*1

96.3K 1.7K 699
                                    

Güneşli bir yaz sabahıydı. Ömer, bir yaz sabahı, düğün gününün ertesi terk ettiği şehre, beş sene sonra adım atmıştı. Sarıyer'deki bu küçük mahallede, kiraladığı arabadan inmiş, ustasının dükanının önünde öylece duruyordu. Ustası onu henüz fark etmemiş, önündeki ayakkabı kalıplarına tüm dikkatini vermiş, işini yapıyordu. Ömer, öylece ustasını izlerken onca zaman hiç geçmemiş gibi hissetti...

Boğazını temizler, üzerindeki yeşil ceketin etek kısmını düzelterek, dükkana giriş yapar. Sadri Usta, onu hala fark etmemiştir. Ömer'in "Ustam..." demesiyle, başını hafifçe kaldırarak, Ömer'e bakmaya başlar yaşlı adam. Dili tutulmuştur sanki, gözleri dolmuştur. Ömer, hemen ona doğru yaklaşarak, elinden öper, yaşlı adam ayağa kalkarak oğluna hasretle sarılır. Hemen ardından oturması için işaret ederek, sormadan çay doldurur bardağa. Ardından, masada kendi yerine geçerek, lafa girişir;

Sadri: Dönmüşsün...

Ömer: Dönmedim usta... Sana geldim, bir iş için.

Sadri: İş?

Ömer: Evet. Bir ayakkabı var. Özel bir tasarım. Onun kalıbı özellikle senin elinden çıksın istiyorum.

Sadri: Bunun için mi geldin, buraya kadar?

Ömer: Evet.

Sadri: Sen daha iyi bilirsin oğlum bu işleri. Devir benim devrim değil. Bana çizimini bir şekilde ulaştırabilirdin, buralara kadar gelmeden.

Ömer: Fena mı oldu ustam? Yüzünü görmüş olurum diye düşündüm.

Sadri: Gerçekten mi Ömer?

Ömer: Evet ustam, gerçekten.

Sadri: Bu mahalleye kadar geldin yani, sırf bunun için.

Ömer: Ne diyeyim ki usta? Ne için geleyim başka? Beni buraya bağlayan bir şey mi kaldı? Bu mahalleye özel bir anlam mı yüklemeliyim? Sırf burada başka birileri de yaşıyor diye ustamı görmeye mi gelmeyeyim?

Sadri: Başka birileri?

Ömer: Ohooo usta. Hiç başlama. Ben nokta koydum, bitti.

Sadri: Ömer sen ne yaptığının farkında mısın?

Sadri Usta'nın sözünü, perdenin arkasından çıkan erkek çocuğu keser... Küçük çocuk, sandalyede oturan Ömer'i baştan aşağı süzüp, Sadri'ye dönerek;

Çocuk: Ustam, hani dondurma yiyecektik?

Sadri: Yiyeceğiz oğlum. İso giderken, "Dönüşte yavru kartala dondurma alıcam." demişti ya, gelir birazdan.

Çocuk: Kaç saat oldu hâlâ gelemedi.

Sadri: Gelir şimdi, işi uzamıştır. Hadi sen içeri geç, resim yapmaya devam et.

Küçük çocuk, tekrar bakışlarını Ömer'le buluşturup, arkasını döner ve içeriye gider. Sadri, Ömer'e dönerek konuşmasına devam etmek niyetindedir. Fakat Ömer, ondan önce davranır;

Ömer: Neyse usta. Biraz da iş konuşalım mı?

Sadri: Hayır.

Ömer: Nasıl hayır? Anlamadım.

Sadri: Hayır işte Ömer, bildiğin hayır. Çizdiğin ayakkabının kalıbını yapamam. Eminim, bugüne kadar çizdiğin diğer ayakkabıları kim yaptıysa, bunun hakkını da o kişi verecektir.

Ömer: Nasıl yani, sen de mi bana sırtını çeviriyorsun ustam?

Sadri: Hayır oğlum. Senin sırtın çoktan bize dönmüş zaten. Ben beş sene senden tek bir haber aldım mı? Öldün mü kaldın mı bildim mi? Hiç düşündün mü, ustanın seni ne kadar merak ettiğini... Sen bildin mi peki Ömer, bana n'oldu senden sonra? Hâlâ hayatta olduğuma inanıp buralara kadar gelmişsin, ya kapalı bulsaydın dükkanı?

Ömer: Yani diyorsun ki ustam, bu dükkan sana çoktan kapandı...

