30. Bölüm

2.4K 377 94
                                    

Aris'in dolu dolu ve sert öksürmesiyle Seçil'in yine yüreği parçalandı. Zavallı sevdiceği Londra'da şifayı kapmıştı. O yüzden şimdi yatak döşek yatıyordu. Seçil de ona bebekler gibi bakıyordu. Yani bakacaktı. Ailesine durumu açıklayarak "Aris dün gece biraz daha kötüleşmiş, o yüzden yarın akşam ben onda kalacağım, çorba falan yapayım, ilaçlarını takip ederim. Yazık tek başına," demişti. Söz konusu hastalık olduğu için annesi de babası da doğallıkla kabul etmişlerdi. Hatta babası "Git kızım bak tabii çocuğa, annen de şu meşhur ölü dirilten çorbasının tarifini tam versin sana, onu yap. İlik suyu da götür," bile demişti.

Çorba birazdan pişerdi. Evde düdüklü bulunca onda yapmıştı. Resmen ev evli bir çiftin yaşaması için dünden hazırdı. Düdüklü tenceresi olan bekar erkek evi ilk kez görmüştü Seçil. Gerçi hayatında kaç tane bekar erkek evi görmüştü ki?

"Çorba olana kadar bitki çayı mı yapsam sana? Evde yok ama. Gidip aktardan ıhlamur falan alabilirim?"

Aris yüzünü ekşitti. "Yaz ortasında ıhlamur içmek istemiyorum."

"Ama bir şeyler içmelisin. Kekik, bal, limon yapsak? O boğazını yumuşatırdı."

"Sen benden biraz uzak dur da, sana da bulaşmasın."

Seçil ne diyordu Aris ne diyordu. Sanki Seçil'in umurundaydı ona bulaşması. Elini uzatıp alnını kontrol etti. Ateşi yükseliyordu. Bir an önce bir şeyler yiyip ateş düşürücüsünü almalıydı.

"Çorba olana kadar eski usul sirkeli bez yöntemini deneyeceğim ben." Seçil bir anda ayaklanıp içeri gitti. Aris arkasından "Seçil çocuk muyum ben ya? Sirkeli bez ne? Bekle işte alırım ilacı," diye bağırdı. Sonra arkasından iki kez hapşırdı.

Seçil onu takmadı bile. Gidip sirkeli suyu hazırlamaya koyuldu. Bunun yaşla alakası mı vardı? İşe yarıyordu işte.

Birkaç dakika sonra elinde küçük kap ve bezle geldi. Aris'in yanına oturup bezi ıslattı. Aris yarıya kadar açabildiği gözleriyle pür dikkat onu izledi. Süreci sevmese de, süreci yaşatan Seçil olduğu için sabırlıydı. Her şeye razı oluyordu.

Üstelik böyle bebek gibi bakılmak biraz güzeldi de.

"Nefret ediyorum Londra'dan. Zaten önceden de sevmezdim. İyice kıl oldum. Hasta etti seni... Umarım bir daha gitmen gerekmez."

Seçil'in söylenişi çok tatlıydı, Aris'i gülümsetti. "Yok güzelim. Gerekmeyecek yakın zamanda. Bundan sonra gittiğim her yere bir tek seninle..."

Seçil gülümsedi. Bezi Aris'in alnına yerleştirdi. Hafif hafif bastırdı. Bir süre bunu muhtelif yerlerine uyguladı. Aris'in git gide gözleri kapanıyordu. Uykuya dalıyordu. Uyuyakalır kalmaz Seçil sessizce ayaklandı. Gidip çorbayı kontrol etti. Neredeyse hazır olmalıydı. Altını kapattığı tencerenin havasının çıkmasını bekledi. Çıktıktan sonra da dikkatle açtı.

Mis gibi sağlık kokuyordu.

Keyifle gülümserken gidip bir de Aris'e taze ekmek almaya karar verdi. Hatta tırnak pideyle daha doyurucu olurdu. Sadece çorba içecekti sonuçta, doyması lazımdı.

Gidip en yakın fırından istediklerini aldıktan sonra bir de taze meyveler ve bitkiler de aldı. Akşam da meyve yedirirdi.

Eve çıkar çıkmaz tepsiye çorbayı güzel bir şekilde hazırladı. İlacı ve suyu da hazır etti. Pideleri bile kruton ekmek gibi minik minik hazırladı. Sonra Aris'in yatak odasına geçti. Daha doğrusu yakın bir zamanda Aris'le kendisinin olacak olan yatak odasına geçti.

Tepsiyi başucuna bırakıp Aris'i yumuşak bir sesle uyandırdı. Aris uyanır uyanmaz önce gözleri parlayarak Seçil'e baktı, sonra da getirdiği çorbaya. "Koku alamıyorum ama çok güzel görünüyor."

Etkili AnlaşmaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin