1. Bölüm

17K 764 324
                                    

Anwa bittikten sonra devam etmeyi planlıyorum. Çok fazla bekletmeyeceğim.

İyi okumalar. 

**

Başımın üzerine siper ettiğim kitabımın kenarlarından sular damlıyordu. Sokak sokak geziyordum, tanıdık yerleri arıyordum. Başımı kaldırıp tabelaları okumaya çalıştım ama çok karanlıktı, lambalar neredeyse aydınlatmıyordu ve gözüme kaçan yağmur suları yüzünden çevreme bakamıyordum.

Cebimdeki telefonumu yokladım ama karanlık ekrandan kendi yansımamı gördüm. Telefonu geri sıkıştırdıktan sonra koşmaya devam ettim. Tek istediğim internetten gördüğüm kitabevine gitmek ve gece yarısına kadar orada vakit geçirmekti. İlk baskıların içinde kaybolmak, belki de ilgimi çekecek ikinci elleri koleksiyonuma katmak...

Ama ne kitabevi vardı ne de navigasyon. Çünkü şarjım bitmişti ve tabelaları göremeyeceğim kadar yağmur yağıyordu. Bu yüzden kimse sokakta değildi, soracak bir insan bile yoktu. Sadece kendi nefesimi ve yağmurun yola güçlüce çarptığını duyuyordum.

İnsanlar dükkanlarını kapatıyorlar, evlerine dönüyorlardı. Şansıma kitabevini bulurum sanmıştım, bir kaçış aramıştım. Evden uzaklaşmak için iyi bir sebebim olmuştu ama odamı terk etmek baştan hataydı.

Yirmi iki yaşında, odasından çıkmayan birisiydim sadece. Sosyalleşmeye dair en iyi çabam, odamın penceresinden gördüğüm bahçıvandı. Arada ona el sallıyordum, o da gülümsüyordu. Dün ise bahçıvanı göremediğim için gözyaşlarına boğulduğumu kardeşim görmüştü. Alex odama girip neden ağladığımı sorduğunda ve sebebini öğrendiğimde sorunumun kesinlikle bu olmadığına beni ikna etmişti ve açık bilgisayarımı sanki bir şey ima etmek istiyormuş gibi çenesiyle üst üste göstermişti.

Yazamıyordum.

Kendime kurduğum hayali dünyanın içine bir türlü giremiyordum, onlardan olamıyordum. Kelimeler karışıyordu, olay örgüsü birbirine giriyordu. Kitaplarımdan kopmak istemiyordum, üretmeyi sürdürmek için çabalıyordum ama ne kadar üzerine gidersem o kadar kötüleşiyordu. Binlerce kurgu aklımda dönerken kelimelere dökememek veya ilk sayfasında vazgeçmek beni bunalıma sokmuştu.

Alex kendime seçtiğim hayatı, geçim kaynağımı kaybettiğimi fark ettiğinde ilham perilerinin uğramasını beklemem gerektiğini söylemişti ama periler bana küsmüş gibi görünüyordu.

Bilinen, herkesin dilinde dolaşan mağazalara değil, eskiden sevdiğim gibi hasarlı sayfaların arasında olmam gerektiğini söylemişti. Kendi cümlelerime vakit ayırdığım için bir başkasınınkileri okuyamaz olmuştum. Haritalarda gördüğüm o kitabevini bulmak ve rafların arasında kaybolmak istemiştim.

Fakat kitabevi de ilham perilerim gibi yok olmuştu ve kabus gibi üzerime yağmaya başlamıştı.

Yağmur daha da şiddetlenip üzerimdeki tişörtü vücuduma denize atlamışım gibi yapıştırdığında ara sokaklara daldım ve koşmaya başladım. Hava sıcak olduğu için üşüdüğümü söyleyemezdim ama şemsiyem yoktu, yaz ayında böyle bir yağmur beklemezdim.

Elimdeki tek kitap suyun altında eriyip gidecekti.

"Tek istediğim kendimi bulmaktı. Lanet olsun... bir daha odamdan çıkmayacağım!"

Koşmaya devam ettim ve lambaların cızırdadığı başka bir aralığa yöneldim. Karanlık bulutlara başımı bir saniyeliğine kaldırdım ve soluklanmak için açık bir dükkan aradım. Kuru bir ortam, bir bardak su ve şarj aleti... istediklerim sadece bunlardı.

Işıkları yanan apartmanları dikizledim ve sığınabileceğim bir yer aradım. Sokağın sonunda, sarıya dönük soluk rengiyle dikkat çeken ve buradaki tek katlı eve ait tabelayı görünce koşmaya devam ettim. Basamakları çıktım, camekanların önünden içeriyi görmeye çalıştım.

PayidarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin