2. KISIM - 21. BÖLÜM

1.6K 162 49
                                    

Prens Ares

Dışarıya çıkma izninin olmadığını, giriş ve çıkışların acil durum harici, davet bitene kadar kapalı olduğunu askerden duyunca koridor boyunca beyaz halıdan tekrar dönmek için yürüdüm.

Daha başlayalı yarım saat olmuştu ve sadece beklemekten başka bir şey yapmıyordum. Kesinlikle çok eğlenceli geçiyordu.

Zaten tuvaletim gelmişti. Sabahtan beri gitmemiştim çünkü. En azından temel ihtiyacımı karşılamak için vakit geçirebilirdim. Askere tuvaletin nerede olduğunu sorduğumda sarayın sadece birinci katına kadar misafirlerin çıkabildiğini ve tuvaletin de koridor sonunda olduğunu söyledi. Teşekkür edip izin aldıktan sonra merdivenlerden alelacele çıkmaya başladım.

Beyaz halı merdiven basamakları boyunca devam ediyor, üst koridorun ucuna kadar da seriliyordu. Merdivenleri çıkıp da üst kata ulaştıktan sonra koridor sonuna kadar yürüdüm. Koridor ninemin ömrümden de uzundu.

Üst katta nereydeyse - hizmetçiler ve birkaç konuk - haricinde hiç kimse yoktu. Bu nedenle de her bir odanın kapısı kilitlenmiş, önlemi de alınmıştı.

Topuklarım beyaz halı üzerinde olabildiğince az ses çıkarırken elbisenin hışırtısı kulağıma daha yüksek geliyordu. Koridorun ucuna geçip de keyfi oyalandıktan sonra geri döndüm ve aynı yolu daha ağır adımlarla ilerlemeye başladım.

Diğerlerinden daha büyük, altın kaplamalı beyaz kapının önünden geçerken içeriye ait bir ses işittim. Bir an kapının önünde duraksayarak bekledim. Kulak kesmeme gerek kalmadan sesler de duyulmaya başladı.

"Seni pis adam," dedi ses itiraz edercesine. "Bana hiç yardım etmiyorsun."

Belki de herhangi iki kişi tartışıyordu. Bu yüzden de aralarına girip karışmamak en iyisiydi.

Tekrar yürüme devam ederken bu kez odanın içinden cam kırılma sesi geldi. Veya başka bir şeyin parçalanma sesiydi bu. Sonra da bir başka ses daha yükseldi ki bu daha çok inlemenin mırıltısıydı.

Her şeye rağmen içeriye girip bakma isteği ağır bastı. Eğer kavga ediyorlarsa, pekâlâ daha medeni olabilirlerdi. Ama öte yandan ters bir şey olursa da başıma bir iş gelebilirdi. Neyi seçersem seçeyim aşağı kata inince aklım kesin burada kalacaktı. Bu nedenle de kapıyı olabildiğince yavaş açarak içeriye girmeye, olan bitene de göz atmaya karar verdim.

Toplantı odası veya herhangi bir oda olduğunu düşünüyordum lakin yanılmıştım.

Burası bir kütüphaneydi.

Belki de yanlış zamanda yanlış yere gelmiştim. Hem artık, yani aslında bir anda, sesler de kesilmişti. Sessizce geldiğim gibi sessizce de gidebilirdim. Ne de olsa ortalık durgundu ve çıt da yoktu.

Arkamı döndüğüm sırada gerisimden kanat çırpma ses yükseldi. Pencerelerden birisi açıktı ve kuş da muhtemelen camı kırmış, kütüphanenin görevlisi de buna sinirlenmişti. Her ne kadar görevli gözükmese de olabilecek en uygun ihtimal buydu.

Tahmin ettiğim gibi cam kırılmıştı ve yerde ufalmış parçaları vardı. Etrafıma bakındığımda yine kimseyi göremedim. Garipseyerek derin bir iç çektim ve arkamı dönüp gitmeye koyuldum.
~

GAZAP DANSI (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now