Yaşıyoruz İnadına | GAY

By TwoFacedHearts

2.1M 119K 76.5K

🔞/ Argo, cinsellik içerir "Bazen yanlış tren seni doğru istasyona götürür. " ➷Eşcinsel karakterlerin olduğu... More

I.
II.
III.
IV.
V.
VI.
VII.
VIII.
IX.
X.
XI.
XII.
XIII.
XIV.
XV.
XVI.
XVII.
XVIII.
XIX.
XX.
XXI.
XXII.
XXIII.
XXIV.
XXV.
XXVI.
XXVII.
XXVIII.
XXIX.
XXX.
XXXI.
XXXII.
XXXIII.
XXXIV.
XXXV.
XXXVI.
XXXVII.
XXXVIII.
XXXIX.
XL.
XLII.
XLIII.
XLIV.
XLV.
XLVI.
DUYURU (kerem ve umut)
XLVII.
XLVIII.
XLIX.
PİS ADAM WATTY
L.
LI.
LII.
LIII.
LIV.
LV.
LVI.
LVII.
LVIII.
LVIV.
LX
LXI.
LXII.
LXIII.
LXIV.
LXV.
LXVI.
LXVII.
LXVIII.
LXIV.
LXV.
FİNAL 1.1
FİNAL1.2

XLI.

23K 1.4K 733
By TwoFacedHearts

Merhabaa ben geldimm 🏃‍♀️🏃‍♀️🏃‍♀️ evde böyle gezdiğim için ve hazır böyleyken bu fotoğrafla başlamak istedim 🙃 bölüm uzun, sıkılırsanız ikiye bölüm okuyun ahahdjdjc

(DÜZENLENDİ.)

İyi okumalar 💙🦋

****

Kulaklarını büyük bir çığlık doldururken  gözlerini korku ile araladı. Yattığı yerden doğrulup anında yaşaran kehribar gözlerini karanlıkta odağını bulamadan bir süre odada gezdirdi. Minik elleri ile yatağın kenarını tutarak yeri sağlam bir iniş yaptı. Gök gürültüsüne bile korkan ürkek bir çocuktu aslında. Kendi yatağının yanındaki yatağın boşluğu onu rahatsız etmişti. Ayakları kendiliğinden odanın kapısına adımlandı. Aralık kapıdan çıkıp eski koridoru geçti. Dış kapıyı araladığı an yüzüne vuran şiddetli rüzgar yağan yağmur tanelerini üzerine yollamıştı. Gözlerini kırpıştırarak karşısındaki kocaman çicek bahçesine baktı. Burayı severdi ama şu an burası bile korkunç geliyordu gözüne.

Bir kez daha acı bir çığlık yankılandığında kenarda duran eski terliklerini  ayağını geçirdi. Toprak yolda sesin geldiği yere doğru kaymamaya çalışarak yürüdü. Ses artık o kadar korkutucu geliyordu ki minik elleriyle sulanan gözlerini ovalayıp aklına gelen ilk kişiye seslendi:

"Anne! "

Geri dönüt alamadığı için daha çok ağlamaya başlarken görünüşünü hep korkunç bulduğu kulübenin oradan gelen kırıkma seslerine doğru ilerledi.

Çok yaklaşmadan büyük kütük parçasının arkasından aralık kapıya doğru baktı. İki kişi vardı. Biri ayakta uzun boylu bir adamdı.Diğeri ise yerdeydi ama önünü uzun boylu kapattığı için göremiyordu.

"Bu yaptıkların yanına kalmayacak. "

Kulağına dolan tanıdık erkek sesi ağlamasını şiddetlendirdi. Onu yanında istiyordu. Annesi yoktu ama onu istiyordu. O her korkuğunda sarılırdı çünkü.

Uzun boylu adam ellerini kemerine atarken yine tanıdık sesten çığlık sesi yükseldi.

"YARDIM EDİN! KİMSE YOK MU? "

Uzun boylu adam gülerek yere doğru eğildi.

