8. Bölüm

2.8K 369 149
                                    

Mayıs ayı gelmiş, havalar iyice ısınmıştı artık. Aris'in gitar çalacağı etkinliğin tarihi 10 Haziran olarak belirlenmişti. Duyuruları başlamış, bağış yapılacak sivil toplum kuruluşlarının listesi de açıklanmıştı. Aris'in tam da tahmin ettiği gibi babasına ve annesine davetiye gitmişti. Türkiye'nin önde gelen bütün iş adamlarına, ünlülerine, sosyetik insanlarına bir bir davet gidiyordu. Ve bu iş büyüdükçe Aris de gerilmeye başlıyordu. O ki hiç korkmazdı böyle şeylerden. Topluluk önüne çıkmakla ilgili bir problemi olmazdı. Fakat şimdi hiç de alışkın olmadığı bir şeyi yapacak olmak onu geriyordu. Seçil çok iyi gittiğini, beklenenden çok daha hızlı ilerleme kaydettiğini söylüyordu. Ama Aris için hiçbir zaman yeterince iyi diye bir şey yoktu. O son ana kadar daha iyisini yapmak için çabalayacaktı.

Tüm bunların yanı sıra, asıl Seçil'in kaydettiği ilerleme takdire şayandı. Daha ikinci haftada Aris'in önerdiği tüm fiziksel değişimleri denemeye başlamıştı. Ofise bambaşka kıyafetlerle ve lensle geldiği gün Aris neredeyse onu tanıyamamıştı artık. Ama asıl olay o değildi. Tüm bu değişim beklenen etkiyi yaratmış, Seçil daha özgüvenli bir insan olmaya başlamıştı. Daha çok gülümsüyor, daha çok insanlarla konuşuyordu.

Daha çok Ersin'le konuşuyordu.

Aldığı zam düzenlemesinde Aris'in parmağının olduğunu hemen anlamıştı Seçil. Bu yüzden baş başa kaldıkları ilk ders saatinin ilk yirmi dakikası, Aris'in Seçil'i buna hakkı olduğuna ikna etmesiyle geçmişti. En nihayetinde tabii ki Aris onu ikna etmişti ama Seçil'in bunu kafaya takmaması zaman almıştı. Çünkü hala başarısını anlatırken utanıyordu. Başarısının böyle bir sonuca neden olmasından da utanıyordu. Fakat Aris bunu da düzeltecekti. Seçil'e yaptığının arkasında durmanın normal bir şey olduğunu öğretecekti.

Tüm bunların yanı sıra Aris de psikolojik olarak kendini üç hafta öncekinden farklı hissediyordu. Aynaya baktığında başka bir adam görüyordu bazen. Onu neyin değiştirdiğini çözemiyordu ama bir şeyler onu değiştirmişti.

Soğuk bir duş alırken bunun kendine gelmeye yardımcı olmasını umuyordu. Yarım saate dersleri başlayacaktı. Bugün biraz toparlanmakta geç kalmıştı. Biraz geç uyanmıştı, biraz geç spor yapabilmişti, biraz geç kahvaltı edebilmişti.

Seçil'se onun aksine güne erken başladığı için bugün erken gelmeye karar vermişti. Artık tanıdık statüsü kazandığı rezidansa güvenliğe selam vererek girip Aris'in dairesinin olduğu kata çıktı. Kendi kendine bir şarkı mırıldanarak asansörden inip kapıyı çaldı. Elinde yeni gitar kitapları, olduğu yerde bayram çocukları gibi ayaklarının üstünde yaylanırken kapı beklemediği biri tarafından açıldı. Üstelik de beklemediği bir görüntüyle.

Lena, arşa doğru uzanan boyuyla bir ilah gibi karşısında duruyordu. Üstünde kısacık, kalçalarını zar zor kapatan bir mor saten gecelik vardı. Çıplak ayaklarında, tıpkı elleri gibi kırmızı ojeler sürülüydü. Yüzünde hiç makyaj yoktu, hatta kıyafetine bakılırsa yataktan yeni kalkmıştı ama moda ikonu gibi duruyordu. Saçları bile kuaför yüzü görmüş gibiydi.

"Selam!" dedi bir de gülümseyerek. "Sen gitar dersi veren kız olmalısın, sonunda karşılaştık." Sesi pek neşeliydi. Elini uzatırken "Lena ben," dedi.

Seçil yavaşça elini uzatıp tokalaştı. "Merhaba, evet, gitar öğreten kişi benim. Seçil ben de. Çok memnun oldum."

"Ben de. Geçsene lütfen. Aris duştaydı, çıkar birazdan. Sen normalde on gibi geliyormuşsun, öyle demişti. Bugün biraz erken geldin."

"Evet öyle oldu. Bilseydim oyalanırdım biraz, kusura bakmayın. Aris de erken kalkıyor diye erken geldim."

"Yok yok, geç otur lütfen sen salonda. Kahve içer misin? Çay da var. Hatta kahvaltıyı tam toplamamıştım ben henüz." Lena'nın kıkırtısı bile Seçil'e çok tatlı gelmişti.

Etkili AnlaşmaWhere stories live. Discover now