2. KISIM - 28. BÖLÜM

1.6K 146 12
                                    

İttifak

Nezle olmuştum ve ateşli bir hastalık geçiriyordum. Bazen şifacının verdiği ilaçları istifra ediyor bazen de uyanmakta ya da uyumakta zorluk çekiyordum. Sırtımdaki ve ellerimdeki sargılara artık gerek duyulmasa da bu kez vücudum tamamen ateşler içindeydi. Tıpkı on yaşındaki gibiydim. O zamanlar da bu şekilde ilkin ateşli hastalık geçirmiştim ve her ne kadar iyileşsem de sürekli bir başka hastalık yakama yapışıyordu. Bu hastalıklar bazen benim hırçın olmama da vesile oluyordu ve bünyeme verilen ilaçlar yüzünden de saldırgan davranıyordum.

Geçmişteki gibi olmasını istemiyordum. Bu yüzden korkuyordum.

Hermes öğle araları yanıma geliyor, geceleri ise yanımda kalıyordu. Uyanık olduğum vakit hiçbir şey demiyor, sadece yanımda duruyordu. Durum gerçekten de garipti ve hatta bir şeyler isteyip istemediğimi bile nazikçe soruyordu.

Bu şekilde neredeyse iki buçuk gün geçti. Ben ise daha iyi bir şekilde, toparlanmış bir vaziyetteydim. Hermes yine öğle arası yanıma geldiğinde öğleden sonra dersinin olmadığını, artık benim de iyileştiğime göre konuşabileceğimizi söyledi. Açıkçası neler konuşmak istediğini çok merak ediyordum. Fakat burada konuşamazdık. Çünkü buraya fazla insan girip çıkıyordu ve odada tek biz kalmıyorduk. Bu yüzden de daha tenha bir yerde konuşmamız gerektiğini söyledi. Kabul ettim ve şifacıya biraz hava almak istediğimi söyledim. Şifacı kabul ettikten sonra Hermes ile birlikte odadan ayrıldık ve sarayın salon kısmına doğru yürümeye başladık. En azından pek çok kişi derste olacağı için orada daha az kişi olacaktı.

Büyük bir yerdi burası. Genelde öğrencilerin sohbet etmek için gelip gittiğini yerdi. İçeriye girdiğimizde iki üç kişiyi gördük. Onlar da kendilerince ders çalışıyordu.

Hermes masa için iki tane sandalye aldı. Karşısına oturduktan sonra dizimle ritim oluşturmuş bir şekilde beklemeye başladım. Sonunda konuya girdi ve konuşmaya başladı. İlkin bana başımdan geçenleri sordu. Ona orbunun saldırdığı günü de dahil her şeyi anlattım.

Hermes anlattığım her şeyi dikkatlice dinledi. O kadar ciddi gözüküyordu ki onu tanıdığım günden bu yana hiç bu tavrı takındığını görmemiştim. Kollarını birbirinden ayırdı ve sırtını yaslandığı sandalyeden ayırarak öne doğru hafifçe eğildi.

"Ölmemizi, ölmeni istiyorlar bence," dedik kısık sesle. Bunu bana karşı gösterdikleri davranıştan anlayabilmiştim.

"İyi de yemin ettik sonuçta. Neden ağzımı açayım ki?" diye sordum. Onlar için küçük ama yine de tehdit oluşturacak bir unsurdum. Daha doğrusu Hermes de öyleydi. Ama genel saldırılar hep bana karşıydı.

"Çünkü yaşıyorsun. Bu yeterli bir sebep bence. Kendileri de bu işin peşini bu yüzden de bırakmış bir vaziyette. Ayrıca..." Duraksadı. Sonra da sesini daha da alçalarak tekrardan konuştu.

"Bence seni direkt infaz etmek yerine başka kişilerin eline vermiş olabilirler. Yani bilmiyorum, Usta'nın senin hakkında burası ile ilgili birkaç tahmini vardı."

"Ne gibi tahminler?" diye sordum hemen öne eğilip.

"Senin bir hastalık taşıdığına inanıyorlar olabilirler. Usta buraya seni göndermek istememiş başta. Çünkü seni kullanacaklarına dair bazı şüpheleri varmış. Veya onlara ters bir durum söz konusu olursa eğer seni öldürmekten de geri kalmazlarmış. Belki de kendileri her ihtimale karşı seninle ilgili planları olabilir. Ama bu iki saldırının üyeler ile ilgisi olmadığını, hatta bu iki saldırının da farklı olduğunu düşünüyorum."

GAZAP DANSI (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now