Sadri: Hayır oğlum, sadece beş sene sonra iş için gelmeni kabul etmiyorum.

Ömer: Peki ustam, senin dediğin olsun.

Önce Ömer, ardından Sadri ayağa kalkarlar. Ömer ustasının yüzüne bakmadan, üzerini düzeltirken "Ben gideyim" der kısık bir sesle. Sonra, kapıya doğru yönelir. Tam çıkacakken durup, bir kaç saniye gözlerini yumar ve dudaklarını ısırır. Ve ardından bir hışımla ustasına döner, oldukça sinirlidir ve bağırarak konuşmaya başlar;

Ömer: Ne bekliyordun ki usta? Hayır ne bekliyordun yani? Anlamıyorum.

Sadri: Şimdi değil Ömer, sonra!

Ömer: Ne zaman usta? Sonrası mı kalmış? Hayır ben anlamıyorum nasıl böyle olduk sen ve ben?

Sadri: Anlamak istemiyorsun çünkü oğlum. Yalnızca kendi gözünden bakan anlayamaz ki. Bu hikayenin tek mağduru sen değilsin.

Ömer: Anlamadım? Tek ben değil miyim? Beni kandıran, bana yalan söyleyen insanlar mağdur mu oldular? Arkamdan mı? Umrumda mı?

Sadri: Değil mi?

Ömer: Değil!
Sadri: Tamam oğlum, kandır sen kendini. Kendi kurduğun hikayeye inan.

Ömer: Usta! Sen benim neler yaşadığımı biliyo musun?

Sadri: Bilmiyorum çünkü gittin.

Ömer: Gitmedim! Sürüldüm! Sevdiğim kadın, en mutlu olduğum günde, her şeyin bir yalandan ibaret olduğunu itiraf etti bana! Defne usta Defne!!! Canım dediğim kadın bana ihanet etti!

O sırada, küçük çocuk perdenin arkasından tekrar çıkarak, Ömer'in yanına kadar gelir, çatılmış kaşlarıyla konuşmaya başlar;

"Bağırma ustama!"

Sadri istemsizce gülümser ve sandalyesine geri oturur, Ömer kilitlenmiş gibi kendisine bağıran küçük çocuğa bakıyordur. Boğazını temizler, onunla aynı hizaya gelmek için eğilir ve sesinin tınısını epeyce düşürerek lafa girişir;

Ömer: Haklısın. Özür dilerim usta ben kendimi kaybettim.

Sadri: Önemli değil. Rüzgar'cığım, biz büyükler bazen kendi aramızda anlaşmazlıklar yaşayabiliriz oğlum. Bana bağırmıyordu aslında, neyse.

Ömer: Bu arada tanışamadık küçük bey, sen İso'nun oğlu musun?

Rüzgar: Ne münasebet! Ben Ömer İplikçi'nin oğluyum!

Ömer, olduğu yere mıhlanır adeta. Önce kafasını Sadri'ye çevirir ve onun bakışlarında bir şeyler arar. Ardından, ne diyeceğini bilemez gözlerle Rüzgar'ı süzer. Rüzgar, Ömer'e sert sert bakmaya devam etmektedir.

Ömer: Sen dondurma yemek istiyordun değil mi?

Rüzgar: Evet.

Ömer: İso gelmeyecek gibi, baksana kaç saattir bekliyormuşsun. Biz sahile gidelim, dondurma yiyelim ister misin?

Rüzgar: Sen ve ben mi?

Ömer: Evet. İster misin?

Rüzgar, bakışlarını onay almak istercesine Sadri ile buluşturmuştur. Sadri, Rüzgar ve Ömer'e bir kaç saniye baktıktan sonra "Evet" anlamında kafa sallar. Rüzgar fazla belli etmese de mutlu olmuştur. Ömer, Rüzgar'a eliyle geçmesi için işaret yapar. Küçük çocuk, kapıya bir kaç adım attıktan sonra birden durur ve Sadri'ye dönerek; "Anneme sen söylersin usta, merak etmesin." Sadri yine "tamam" anlamında kafasını salladıktan sonra, Ömer ve Rüzgar dükkandan çıkıp, arabaya binerler. Sadri arkalarından, "Her işte vardır bir hayır..." diye mırıldanır. Arabanın sahile doğru yol almasıyla, İso elinde dondurma ve bazı kalıp malzemeleriyle dükkana girer;

İso: Ustam, aldım dondurmaları. Nerede bizim yavru kartal?

Sadri: Babasıyla.

Kiralık Aşk -Rüzgarlı GünlerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin