42

8K 576 53
                                    

Yorum yapmayı ve vote vermeyi unutmayın iyi okumalar ✨️

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Yorum yapmayı ve vote vermeyi unutmayın iyi okumalar ✨️

Sokakta yankılanan siren seslerini takip eden korna sesleri vardı. Önde bir askeri araç gerisinde gelen üç ambulans ve onların arkasında da iki askeri araçlara hastaneye yetişmeye çalışıyorlar.

Mert adeta şok girmişti. Ambulansa binmek istese de izin vermemişlerdi. Şimdi de askeri aracın arkasında kafasını eğmiş kucağına koyduğu kanlı ellerine bakıyordu. Daha önce çok kez kan olmuştu elleri. Ya yaralı bir sivilin kanı ya da yaralı bir askerin kanı olurdu. Ama daha önce hiç sevdiğinin kanı olmamıştı. Ne tepki vermesi gerektiğini bile bilemiyordu. Öylece bakıyordu.

Aklından bir saniye bile gitmiyordu Kaya'nın yarı baygın hali. Sanki onu bekliyormuş gibi Mert'i gördükten birkaç saniye sonra kapatmıştı gözlerini. Son gördüğü şey sevdiğinin mavileriyken son duyduğu şeyde sevdiğin 'buradayım,' demesiydi.

Omzuna konulan kolla irkilip kafasını kaldırdı. Harun'un endişeli bakışlarıyla karşılaştı. 

"İyi olacaklar."

Mert herhangi bir tepki vermeden geri kafasını eğdi. İyi olmama ihtimalini düşünmüyordu bile. 

Arkadaki arabaların birinde ise Yağız ambulansa binemediği için sinirli bir o kadar da endişeliydi. Gördüğü kadarıyla Meriç çok yaralı değildi. Ama bir anda kucağına düşüp bayılması ve sağlık ekibinin hızla onu ondan uzaklaştırmaları onu korkutmaya yetmişti.

Öte yandan Dila gitmiyordu gözünün önünden. Neden o kadar kanaması vardı, anlamış değildi. Kaya ilk vurulan olmasına rağmen ondan daha kötü bir haldeydi.

Hastaneye geldiklerinde Kaya ve Dila'yı ameliyathaneye alırken Meriç'i müşahede odasına almışlardı. Hemşireler kan ihtiyacı olabileceği için time lazım olan kan gruplarını söyledikten sonra gitmişlerdi. Kanı uyuşan askerler hemen kan vermeye gittiler.

Yağız müşahede odasına gidip kapıdan içeriye bir adım atmıştı ki hemşirenin biri onu durdurdu.

"İçeriye giremezsiniz."

"İçerideki asker hakkında bilgi alabilir miyim?"

"Kurşun yarası pek derin değil ama iç kanamadan şüpheleniyorlar. Fazla darp almış."

Yağız kafasını salladıktan sonra teşekkür edip yavaş adımlarla odaya yakın olan ameliyathanenin öne geldi ve oradaki sandalyelerden birine oturdu. 

"Komutanım?"

"Efendim Kenan?"

"Dila komutanın nişanlısı ve Meriç komutanın kardeşi gelmiş hastaneye."

"Tamam. Söyle burada olduğumuzu."

Kenan yanında uzaklaştığında etrafına baktı. Mert'i gördüğünde kendinden nefret etti. Askerini koruyamamıştı. Şimdi de karşısındaki askeri için elinden bir şey gelmiyordu. 

"Yüzbaşım?"

Tanıdık sesle bakışlarını Mert'ten çekip sesin geldiği yere baktı. Yağmur korku dolu bakışlarını Yağız'dan çekmezken ondan bir adım gerideki Yavuz'da aynı şekilde bakıyordu.

"Durumları nasıl?"

"Meriç'in iç kanama şüphesi varmış. Kaya ve Dila, ameliyattalar. Durumları hakkında bir bilgi vermediler."

