20. Bölüm

3.9K 462 66
                                    

Gece uyanmamın sebebi sırtımın alev topuna dönüşmüş olmasıydı. Dwayne beni iki kolunun arasına hapsetmişti, önünde görünmez ve minicik hissetmiştim. Onun yatağında uyuyakalmıştım. Başımın altında bir yastık yoktu, kolunu kullanıyordum. Üstüm bile örtülüydü ve sımsıcaktım. Uyanışım onu uyandırmamıştı, yüzümü ona döndüğümde sadece derin bir nefes çekmişti. Kalkmaya yeltenmemiştim, odama dönmemiştim fakat sabah kalktığımda da onu yanımda bulamamıştım.

Hızlıca doğrulduğumda yorgan üstümden düştü, çırılçıplak olduğum için ellerimle kendimi kapadım ama odada benden başka kimse yoktu. Pencereden giren güneş ışığıyla gözlerimi kısıp odayı bir tur inceledim. Duşun kapısı da açıktı, giyinme odası da boştu.

Ancak saati görünce çoktan uyanmış olabileceği aklıma yattı. Öğlen olmuştu ve ilk defa erken kaldırılmam için Lia ortaya çıkmamıştı.

Hızlıca ayağa kalktım ve hala yerde olan kıyafetlerime uzandım. Çabucak giyindim, parmak uçlarımda kendi odama geçtim. Kısa bir duşun ardından dışarı çıktım, boğazlı uzun kollu badinin kollarını çekiştirerek aşağı indim.

Merdivenin son basamağındayken Lia önümden geçti. Normalde yokmuşum gibi davranırdı lakin bu kez ağzını burnunu büzerek çalışma odasını işaret etti. Başımı yana eğip ne diyorsun der gibi baktım ama o yoluna hızlıca devam etti. Arkasından izlemeyi kestim ve aceleci adımlarla koridora döndüm.

Lia'nın sıra dışı davranışı kafamı allak bullak ettiği için içeri hızlıca daldım. Hobbs'u görünce gözlerim kocaman açıldı, aynı şeyi ikinci kez yaşıyordum. Dwayne'le birlikte olduğumun ertesi günü şerif karşıma çıkıp duruyordu.

"Şerif Hobbs," dedim kötü bir tebessümle, gözlerimi Dwayne'e çevirdim. İçeri girdiğim an Hobbs'un burada olduğunu unutmuş gibi beni süzdü.

Dünün görüntüsü yıldırım hızıyla aklımdan geçip gitti, karşımda oturması beni titretti ama Hobbs burada olduğu için hiçbir şey çaktırmamaya özen gösterdim.

Hobbs sevecen ama zorla takındığı gülümsemeyi bozmadı. "Dün gece olanlardan haberin elbette vardır. Dwayne'e hiçbir iz kalmadığını söylüyordum, bir avcı olarak sen de duymak isteyeceksin."

"Ne güzel." dedim duygudan yoksun bir sesle ama Hobbs başka bir şey fark etti. Durum beni hiç rahatsız etmiyordu.

"Benim bile alışamadığıma alıştın sanırım?" dedi şapkasını göğsüne bastırarak.

"İki avcının ikisinin de öldüğünü duydum." Sorusuna cevap vermek istemedim.

"Öldü. İki cesetle karşılaşacağımı bilmiyordum. Özellikle o halde olmalarını beklememiştim." Dwayne'e döndü ama Dwayne rahat oturuşunu bozmadı. "Kopan başlar, parçalanan bedenler... Dwayne, ardında iz bırakmaman için birlikte uğraşıyorduk. Parçaları toplamanın ne kadar zor olduğunu benim kadar iyi biliyorsun."

Dwayne ona cevap vermek için ağzını açtı ama parçalanmış bedenlerin görüntüsü, Hobbs onu suçlar gibi konuşunca zihnimden hemen silindi, kendimi gardımı almış şekilde buldum. "Hemen öldürdüğü için." diyerek araya girince Dwayne konuşamadı, Hobbs da kalkık kaşlarla bana baktı. "Kalplerini canlı canlı sökmektense izleri silmeye uğraşmak daha iyi. İkisini aynı anda öldürmüş, kimse acı çekmiyor. Sorun ne anlayamıyorum."

Hobbs tepkime şaşırdı. "Öldürülenler senin gibi olan avcılar." Benimle tartışmak için söylemedi, sadece son görüşmemizden bu yana fikirlerimin çok hızlı değiştiğini fark etti.

Yine de omuz silktim. "Farkındayım."

"Avcıların şu garip içgüdüleri sineye mi çekildi? Bir şeyleri kaybetmiş gibisin Nora." Aşağıdan yukarı beni süzerken kaşları çatıldı. Dwayne'in duymasını umursamadan devam etti. "Eğer düşündüğüm gibi yaşamıyorsan seni şatodan çıkarabilirim, eminim ki Dwayne bunu anlayışla karşılar. En başından şartları tartışmıştık zaten."

Payidarحيث تعيش القصص. اكتشف الآن