1. KISIM - 10. BÖLÜM

2.6K 205 78
                                    

Uzlaşma

Bir şeyi çok merak ediyordum.

"Neden baştan her şeyi anlatmak yerine yalan söylemeyi tercih ettiniz?" diye sorduğumda ego yığını bıkkınlık ile nefes verdi.

"Yeterince başımızda bela varken bir de sen eklenme istedik tamam mı? İçin rahatladı mı?"

"Ee şimdi ne oldu?" dedim sitem edercesine. "Başımız belaya girmedi mi?"

"Zaten girecekti. En azından bu olaylara hiç dahil olmazdın."

"Ama benim sayemde kurtuldun?"

Haklıydım. Büyü gücüm açığa çıkmasaydı çoktan ölmüş olacaktık. Ve bu da biraz şansa olmuştu.

Ayrıca büyü gücüm açığa çıktığı için de çok mutluydum! Artık ben de büyülerimi kullanabilecektim. Acaba hangi atanın soyundan geliyordum? Violes? Diarus? Elines? Arinus? Hangisiydi?

"Ama senin yüzünden de kitabın bir kısmı yandı."

Çığlık at diyen de kendisiydi.

"Her neyse," dedim lafı uzatmak istemeyerek. Oturduğum yerden doğruldum ve o an ne kadar da terlediğimi fark ettim. Ayrıca içerisi de ayrı bir sıcaktı. Kesinlikle uzun süren bir duş almam gerekliydi.

Hermes de zaten ayağa kalktı ve getirdiği bez parçasını da çekmecenin üzerine koydu. Muhtemelen onu ateşimi düşürmek için getirmişti.

Gemide kaç insan sağ kalmıştı? Kaç kişi kurtulabilmişti? Masum insanlar ölmüştü ve sağ kalanlardan da hiç hiç haberim yoktu. Hem öte yandan aklımı kurcalayan bir şeye daha vardı: Hermes neden babasını saklanmıştı? Daha doğrusu babası neden oğlunu saklanmıştı? Veya kitap neden kütüphanedeydi? Silüet nereden gelmişti? Aklımdaki soruların cevapları için Hermes'i yine bunaltmam gerekiyordu.
~

Akşam olduğu vakit duştan çıktım. Sıcak su en azından beni kendime getirmişti. Rahatlamıştım ve ayrıca uzun zamandır düzgün uyuyamadığım günler hatırına şu dört gün kesinlikle bedenimi daha iyi hissettirmişti.

Keşke ruhen de o şekilde hissetseydim.

Onun için belli bir zamanın olduğunu biliyordum. Dört gün değil, belki de dört yıl sürerdi, bilmiyordum. Belki de ruhum hiç dinlenemeyecekti. Yine de onun için mücadele edecektim.
~

Mutfak bölümüne indiğimde ki, Tanrım sen bana sabır ver, ben nasıl onca zaman aç kaldım hiç bilmiyorum. Midem açlıktan artık ulu ozanların uluması gibi gurulduyordu. Bir ara Hermes'in yan odadan midemin sesini duyduğundan şüphe edip elimi karnıma götürsem de nafileydi.

Hem uyuduğum vakitler de kilo vermiş gibiydim. Evet, evet. Baya vermiştim. Buna mutlu olacaktım neredeyse! Onca derdin içinde! Mantıklı düşünemiyordum galiba.

Gemiden bahsedecek olursam da pek çok kişi öldürülmüştü. Duştan sonra Dimitri'nin de onlardan birisi olduğunu öğrendiğimde kendime gelmem için en az yarım saat gerekmişti. Her şeye rağmen onun için dua etmiş, onun adına af dilemiş ve aramızdaki saçma meseleyi de unutmuştum. Bu benim içimi gerçekten de acıtıyordu. Onca masum insan... Çocuklar... Melin. Hepsi kahrolası bir kitap yüzündendi. Hiçbiri de böyle bir şeyi hak etmemişti.

GAZAP DANSI (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now