13. Bölüm

4.2K 449 88
                                    

Akşam yemeğine kadar odamdan dışarı çıkmamıştım, Dwayne'i görmemek için ne gerekiyorsa yapmıştım. Lia açlıktan öleceğime inanıp bana bir kase çorba getirmişti ama yetmemişti. Dün akşam yemeği de yediğim söylenemezdi, karnım gurulduyordu.

Akşam yemeğine inmek zorundaydım. Odadan çıkmadan önce küçük aynada kendime bininci kez baktım. Saçlarım hemen kulağımın altında bittiği için izleri saklayamıyordum. Boynum, her açıdan boyanmış gibi duruyordu. Parmak izi olduğunu metrelerce öteden bile söyleyebilirdim ve bileklerimin de boynumdan farkı yoktu. O söylemişti, uyarmıştı ve ben tamam demiştim. Suçu kendimde görüyordum ve bu canımı yaktı dersem yalan söylemiş olurdum. Hissetmemiştim bile. Dokunuşun verdiği zevkin yanında, bu bir hiçti.

Yapacak bir şey olmadığı için kendimle oynamayı bıraktım ve odadan çıktım. Aşağı inerken Erwin'le karşılaştım, yüzüme beş saniye boyunca baktı ve boynumu da gördüğünden emindim. Hafif bir utangaçlıkla yanından geçtim ama o ne olduğunu bile anlamamış olmalıydı.

Normal ol, sıradan ol, hiçbir şey yaşanmadı diyerek yemek salonuna girdim.

Lia en yabani haliyle elindeki tabakları bırakıp yanımdan geçti ve odadan çıktı. Dwayne ile yalnız kaldım. Sandalyeye oturmadan önce gözlerime bir saniyeliğine baktı, sonra yerine geçti.

Normalde dik dik onu izlerdim ama bu kez iki insanmışız gibi yerime geçtim. Yaptığım ilk şey şaraba uzanmak oldu. Dwayne önündeki ete bıçağı değdirdi ama kesmedi. Göz ucuyla takip ediyordum ve bardağımı alışıma bakmıştı, bileklerimde takılı kalmıştı. Sonra kolumu takip etti ve ben tam bardağı dudaklarıma dayadığımda boğazımı gördü.

Hiçbir şey olmamış gibi yemeğinden bir parçayı ağzına attı. Benim önümde kırmızı et yoktu, makarna duruyordu. Sanırım Lia ne yiyorsa bana ondan vermeye başlamıştı.

Çatalıma uzandım ve makarnayla oynarken dünyanın en sıradan sesiyle konuştum. "Kurt adamlar hakkında hala pek bir şey hatırlamıyorum..." diye mırıldandım ve tabağıma kitlenmiş bir şekilde ağzımdan çıkarıverdim. "sanırım bir avcıyı hamile bırakabilme olasılıkları yoktu."

Dwayne sorumun üzerine çatalı bıraktı ve çenesini sıvazladı. Şarabına uzandı, boğazını ıslatma gereği duydu. "Hayır." dedi dümdüz bir sesle. "Var." diye ekleyince az kalsın boğuluyordum. Çatalla oynamayı bırakıp gözlerimi gözlerine kilitledim. "İşaretli avcılar hariç."

Yüzüm rahatlamayla gevşedi. "Öyle mi..." diye kendi kendime mırıldandım.

"Seçilmişlerden birisinin avı tarafından hamile kalması imkansız. Kedi ve köpek çiftleşiyormuş gibi düşün."

Ağzım birden kurudu. Başımı ondan ters yöne çevirip suya uzandım, zehir içiyormuşum gibi içtim. Zaten sabahtan beri Payidar'ı elimde tutuyordum ve kendi yaşadığım erotik anları bir gözümü kapatarak değiştirmeye çalışıyordum. Kalemle üzerini çizmiştim, sayfayı yırtacak kıvama getirmiştim ama elimden bırakıp tekrar aldığımda hiçbir şey yapmamışım gibi cümleler sıralanıyordu, değişmiyordu.

Neyse ki aklımdaki pis sorulardan birisi cevap bulmuştu. Endişelenecek hiçbir şey yoktu. Dün gece boşu boşuna kitapta hamile kalsam ne olur diye düşünüp kendi kabusumu oluşturmuştum.

İlk çatalımı sonunda aldım ve normale döndüm. Dwayne yemeğe ara verdi ve parmaklarını birleştirdi. "Yarın sabah erken kalk. Ormana gideceğiz. Akşama kadar odadan çıkmıyorsun."

"Seni görmeyeyim diye." diye içime içime konuştum çünkü duyduğunu unutmuştum. Başımı yavaşça ona çevirip hızlıca tebessüm ettim, kaşlarını kaldırmış bana bakıyordu. "Odamda kendimle sohbet etsem, bunu anlar mıydın?"

Payidarحيث تعيش القصص. اكتشف الآن