Yavuz dengesini kaybeder gibi olduğunda Yağız hızla kalkıp onu tuttu. Sandalyelerden birine onu oturttu. 

"Sakin olun. Biliyorum zor bir durum. Ama üçü de iyi olacak."

Yağız Yağmur'a dönüp gülümsedikten sonra "Siz oturun ben su falan alayım," dedi.

"Yağız yüzbaşım annemlere haber verdim de ben iyiler dedim gelmesinler diye. Sizi de ararlarsa.."

"Tamam hallederim ben. Iı Kaya'nın ailesi.."

"..biziz. Yani Kaya yetimhanede büyüdüğü için kan bağı olan bir ailesi yok."

Yağız bir kez daha kendine küfretti. Timindeki askerler hakkında gram bilgisi yoktu.

"Anladım."

Yağız gitmek içim hareketlendiğinde ameliyathanenin kapısı açıldı ve hemşire telaşla yanlarından geçti. Endişeli bir şekilde hepsi birbirine bakarken aynı hemşire bu sefer başka bir doktorlar geldiğinde Mert yerinden kalkıp hemşireyi durdurdu. 

"Bir şey mi oldu?"

"Kadın hasta hamileymiş. Neden daha önce söylemediniz?"

"Biz.. bilmiyorduk."

"Bu yüzden çok fazla kanaması var."

Yağız bunu duyduktan sonra hızla Yavuz'a döndü. Yüzünü iki elinin arasına almış hıçkırarak ağlıyordu. O sırada hemşire çoktan içeriye girmişti. 

"Dünden beri hasta gibiydi... Hasta değilmiş."

Yavuz hıçkırıkları arasında zar zor konuşmuştu. Geri kalanlar ne tepki vereceğini bilmeden öylece birbirine bakıyordu. Ne yapılırdı ki böyle bir durumda?

Mesleklerinin belki de en zor kısmı buydu. Başka çocuklar, aileler ölmesin diye kendinden, kendin olmaktan vazgeçmeleri gerekiyordu. Bir tarafta daha çocuğunun varlığına alışamadan ondan koparılan bir anne, bir tarafta belki de sevdiğini söyleyemeden veda edecek biri vardı.

Dila, etrafında kadından asker olmaz diyenlerle büyümüş, kadına göre meslek seç demelerini dinlemişti yıllarca. Sınava gizlice girip okulu kazandığında birkaç güne evine döneceğini sanmışlardı ama yanılmışlardı. Okulu derece ile bitirmişti. Kadınsın yapamazsın demelerine rağmen başarmıştı.

Kaya, daha çocukken tek kalmıştı. Ailesine dair hiçbir şeyi hatırlamıyordu. Çocukluktan da hatırladığı tek şey yetimhaneye ara sıra gelen askerlerdi. Liseye geçtiğinde asker olmayı kafasına koymuştu. Olurda şehit olursa arkasında kimseyi bırakmayacaktı. Ama bir şeyi atlamıştı. Arkasında belki ailesini değil ama onu ailesi gibi seven insanları bırakabilirdi. İşte bunu vurulduğu ana kadar düşünmemişti. 

Meriç, zaten askeriyenin içinde büyümüş bir çocuktu. Evlerinin önünde hep bir asker olması onun için alışılmış bir şeydi. Her geçen uçağın içinde babasının olduğunu sanırdı. Onun için normal buydu. Kendi normalini kendisi yaratmıştı.

Şimdi üçü de sadece onları bekleyen sevdikleri için değil daha koruyacak çok insan olduğu için pes etmeyeceklerdi...

Bu bölümü o kadar sevmedim ki yazamadım bir türlü

Neyse yeter bu kadar dram fazla geldi 🫠

Bu arasa ben iki gün önce 22 oldum.. Ama sorun bakalım 22 mi hissediyorum 🫠

Bir dahaki bölümde görüşmek üzere minik kaplumbağalarım🤍🐢

Söz // bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin