14. Bölüm: Senin Sesinden Duymam Lazım

147K 9.4K 2.4K
                                    

Bölümün sonunda olan konuşma, bir önceki bölümün sonundaki sohbetin devamı. Neden bölümün başında değil de sonunda olduğunu sorarsanız da... İnanın bilmiyorum.

İlk hâlinde böyle yazmışım, o yıllara geri dönebilirsem kendime soracağım. Sebebini ben de merak ediyorum çünkü

ALPER EGE DEMİRCİOĞLU¸.

"Ya bugün benim izin günümdü!" Emir ayaklarını yere sürte sürte kendini prova odasının en büyük koltuğuna attı, uyuklamaya  başladı. "Oynamıyorum ben," diye homurdandı.

Millet; prova odalarında kıçları acısın da çok fazla dinlenemesin diye demir oturaçlar koyarken biz; tembellik ederken kıçımız ağrımasın diye koltuk takımı dizmiştik resmen.

"Gören de sekiz-beş mesaisi olan memur sanacak," diye söylendi Levent. Emir'i saçlarından tutup kaldırdı. Emir elinin altında çırpınırken gülerek alnına bir tane yapıştırdı. Onunla uğraşmak hoşuna gidiyordu. "Lider toplanalım, dedi ve toplandık."

"Emir," diye seslendi Cihan gözlerini ovarken. O da uykusundan yeni kalkmıştı. "Niye hayranlar için üretilen pijama takımını giyiyorsun?"

Levent, Emir'in saçını bırakırken diğerlerimiz gibi Emir de üstüne çevirdi bakışlarını. Bizim siluetlerimizin olduğu ve kocaman harflerle "THE DIRTY COLLAPSE" yazan uzun kollu tişörtün eteklerinden tutup çekiştirdi. "Oğlum, çok rahat, lan," diyerek sırıttı. "Bunun kadar rahat şeyler yok dünyada. Bak, ben bıraksanız on iki ayın on üç ayını uyuyabilecek biri olarak tüm pijamaları özel denetimimden geçirdim. En iyisi bu!"

"Tamam, rahattır. Anlarım da," diyerek sabır dilercesine bir ifadeye büründüm. "Ulan, niye bunlarla geliyorsun buraya? Hadi onu da geçtim, altındaki botlara hiç olmuş mu o?"

Mart ayının sonlarındaydık ama hâlâ soğuk oluyordu buralar.

"Grup Evi'nde sürekli bir gürültü var, kendi evimde yirmi dört saat uyumak için plan yaptım. Bozmasaydın böyle gelmezdim."

Sondaki isyanını umursayan olmamıştı. Aslında umursamayan ben ve Levent'tik, Cihan'ın kafası hacıyatmaz gibi yana doğru devrilip devrilip düzeliyordu, umursayacak durumda değildi. Çocuk ayakta uyuyordu.

Levent ellerini birbirine sürterek zevkten dört köşe olmuş bir şekilde Cihan'ın yanına gitti ve yanağına bir tokat attı. Cihan sıçradı, olduğu yeri saptamaya çalışırken eli refleksle az önce şamarlanmış yanağına gitti.

Levent sırıttı. "Geldik, geldik."

Cihan saf saf gözlerini kırpıştırdı.

Evet, bu kadar gevezelik yeterdi.

Elimde tuttuğum kağıtları havaya kaldırıp salladım. "Son şarkıyı çalacağız," diye duyurdum. Herkes işin ciddiyetini kavrayarak etrafıma toplandı.

"Bitti mi düzenlemeler?" Cihan gözlerini ovmaya devam ederken sıkıla sıkıla bu soruyu sorduğunda başımı iki yana sallayarak reddettim.

Düzenlemenin bitip bitmediğini sormaktan çekinir olmuşlardı her sorduklarında asabım bozulduğundan. Yine bitmediğini kabullenince belirgin bir şekilde gerildiler. Kimse kimseye çaktırmıyordu ama herkesin bu konuya canı en az benim kadar sıkkındı.

Neyse ki sorun geride kalmıştı. Yani... neredeyse kalmıştı.

"Bitmediyse neden çalıyoruz ve kayıt yapacaksak stüdyoda çalabilirdik," dedi Levent ciddi bir şekilde.

"Çalıyoruz çünkü eksik şeyi nasıl tamamlayacağımı buldum. Amatör bir kayıt için her şeyi hazırladım, profesyonel olmamıza gerek yok. Sadece söyleyelim ve çalalım. Ritmi ben ayarlayacağım."

BATERİSTWhere stories live. Discover now