7❤️

1.7K 116 9
                                    


2010-Bursa

Esma, ertesi gün okula gelirken içinde farklı bir kıpırtı vardı.

Sanki yüreğindeki kuş havalanıp gökyüzüne kavuşmuştu.

Küçüklüğünden beri fısıldadığı gibi fısıldadı gökyüzüne:

"Gökyüzü kadar özgür.." ve belki bu cümleyi bugün bir çok kez daha söyleyecekti.

Otobüse binip yolda giderken yeni doğan güneşin parıltılarına baktı bir süre. Bu kadar güçlü her yeri aydınlatan başka ne olabilirdi diye geçirdi içinden. Sonra göğe bir daha baktı ve 'tabiki İslâm' dedi.

Tabiki İslâm bundan daha fazla ve daha güçlü her yeri aydınlatabilirdi. Rabbimin evrene saçtığı ışıltı İslâmdı ve yaşandıkça her birimizde bir yıldıza dönüyorduk.

Yaşayan bir yıldıza.

Düşüncelerinin güzelliğinde vardı okula Esma.

Ardından amfiye doğru gitti ve her zamanki gibi derslerine girdi. Bugün tasavvuf dersi yoktu.

Öğle arası okulun yemekhanesinde yemek yedikten sonra fakültenin bahçesindeki bir banka oturdu iki arkadaş.

Ellerinde her zamanki gibi ıhlamur vardı.

İkisi de ıhlamur kokusunu içlerine çektikten sonra aynı anda bunu yaptıkları için birbirlerine bakıp güldüler.

"Ahh ıhlamur valla her derde deva değil mi Fatıma."

"Öyle öyle canım hem mideye hem hastalığa hemde ruha şifa baksana." dedi ve bir daha kokladı.

"Ee senin kumrular napıyor bakalım?"

Esma, gözünün önüne gelen iki kumruyu düşündü. İlk önce aklına Maşuk ve Maşukiyye geldi ve ardından onların ölümünden sonra gelen yavruları. Yavrularına da aynı adı vermişti Esma çünkü o isimlerin onun için yeri çok farklıydı. O farklılığın yegane sahibi geldi sonra aklına. Zeytin misali gözler ve kara saçların süslediği bembeyaz bir çehre.

Sanki şuan karşına dikilse tanıyabilecek gibi ama aradan geçen onca zamana rağmen de hiç tanıyamaz gibi düşündü. Evet, tanıyamazdım ama belki hissederdim diye geçirdi içinden.

"Heyy daldın canım , kumrular diyorum nasıllar?"

Esma, arkadaşının ikazıyla kendine gelirken konuştu.

"He onlar mı, iyiler ya ne olsun bir tosunlar bir tosun görsen elime sığmayacak nerdeyse."

Fatıma gülerek cevap verdi.

"Bana sanki sahibine çekmişler gibi geldi."

Kızın takılmasına karşılık Esma dirseğiyle onu dürttüğünde Fatıma gülmeye devam ediyordu. Esmanın dolgun yanakları vardı evet ama aşırı kilolu biri değildi. O yanaklar ona aile yadigarı gibi bir şeydi. Fatıma ise buna takılmayı seviyordu.

"Aman tamam bir şey demedik." Ve hala gülüyordu.

Onun bu haliyle Esma da gülmeye başladı.

"Ama en tosunu Maşuk, birde böyle göğsünü kabartıyor görmen lazım evin erkeği olduğunu belli edecek tabi."

"Maşukiyye de pek nazlı ama." dedi Fatıma da.

"Öyle öyle sorma."

İki arkadaş konuşurken bir ara ayağa kalkmış yürüyorlardı.

Bir Kavanoz AşkWhere stories live. Discover now