konuştu. Başımın altındaki kolunu çekti, bileklerimi iri avucunun arasına alırken doğrulup koltuktan kalktı ve küçük bir hamleyle bedenimi yüz üstü yatırdı. Bileklerimi koltuğun kolçağına bastırırken, belimin kavisine iri avucu yerleşti.

"Efkan." Diye konuştuğumda, kaldırdığım başımın arkasına bastırıp yüzümü yastığa gömdü ve elini tekrar belime attı. Demir kadar sert parmakları sıyrılan tişörtümün sunduğu etime değdiği an bedenim yay gibi gerildi.

"İşte böyle." Diye konuştu garip bir hazın, kelimelerine kıvrıldığı kışkırtıcı sesiyle. Pijamamın kenarına taktığı parmaklarıyla kalbimin üzerine balçık dökülüyormuş gibi hissettim ve nefesim ağırlaştı. Amacını bile sorgulayamadığım anlarda, bel oyuntumdan aşağıya hafifçe çektiği eşofmanım, iç çamaşırımı ortaya serdi. Efkan, kansızlıktan uyuşan ellerimin bileklerini biraz daha kavrarken, iç çamaşırımın açıkta bıraktığı kısma dişlerini geçirdi. Dudaklarımdan, şaşkınlıkla iç içe geçmiş garip bir ses döküldüğünde, dudaklarının baskısı ve etime geçen dişlerini çekti. Hem şaşkındım, hem kızgın ama saniyelik bir hızla bedenimi saran heyecan bacaklarımın sıktığım kaslarını ürpertti.

"Napıyorsun?" Dedim ses tonum bile uyuşurken. Başımı kaldırıp geriye ona doğru çevirdiğimde, mavi gözleri ucu ateşlenmeye hazır kibrit gibiydi.

Papatya Mezarlığı (Eroin) (Tamamlandı)Where stories live. Discover now