2. KISIM - 27. BÖLÜM

1.5K 141 17
                                    

Yara

"Kızım, su ister misin?" Gözlerimi araladığımda yüzüme çarpan güneşin ışığını ve yapıştığım mermerin soğukluğunu hissederken başımda duran uzun sakallı adama baktım. Elimden tutup doğrulmama yardım etti. Etrafıma baktığımda dün gece dayanamayıp burada bayıldığımı hatırladım.

Korkuyla, refleksle, etrafıma bakındım. Üzerimde bir battaniye olduğunu elimle dokunduğumda, yumuşaklığından anladım.

"Korkma kızım, kimse burada zarar veremez sana."

Bu cümlenin bir benzerini; ben yedi yaşındayken, evden kaçtığım ilk gecede, sığındığım Tangaç'ın merdivenlerinde, soğuktan titreyip sayıklarken, yanı başıma gelen ve bana yemek veren Uhara'dan da duymuştum.

Battaniyeye sıkıca sarıldım ve Uhara'ya baktım. Yanıma gelip oturdu ve bana baktı.

"Neler oldu sana?" diye sordu. "Bizler dua ederken geldin ve bayıldın."

"Ben sadece yolumu kaybettim," diye mırıldandım. Sesim kısık çıkmıştı. Sırtım o kadar çok ağrıyor ve acıyordu ki o yanma hissini hâlâ hissedebiliyordum. Ellerime baktığımda kızarıklığın gitmemiş olduğunu gördüm.

"Nereden geliyorsun da yolunu kaybettin?" diye sordu. Ona ne diyeceğimi bir an bilemedim.

"Ben aslında... Saraydan geliyorum," dedim. Belki de yardımcı olabilirdi.

"Buradan biraz uzakta. Ama atsız da gidilmeyecek kadar değil. Yürüyebilecek misin peki?"

İşte bunu bilmiyordum. Çünkü dizlerim, hatta tüm vücudum, ağrıyordu ve kalkacak halim de yoktu. Fakat buradan gitmek zorundaydım. Saraya bir an önce ulaşıp durumumu haber etmem gerekiyordu.

Her ne kadar umursamasalar da.

"Gidebilirim," diye yanıt verdim.

Uhara ayağa kalkıp Tangaç'ın beyaz ve temiz merdivenlerinden indi. Sonra da elinde bir tabakla geri döndü.

"Önce yemek ye. Sonra da su iç. Gücün ve teşekkürün için de Tanrı'ya dua et."

Tabağı kızarmış ellerimle aldım ve kucağıma koydum. Daha sonra bir lokma da olsa yedim. Çünkü burası bir ibadet yeriydi ve buradaki iyilikler asla geri çevrilemezdi. Sudan da bir yudum aldım ve zor da olsa ayağa kalkıp yürümeye çalıştım. Biraz ileriye doğru gidip gözlerimi kapadığımda ellerimi çapraz bir şekilde omuzlarımda tutup dua etmeye başladım. Duam bittikten sonra halsiz dizlerimin üzerinde yürüdüm ve Uhara'ya da teşekkür ettim.

"Geri nasıl gidebilirim?" diye sordum ardından. Şükür ki sarayın yerini biliyordu ve yardım da edecekti.

"Gel," dedi ve ilerlemeye başladı. Onu takip ettim. Beni Tangaç'ın arka kısmına getirdi, elini ileriye doğru uzattı. "Dümdüz yürü," dedi.

"Bu kadar mı?" diye sordum. Bana başını salladı ve yanımdan ayrılmak için arkasına dönüp yürümeye başladı. Hiçbir şey de demedi. Artık işinin bittiğini düşünüyordu. Bu yüzden de geri kalan işi benim halletmem gerekiyordu.

Ben de arkasından bakmayı kesip kendi önüme baktım ve otlak alanda yürümeye başladım. Umarım erkenden bulabilirdim.
~

GAZAP DANSI (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin