🌕 BÖLÜM▪︎47▪︎🍂

32.3K 1.6K 3K
                                    

Hellö 💦

Sizin sözleşip sınırı geçme çabanız beni benden aldı. Ellerinizden öpeeerrrr

SINIR 3K VOTE 3K YORUM

Telefon konuşmasını gerçekleştirdiğinde geri gelen Atalay ile hâlâ Çeko konusunda konuşacak mı diye bekliyordum ki rahatsız bir şekilde ayakta, oturmadan bana bakıyordu.

"Kalkmamız gerekiyor." dediğinde nedenini merak etsem de işime gelirdi. Konunun kapanmasına istinaden hiç düşünmeden başımı olumlu anlamda salladım ve kalan şarabımı da kafama dikip yerimden kalktım.

"Eğilme sakın." diye beni tembihlediğinde onu dinlemeden eğilip masadan çantamı almaya kalkıştığımda arkama o kadar hızlı bir şekilde geldi ki dudaklarımda tutamadığım bir tebessüm oluşturmuştu. Onun bu kadar cambaz olmasından hoşlanmadığımı söyleyemezdim.

"Seni bu şekilde çırpınıyor görmek hoşuma gidiyor." diyerek yanından geçip ilerlemeye başladığımda öfkeyle bana bakan gözlerine sadece göz devirmekle karşılık vermiştim.

Arkamdan geldiğine emindim ve kesinlikle gözlerinin yukarıda olmadığına emin bir şekilde kıvırarak yürürken ceketimi getiren garsona teşekkür ettim. Bizi hürmetle uğurlamaya çalışan adama çaktırmadan bahşiş verdiğini gördüm. Ata'nın bu hareketi hoşuma gitmişti. Kimseye göstererek bahşiş verilmesinden hoşlanmazdım. Gösterenin ise o bahşişi ağzına bir güzel tıkmak isterdim.

Asansöre yalnız başımıza girdiğimizde kapılar ardımızdan kapandı ve Atalay ile baş başa kaldık.

Kokusu hızlıca burnuma ilişirken başımı geriye atıp ona baktım. Düşünceli görünüyordu.

"Ne oldu? Bir sorun mu var?"

"Önemli değil. Seni eve bırakıp halledeceğim."

"Beni bırakmana gerek yok aslında. Ben biraz dolaşmak..." dememe kalmadan bana öyle bir baktı ki kaşlarımı sorarcasına kaldırarak konuştum.

"Ne bakıyorsun öyle? Canım dolaşmak istedi." diye ona çıkıştığımda sabırla derin bir nefes alıp verdi ve kapılar iki yana açılırken bana önden gitmem için yol verdi.

Hâlâ bir şey söylememesine sinir olurken arkamdan yürümesine gıcık olmuştum. Dönüp ona baktığımda ise etrafa korkutucu bakışlarla bakıyordu.

Al işte!

Duraksadığımı fark edip başını bana ufacıkmışım gibi eğmesiyle yüz ifadesinin değişmesine şahit oldum. Sanki o hâlini bana göstermek istemiyor gibi anında hızlıca gülümsediğinde 'Ne var?' dercesine başını iki yana salladı.

"Ne oldu? Bir şey mi oldu?" diye sormasına karşın gerçekten bu adamın kafadan üşütük olduğunu düşünmeye başlamıştım.

"Neden arkamdan yürüyorsun bodyguard gibi?"

"Çünkü şu an korumaya ihtiyacı olan bir prenses gibi süzülüyorsun." dediğinde yine gözlerimi devirdim ve uzanıp koluna girdim.

Hmmm! Bedeninin sıcaklığını çok özlemişim. Ama tabii ki bunu dile getirmeme gerek yoktu.

"Hadi gidelim artık."

"Kıvırtma." diye hâlâ benim hâlimle uğraşmasına karşın kıkırdayarak ona yandan bir bakış attım.

O mu? Bana gülümsedikten sonra içeri büyük kapıdan giren erkek gruplarının sesini duymasıyla başını kaldırarak gözlerini kısmış ve gelenlere bakıyordu.

Bu adam tam anlamıyla bir deliydi.

"İflah olmazsın sen."

"Dinime küfreden Müslüman olsa." diye alttan alttan laf söylemesine karşın ters ters ona baktım.

Karanlık Esaret KİTAP OLUYORHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin