4 - Örümceğin Laneti

12K 847 29
                                    

"İlk vuruş sende," diyerek elimdeki bıçağı Dustin'e uzattım. Tırtıklı ve kısa gümüşten bir bıçaktı. Kimsenin uğramadığı bir barakada gece gece karaltı eğlencesi yapıyorduk. Dustin elimdeki bıçağı aldı ve tam karşımızdaki ortalama iki metre ötemizdeki karaltıya fırlattı. Öylesine attı. Şu an eğleniyorduk. Babam duysa bizi kesebilirdi. Çünkü babam insansal duygulardan uzak durmamızı söylerdi hep. Onlar bize zarar verebilirmiş. Dustin de genelde babam gibi düşünürdü ama onun şeytanı da ben olurdum(sinsi sırıtış). Karaltının tam alnına girdi. İnledi. Onunla beraber baraka da inledi. Barakanın her yeri döküntüydü ve camları kırıktı. Ölmemişti. Normal olarak. Çünkü o bir karaltı yani bilinen diğer adıyla vampirdi. Ölmesi için tam göğüs kafesinin ortasındaki kalbine saplanmalıydı o bıçak. Demir ya da gümüş fark etmezdi sadece oraya girmeliydi o. O küçük lanet olası iğrenç kalplerine. Bir tek tahta etki etmiyordu kalplerine.

Küçük kalpleri vardı. Fakat küçüklüğümden beri çalışma tahtasında tam yerini yıllardır çalışarak isabet etmeyi öğrendiğim için şimdi öldürmekte sıkıntı çekmiyordum. Yıllarımı almıştı. Hatta yapamadığımda günlerdir ağladığımı bilirdim. Çünkü babamı gururlandırmak istiyordum. Tek amacım buydu. İlk karaltımı öldürdüğümde ellerim titremişti. Bunun normal olduğunu söylemişti babam. Onu öldürdükten sonra, ağlayamamıştım ama durulmuştum. Ben bu tip insanlardandım çünkü. Kötü olduğunda bağırıp çağırıp ağlayan değil sessizce bir köşede duran tiplerdendim, boşluğunda kaybolan. Ama ondan sonra alıştım. Ortalama günde en az bir karaltı öldürdüğüm için 3 yıldır neredeyse 1000'den fazla leşim olmuştu. Onların soyunu yok edecektim. Hem bu artık zevk veriyordu.

"Güzel isabet," diyerek karaltının dibine gittim. Dişlerini çıkarmış bana saldırmaya çalışıyordu. Arkada bağlı olan ellerini umursamadan vücudunu ileri atmaya çalışıyordu fakat bağlı elleri ve bacaklarıyla bu biraz imkansızdı. Ayağımla suratına geçirdim. Kafası geriye düştü. Kendine gelmek için kafasını hızlıca sağa sola salladı. Bıçağı yerinden çıkardım. Dustin'in yanına eski yerime geri döndüm. Dustin'e bakarak attım bıçağı karaltıya. Yine bağırdı. Sonra karaltıya baktım. Dustin gülümsüyordu. Tam kalbinin köşesinden vurmuştum. Bir santim aşağısı onun sonuydu. Korkarak bana baktı. Yerinde kıpırdanıyor ve yutkunuyordu. Karaltının yanına gittim. Yanına gidince kıpırdaması durdu. Bu sefer durulmuş bana bakıyordu. Kolyemi gördü. "Sonun yaklaşıyor güzelim," diyerek sırıttı. Dişlerinin üzerindeki kanlar yüz gösterdi. Bıçağı tuttum. "Ne diyorsun?"

Kahkaha attı. Bıçağı azcık aşağıya oynattım. İnledi. Dişlerini sıkarak bana baktı. Kaşlarımı çattım. "Açık konuş pislik."
Ah! İğrenç kokuyordu. Kusmamak için kendimi zor tutuyordum. Yine sırıttı. O sırıtışı bıçakla keserek almak istiyordum. Alnındaki delik yavaş yavaş kapanıyordu. Hafif yaklaştı. "Yakında öğrenirsin güzelim. Ha bu arada güzelim dediğime bakma. Bu vücuduna söylediğim bir iltifat. Sen bir ucubesin."
Sonunu bastırarak söylemişti. Burnumdan soludum. Yüzünü yumruklamaya başladım. Yumruklarım kanlanıncaya kadar. Dustin'in sesiyle durdum. Parmaklarımı hissetmemeye başlamıştım. "Muna. Kışkırtmasına izin verme." Elimi yavaşça açtım ve kapattım. ''Onların nasıl yaratıklar olduklarını biliyorsun.'' Kafamı salladım. Biliyordum, ''Evet, iğrenç yaratıklar, canavarlar. Öldürmekten başka bir şey bildikleri yok,'' diyerek karaltının suratına baktım. Sırıtışında değişiklik oldu sadece, şimdi dişlerini göstermiyor sadece dudağının sağ tarafı kıvrık duruyordu. Tek kaşını kaldırdı. ''Sizin ne farkınız var ki?'' Dediği şey karşısında sustum. Evet, biz de öldürüyorduk. Ama onlar öldürüyor diye, bunun neresi yanlıştı? ''Kapa çeneni pislik.''

Karaltı kıs kıs gülerek bana döndü. Yüzü kan içindeydi. Yine de sırıtmaktan vazgeçmiyordu. Bense tekrar saldırmamak için kendimi zor tutuyordum. Onu tek tek parçalarına ayırmak istiyordum, önce bacaklarını koparmak sonra kollarını sonra kafasını en son ise kalbini dört parçaya ayırmak. Çok caniyim değil mi? Ya da gerçekten ucubeyimdir. Ceketimin kollarını sıyırdım. Tekrar yüzüne vurmaya başladım. Etimin her santiminden terler akmaya başladı. Ellerimdeki kanın yoğun kokusu burnumu dolduruyordu. Kafası bir geri gidiyor bir ileri geliyordu. Aklıma küçük odamdaki kum torbasını geldi. Dustin sırtımdan çekerek beni engelledi. "Sakin ol Muna!"

NAİRA‧✕‧Örümceğin Laneti |3K Serisi 1.kitap|Where stories live. Discover now