11. Bölüm

3.4K 400 196
                                    

Sonunda beklenen bölümlerden biri geldi, bakalım bölümden mutlu ayrılacak mısınız :) Keyifli okumalar!


Aris antika tekli koltukta oturmuş, açık camdan içeri dolan temiz havayı solurken içkisini içiyor, aynı zamanda da babasının içeride açtığı eski cızırtılı plak kaydı Türk Sanat Müziği kaydını dinliyordu. Yeniköy'deki evlerinin ikinci katındaki oturma odasındaydı. Dün gece çok uzun bir aradan sonra bu evde kalmıştı. Bugünkü dersini akşama aldırmıştı. Aslında başta iptal etmeyi düşünmüştü ama iki hafta üst üste cumartesi iptal ederse ayıp olacağını düşündüğü için yapamamıştı. Zaten şunun şurasında kalmıştı iki hafta. İki hafta sonra cuma günü sahne alacaktı. Artık şarkısı, daha doğrusu şarkıları da belliydi. Buna çalışıyorlardı. Çemberimde Gül Oya ve Tatlı Dillim'in bir çeşit mash-up'ını oluşturmuşlardı ve ikisini art arda kesintisiz çalacaktı. Hem basit, hem bilindik, hem de güzel şeyler seçmişlerdi.

Seçil'in şarkıları ilk önerişi aklına düştüğünde kendi kendine gülümsedi. "Kapitalizmin kalesi olan bir yerde sana Çemberimde Gül Oya gibi siyasi anlamlar yüklenmiş bir türküyü çaldırmak bir nevi başkaldırı gibi olacak ama olsun. Herkesin sevdiği bir türküdür... Neyse! Oradaki yaş grubunu düşünürsek, Tatlı Dillim de milletin aklına Tarık Akan ve Filiz Akın'ı getirecektir. Kimse Selda Bağcan'ın aşırı solcu albümünü düşünmez."

Ne gülmüştü Aris Seçil'in doğal bir şekilde söylediği bu sözlere. O kadar tatlıydı ki deliriyordu artık onun tatlılığı yüzünden. Hele bazı anlarda gelip elini elinin üstüne koyarak bir şeyler göstermiyor muydu, Aris'in bütün içi çekiliyordu. Sürekli hata yapası geliyordu. Hata yapsam da Seçil gelip düzeltse diyordu.

Teyzesinin odaya girdiğini bile duymamıştı. Öyle dalıp gitmişti dışarıya. Ta ki Anna gelip karşısına oturana kadar onu fark etmedi. Anna'yı görür görmez poposunu biraz kaldırarak doğruldu. Arkasına adam gibi yaslandı. Dik oturdu. "Geldiğini görmemişim," diye mırıldandı.

"Evet. İki gündür güya buradasın ama bence değilsin."

Aris acıklı bir ifadeyle baktı teyzesine. "O kadar mı kötüyüm?"

Anna başını evet anlamında salladı. "Derdin nedir Aris? Bana söyleyebileceğini biliyorsun. Neyse beraber bir çözüm düşünelim. Seni mutsuz eden bir şeyler olduğu aşikâr. Geçen geldiğinde de sezmiştim bunu."

Aris'in yüzü iyice düştü. Onun yüzünde pek görülmeyen o üzgün ifade Anna'ya garip geliyordu. Yeğeninin bu kadar üzülüşü nadir gerçekleşen bir olaydı.

"Sana bir şey sorsam, aramızda kalacak ama," dedi Aris.

Anna ona dostane bir şekilde gülümsedi. Uzanıp yeğeninin elini tuttu. "Ben ne zaman senin bana güvenip verdiğin bir sırra ihanet ettim Aris? Sen de benimkilere etmezsin, biliyorum. O yüzden diyorum ya derdin neyse söyle, paylaş da ikimizin derdi olsun en azından."

İşte bu doğruydu. Paylaştığında ikisinin derdi olacaktı. Çözülmeyecekti.

"Biri var," dedi Aris ilk kez sesli olarak. Bunu kendisine bile yeni itiraf ediyordu. O yüzden çok zorlanıyordu. Boğazı kuruyunca içkisinden bir yudum aldı. "Aklımdan hiç çıkaramıyorum. Ne yapacağımı da bilmiyorum. Son zamanlarda beni sakinleştiren, mutlu eden tek şey o. İşin ironik yanı, onsuzluk da beni en sinirlendiren şey."

Anna hüzünle baktı Aris'in gözlerine. "Ne zamandır aşıksın bu kıza?" diye sordu direkt.

Cümle Aris'in kulaklarında defalarca kez yankı yaptı sanki. Bir de üstüne içeride sesi sürekli yükselip alçalan kadının tiz sesi kulaklarını tırmalıyordu. Kafasındaki sıkıntı o kadar büyümüştü ki, artık sığmıyordu sanki oraya.

Etkili AnlaşmaWhere stories live. Discover now