Bölüm On Bir: Yasak Buse

43 5 24
                                    

Ertesi gün Prens William ile buluşacağımızdan erken kalkmıştım. Gecenin çoğu dakikasında heyecandan uyuyamadığımdan gözlerim ağrıyordu.

Üzerime giydiğim elbise omuzlarımın üst kısmını gözler önüne seriyordu. Kolları boldu. Bel kısmı lastikliydi ve yine bel kısmına kadar uzanan bir beyaz rengi mevcuttu. Etek kısmı ise yeşil ve kahverengiydi.

    Hızla odamdan çıkıp koridorlarda yürümeye başladım

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.


Hızla odamdan çıkıp koridorlarda yürümeye başladım. Yürürken karşıma Prenses Katie çıktı. Alaylar gibi beni baştan ayağa süzdü. Yanından geçmeye çalışınca önüme geçti.

Siyah saçlarına ensesinden bir topuz yapmıştı. Üzerinde bordo rengi altın işlemeli şaşalı bir elbise vardı. Aynı renk kürklü pelerini ve altından takıları görünümünü tamamlıyordu.

 Aynı renk kürklü pelerini ve altından takıları görünümünü tamamlıyordu

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.


"Nereye bu saatte, bu kadar acelen var?"

Başımı dikleştirdim. "Sanırım sizin için de erken bir saat prenses, genelde bu saatlerde uyanık olmazsınız diye düşünmüştüm."

Gülümsedi, ancak bu gülüş insanın içini ısıtan bir gülüş değildi.

"Ah, haklısın. Normalde bu kadar erken uyanmam ancak, " Bana doğru bir adım attı. Kafasını eğerek bana baktı. "William ile sabah erkenden göl kenarında buluşmak istedik." Başını dikleştirdi. "Onun yanına gidiyordum."

Dudaklarından dökülen kelimeler zihnimde yankılandı, içimde derin bir burukluğun oluştuğunu hissettim. Ne yani? Prens William aynı zamanda Katie ile de mi buluşmak istemişti. Bu bilgi oldukça zoruma gitmişti. Kalbimde daha önce hissetmediğim kasılmaları bana yaşatan adamın böyle bir şey yapma ihtimali bile beni oldukça üzmüştü.

"Sen nereye gidiyordun?"

"Kütüphaneye." Diye bir yalan uydurdum. "Size iyi eğlenceler Prenses Katie." Hızla yanından geçip giderken gözlerinden firar etmek isteyen yaşlarımı ve içimde patlamayı bekleyen öfke ve kıskançlık ateşini kütüphaneye sakladım.

Yazardan:

Dün gizlice kapıyı dinleyerek öğrendiği bilgi sayesinde erkenden göl kenarına gitmişti. Sara ise kütüphanede bir o tarafa bir bu tarafa giderken buluşacakları gölü gören bir pencerenin önünde durdu. İstese duyu yeteneklerinin seviyesini yükseltip onların adım seslerine kadar duyabilirdi, ancak bunu yapmak istemedi.

Katie bulduğu bir taş ile hançerini bileyen William'a seslendi. "Nişanlını mi bekliyorsun? Ah, düzelteyim seni asla haketmeyen nişanlını."

William beklemediği bu sesin karşısında kafasını çevirip o yöne bakmaya tenezzül etmedi. Ancak suratında bariz bir öfke mevcuttu. "Senin ne işin var burada?" Diye sordu sert bir tonlamayla.

Katie sorusunu pas geçerek yürümeyi sürdürdü. "Onu düşünüyordun değil mi? Ki sen onun umurunda bile değilsin."

"Kapa çeneni."

"Seninle buluşmaya gelmeyecek gibi, hâlâ gelmediğine göre."

"Ben erken geldim zaten." Dedi hançerini bilemeye devam ederken.

"Henüz sıcacık yatağından kalkmaya tenezzül bile etmediğinden ve etmeyeceğinden adım kadar eminim." Diye çıkıştı öfkeyle.

"Uyuya kalmıştır." William'a göre, Sara'nın yaptığı hiçbir hareket kusurlu sayılmazdı, sayılamazdı.

"Ya da seni umursamıyordur-"

Hançerini bilemeyi bırakıp karşısına baktı. "Veyahut sen onu bana karşı doldurmuşsundur."

Katie'nin gözleri şok ile büyüdü. "Neden bahsettiğini bilmiyorum." Diye kekeledi. William alay ile güldü. Bu sırada Sara, ne konuştuklarını hem çok merak ediyor, hem de duymak istemiyordu. Daha fazla öfkelenmiş ve onları izlemeyi bırakmıştı.

"Yapma Katie, sence ben senin gizlice bizim kapımızı dinlediğini anlamayacak kadar aptal mıyım?"

Katie'nin yüzünde yenilginin acı ifadesi mevcuttu. William ceketini alıp beyaz gömleğinin üzerine giydi. Hançerini de kabzasına yerleştirip ayakladı ve Katie'nin ona seslenişini umursamadan saraya doğru ilerledi.

●●●

Gözlerim nedenini bilmediğim bir şekilde dolu doluydu. Kütüphanenin kapısı tanıdığım bir ritimle çalındı. Önce iki kere tıklatılıp yarım saniyeliğine ses durdu. Sonra tekrar aynısı oldu ve tekrar, sonunda kapı açıldı.

Kapı açılınca Prens William'ın yeşil gözleriyle buluştu bakışlarım. Hızla gözlerimi kaçırdım ve pencerenin önüne doğru ilerledim. Kapının kapanma sesiyle birlikte içimdeki dürtüye engel olamadım.

"Umarım eski sevgilinizle güzel, verimli ve romantik dakikalar geçirmişsinizdir sevgili prensim."

Belimde bir çift kol hissettim. Sıcak dudakları sağ omzuma zarif bir öpücük kondurdu. "Prensin senden başkasının yanında güzel, verimli veya romantik dakikalar geçiremiyor."

Çenesini omzuma yasladı. "Sana her ne söylediyse yalan, oraya geleceğinden haberim yoktu. Ayrıca,"

Güldü. "Kıskançlık teşhisinizde hata var güzel bayan, o benim eski sevgilim değil."

"Kıskanmadım." Diyebildim sadece. Tam o sırada hâlâ gölün kenarında bekleyen Katie'nin gözleri önünde durduğumuz cama değdi.

Prens William ani bir hareketle beni kendine çevirdi. Uzun, kemikli parmakları açık sarı saçlarıma uzandı.

"Prensin senden başkasına bakamaz bile," Çenemi tuttu. "Çünkü prensin sana çok âşık."

Avuçlarının arasına aldığı suratımı yavaşça yüzüne yaklaştırdı. Hemen sonrasında yavaşça ince dudaklarımın üzerinde gezdirdi benimkinin tam zıttı kalın dudaklarını.

Katie'nin ise bize dehşetle baktığına adım kadar emindim.

Onun dudakları şuan bir yasağı çiğniyordu ama aynı zamanda bana tanımlanması zor duyguları tattırıyordu. Onun dudakları bana hayat veriyordu.

Birkaç dakika içerisinde herşey oldukça ani gelişti.

Kapı kırılırcasına açıldı.

Prens William kimin geldiğini görmek için dudaklarımdan ayrıldı.

Ve Kraliçe Kristen'ın ölümcül bakışları bizi karşıladı.


Selammm, nasıldı bölüm?

Biraz geç kaldı bölüm kusura bakmayın.

Bölüm hakkındaki düşüncelerinizi belirtmeyi unutmayın, kendinize çok iyi bakın :)

~Aleyna

Kimsesiz TahtWhere stories live. Discover now