2. KISIM - 22. BÖLÜM

1.9K 159 92
                                    

Merhabalar! Çok uzun bir bölüm oldu, biliyorum. Hatta yazdığım en uzun bölüm. Ama konu bütünlüğü için ve mektuplu bir bölüm olduğu için bölmek istemedim. Bu yüzden de uzadıkça uzadı. Aslında çok uzun bölümler yazmak istemiyorum. Ama kitabın gidişatı bu şekilde ilerliyor. Yani konu bütünlüğüne göre ilerliyorum hep. İkinci kitapta bu bölümlerin uzunluğunu isteğinize göre değiştiririm.

İyi okumalar dilerim ✨

Hermes Voren

Hermes daha önce de Uzak kıtaydı.

Tabii o zamanlar annesiyle birlikte yaşayıp babasını daha hiç görmeyen haylaz bir çocuktu. İlk kez babasını gördüğünde on yaşındaydı ve bir babanın çocuğuna olan ilgisine göre fazla mesafeliydi. Hermes o zamanlar herhangi bir yanlış yaptığını düşünüp içten içe özür dilemek istese de yıllar içinde sorunun kendisinde olmadığını anladı.

Şimdi de ikinci kez Uzak kıtadaydı.

Tabii bunu hiç kimse bilmiyordu ve öyle de olması gerekiyordu. Kendince sebepleri olmasına karşın gayrimeşru bir çocuk olması da etkiliydi.

Usta'dan daha hâlâ hiç haber alamamıştı. Birçok kez mektup göndermiş fakat hiç yanıt gelmemişti. Bu işte bir tersliğin olduğunu biliyordu. Yine de beklemekten başka çaresi de yoktu.

Fakat geldiği günün üçüncü gününde kendisine bir mektubun geldiğini haber aldı. Bunun için kendisini kayıt eden kişinin yanına varıp gelen mektubu alması gerekiyordu.

Öyle de yaptı zaten. Öğrendiği gibi hemen odasından ayrılıp adamın yanına vardı. Adam kendisine mektubu uzatırken neden bu kadar terlemiş olduğunu da sordu. Sahi terlemiş miydi? Bir mektup terletebilmiş miydi?

Hermes beyaz zarfı aldı ve odasına doğru ilerledi. Mektup okuldandı ve çok büyük bir ihtimalle de babasındandı. Hermes odaya girdiğinde yatağına oturdu ve zarfı yırtıp mektubu açtı. Uzun bir yazı kendisini bekliyordu.

Mektubun hitap başlığını okuduğunda içine bir şüphe dolmuştu. Usta'sı hiçbir zaman kendisine "oğlum" diye seslenmemişti.

"Sevgili oğlum, Hermes Voren'e,

Biliyorum, fazlaca geç kaldım. Neye geç kaldığımı sorarsan da hem mektubu yazmakta hem de sana oğlum diyebilmekte geç kaldım. Fakat yine de hâlâ bir şansımın olduğunu düşünüyorum. Son bir şans. Mektubu alelacele yazıyorum. Aklımdan geçen her şeyi ama her şeyi yazacağım. Fazla vaktim yok. Ağdalı sözcükler kuramam, bütün gece bir boyunca gönlünü bir mektupla nasıl alacağımı düşünemem. Bu yüzden de kötü yazacağım ve sen de anlayacaksın. Lütfen, anlamanı diliyorum.

Umarım bu mektup sağ salim sana ulaşır. Ama şunu bil ki bu mektup sana ulaştığında ben çoktan ölmüş olacağım. Belki de yolculuğun boyunca bana pek çok kez mektup yazacaksın. Başınızdan türlü türlü olaylar geçecek ve ben hiçbirini de bilemeyeceğim.

Öncelikle iyi olmanızı umuyorum. Umarım üçünüz de tehlikeli geçmiş olan yolculuğunuzdan canlarınız az yanmış bir vaziyette kurtulmuşunuzdur. Umarım hepiniz hâlâ iyisinizdir. Umarım iyisindir.

GAZAP DANSI (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now