11. Bölüm

4K 494 88
                                    

İki gün sonra, yeni aldığım kıyafetlerle Dwayne'in önünde dikiliyordum. Karlı bahçenin tam ortasındaydık, aramızda metreler vardı. Taytım soğuktan beni koruyacak kadar kalın değildi ve üzerimde göğsümdeki dikiş izlerini belli eden yün bir kazak vardı.

On beş dakikadır soğuğun altında beni bekletiyordu. Sözünü tutmaya çalışacağını biliyordum ama bana almadığım eğitimi bir kurt adam olarak gerçekten vereceğini düşünmemiştim.

"Ne kadar oyalanırsan o kadar donarsın." dedi neredeyse çıplak bir şekilde. Üzerinde bu kez gömlek bile yoktu. Bileklerine kadar karın içine batmıştı ama ayakları da çıplaktı. Ben ise çenem birbirine vurmasın diye kendimi zorluyordum. "Avcılar üşümüyor sanıyordum."

"Siktir oradan, götüm donuyor."

Dwayne umursamadan belimi işaret edince homurdandım ve kılıcıma veya silahıma uzanmaya çalıştım lakin bu hareket boşlukta elimi sallamaktan başka bir işe yaramıyordu.

"Silahını çıkarmadan hiçbir şey başaramazsın."

"Olmuyor."

"Belinde duruyorlar Nora. Sadece çekmen gerek."

Kendisini vurmamı istemiyordu, sadece istediğimde elime alabiliyor olmam gerekiyordu. Zaten Dwayne'i vursam bile kurşunun onu yaralayacağını düşünmemeye başlamıştım.

Homurdandı ve bıkmış bir şekilde bana doğru yürümeye başladı. Tam önümde durduğunda omuzlarımı kaldırdım. "Sana eğitim almamış bir avcı olduğumu söylemiştim."

"Ne fark ediyor? Bunlar senin doğuştan aldığın güçler ama sen onu bile kullanmayı beceremiyorsun." Ellerini ceplerine sokup yüzüme doğru eğildiğinde geri gitme isteğiyle doldum. Çirkin bir gülümsemeyle gözlerini aşağı indirdi ve kazağımın açık yakasından görünen, kendi elleriyle yaptığı dikiş izine baktı. Başını tekrar kaldırdığında nefesi üzerime düştü. "İttirişe ihtiyacın var gibi."

"Ne?"

Dudak büzdü. "Silahın yok ama silahını çıkarmanı istememin tek sebebi kendini korumaya alabilmendi. Yapamıyorsan bu senin sorunun. Bana lazım olan iyi bir koşucu, arkasındaki kurt adamlardan daha hızlı bir avcı." Şaka yapıyor sandım ama yapmıyordu. Beni canlı tutmak umurunda değildi, dikkat çeksem yeterdi. "Sana iki dakika veriyorum."

"Anlamadım?"

Aynı tebessümle ormanı işaret etti. "Yüz yirmi saniyen var Nora. Ardından peşinden koşacağım."

Kocaman gözlerle ormana baktım, sonra tekrar ona döndüm. "Hani kovalamak aklını karıştırıyordu ve bu bir içgüdüydü, engelleyemiyordun?"

Beni taklit etti, omuzlarını kaldırıp indirdi. "Elden bir şey gelmiyorsa zorlayacaksın." derken gözleri sapsarı parladı. "On beş saniye geçti. Bence koş Nora çünkü yakalarsam elimden bırakmayacağım." Kulağıma eğildi ve dudaklarını dokundurarak ekledi. "Eğer silahını çıkarmayı başarırsan ve beni yaralarsan, nereden vurduysan tam oradan aynı yarayı sana da veririm."

"Dalga geçiyorsun."

"Bir buçuk dakikan kaldı."

Sapsarı gözlerine bakarak bir adım geriledim, ayaklarımı karın içinden zorla çıkardım. Kapı kısmına, ormana açılan yere yavaşça dönerken yüzündeki pis ifadeyi unutmaya çalıştım.

Arkamı ona dönüp son hız koşmaya başladım ama daha bahçeden çıkamadan bağırdı. "Eğer seni iki dakika içinde yakalarsam iskeletlerle uyuyacaksın!"

Cevap vererek nefesimi harcamadım. O gün beni bulan insanüstü güç tekrar gün yüzüne çıktığında demir kapının üzerinden zıpladım ve tutunup orman tarafına geçtim. Silahımı çıkaramıyordum ama en azından koşabiliyordum.

PayidarDonde viven las historias. Descúbrelo ahora