20. BÖLÜM: "HALE"

90 14 2
                                    

Herkese merhabaa 💙 Gerçeklerin yavaş yavaş ortaya çıktığı bir bölümle geldim. Ancak olayları daha iyi kavramanız için ufak bir ricam olacak. Bu bölümü okumadan önce kitabın giriş bölümünü yani ALESTA adlı ilk bölümünü okumanızı istiyorum. O zaman her şeyi daha iyi anlayacaksınız. Sizi seviyorumm 💙 

Keyifli okumalar dilerim. Yorum yapıp vote vermeyi unutmayın lütfen 🥰🥰


Yüzyüzeyken Konuşuruz – Sen Varsın Diye


Hale, gelmekte olan bir fırtınanın habercisidir.


20.Bölüm: "HALE"


Arabadan indikten sonra adımlarımı hızlandırdım ve bulunduğum sokaktan neredeyse kaçarcasına çıktım. Soğuk havaya rağmen sinirden ve içimde filizlenen diğer hislerden dolayı yüzümden alevler fışkırıyormuş gibi hissediyordum. Karan'ın yaptığı davranış ihmalden başka bir şey değildi ve bu durumu düşündükçe daha çok sinirleniyordum. Kadir'in bu işlerle ilgilendiğini nasıl öğrendiği ve ne zamandan beri bildiği ile ilgili sorular da zihnimin içinde kol geziyordu.

Kırdığım pot için kendime de ayrı sinirlenmiştim. Yine de Karan'ın o anki yüz ifadesi gözlerimin önünden gitmiyordu. Bal rengi hareleri öfkeyle dolmuş, yüzü gerim yerim gerilmişti ancak bakışlarındaki tek duygu öfke değildi. Derinlerde bir yerde yaşadığı pişmanlık hissi de bakışlarına yansımıştı. Sargılı olan elim ansızın sızlarken bakışlarımı elime çevirdim. Eğer Karan zamanında müdahale etmiş olsaydı bu yaşananların hiçbiri gerçekleşmemiş olacaktı.

Hemen sonra Karan'ın benim için kullandığı cümle zihnimde yankılandı.

Seninle ilgili her şey beni ilgilendirir.

"Kendine gel Duru!" diye uyardım kendimi. "Kendine gel! Abuk subuk şeyleri kafamda kurayım deme sakın!"

Derin bir nefes alıp silkelendim. Botlarımın karların üzerinde bıraktığı izler eşliğinde sokağın sonuna geldiğimi de o an fark etmiştim. Biraz ilerideki taksi durağına doğru ilerlerken kafamda bir güzergâh belirlemeye çalışıyordum. Önce yeniden şirkete dönmeli ve çantama doluşturdum paketleri Barış'a teslim ettikten sonra olanları anlatmalıydım. O da müsait olduklarında Ufuk abiyle kalan kısımları hallederdi. Lakin Karan'ı içeren kısımları çıkarsam kimseye bir zararı olmazdı, değil mi?

Pekâlâ, o zaman şirkete gidiyordum.



Çalan telefonumun sesi ile birlikte bakışlarım hazırladığım sırt çantamdan telefona doğru çevrilirken ekranda yazan Karan Tekand yazısını görmemle nefes verdim.

Telefonu "Efendim?" diyerek açarken bir yandan da sırt çantamın fermuarını kapatıyordum.

"Geldim ben," dedi dümdüz bir ses tonuyla. "Aşağıdayım."

"Tamamdır, çıkıyoruz biz de."

Telefonu kapattıktan sonra son kez aynada kendime baktım. Kahverengi saçlarım dalgalar halinde omuzlarımdan dökülürken onların gözüme gelmesini engellemek için siyah bir şapka takmış, üzerime de rahat hareket edebileceğim kıyafetler giymiştim. Ela gözlerim ise içinde binbir çeşit duygu hapsolmuş olmasına rağmen oldukça net ve soğuktu. Çıkacağımız bu görev hem benim için hem de Tan için hayati önem taşıyordu. Öte yandan kimliğimi bilen ve bizimle oyun oynamaya çalışan o kişinin kim olduğuna dair hissettiğim yoğun merak duygusu ruhumu kemirirken içimde rahatsız edici bir his de vardı. Zihnim bu görevi bir an önce tamamlayıp sorunu ortadan kaldırmak isterken bedenim beni zorluyor, ayaklarım geri geri gidiyordu sanki.

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Oct 08, 2022 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

ALESTAWhere stories live. Discover now