"Ağlarken  ne kadar güzel gözüktüğünü bir bilsen...aynı ona benziyorsun."

Sonuna kadar açtığı kehribar gözleri ile pür dikkat adamın onun boynuna doğru eğilişini , bacaklarını tutuşunu, onu öpüşünü ve altındaki bedenin çırpınışını izledi. Hareket etmek, yanına koşmak istiyordu ama yapamıyordu.

"KİMSE YOK MU? YALVARIRIM DOKUNMA BANA! "

Adam onu zorla ters çevirip pantolonunu indirdiğinde artık bağırmıyor sadece ağlıyordu.

Küçük aklı bütün bu olanlara anlam veremiyordu. O adam, ona ne yapıyordu tam olarak?

Adam tamamen onun üzerine çıktığında onu öldürmeye çalıştığını düşündü. Neyin ne olduğunu bilmeyen zihni bunu böyle algılamıştı. Bunun verdiği telaş ile kendini bağırırken buldu.

Artık ağlama sesleri kesilmiş sadece onun bağırışı yankı yapmıştı bahçede. Adam küfürlü birkaç şey söylerken,tekrar onun korku dolu sesi yükseldi:

"BARS! BARS EVE DÖN! BARS! "

"ÖLDÜRME! "

Adam üzerine doğru geleceği sırada arkadan onu tutarak engel oluşunu izledi.

"BARS BÜYÜK EVE BABAMIN YANINA GİT! YALVARIRIM...HADİ ABİCİM GİT!"

Bars yaşlar akan buğulu gözleriyle oradan koşarak uzaklaşan kendi küçüklüğünü izledi. Ağlaması durmuyor, burnuna dolan çicek kokusu kan kokusuna karışıp midesini bulandırıyordu. Elleri titrerken kulübeye doğru, bağıran kişiyi görmek için baktı. Kulübenin cephesi kan kırmızısına bürünürken görünürde kimse kalmamıştı. Kan kokusu, çicek kokusuna ağır basmaya başladığında,tıpkı küçüklüğü gibi koşmaya başladı. Aynı korku aynı ne olduğunu bilmemenin endişesi içindeydi. Tek fark nereye gideceğini bilmiyor oluşuydu.

**

"Ne zamandır ateşi var? "

Elimle alnının sıcaklığını kontrol ederken gözüm onun huzursuz bir şekilde uyumasında kulağım ise Keremdeydi.

"İki gün önce şefliğe geri döndü. Fazla yorulduğunu söyleyip biraz uyuyacağını söyledi ama belliydi böyle olacağı sırılsıklamdı geldiğinde. Biraz da içmiş."

Onunla  evin oraya geldiğinden beri  neredeyse 4 gündür görüşmemiştik.  Ne bir mesaj ne bir arama hiç bir şekilde irtibata olmamıştık. Bugün özlemimi gerçekten bastıramadığım sesini bile özlediğimi düşündüğüm için aniden prestije gelmiştim ama onu böyle görmeyi hiç ummamıştım.

Daha önce gelebilecekken gerçekten uzak kalmamın iyi olabileceğini düşünmüştüm. Çünkü o gün eve girdiğimde neredeyse olan biten her şeyi unutmuş kıvama gelmem beni rahatsız etmişti. Yinede onu kötü görmek kadar rahatsız edici değildi hiçbir şey. Kerem'in biraz diye tabir ettiği içki şişelerine bakıp iç çektim. Kendine  hiç dikkat etmiyordu.

Elimi alnından çekip yanımdaki ıslak bezi alnına koydum. Üzerindeki nemli gömleği çözmeye başladığımda artık ne görüyorsan bedeninin kaskatı kesildiğini fark etmiştim.

"İlaç almaya gideceğim. "

Kerem'e bakmadan kafamla onayladım. Neden bu kadar acıtıyordu?

Vücudunu bir titreme aldığında telaşla koluna tutundum.

"Bars..."

Elini  elimin arasına alıp, vücudunu sarstım. Birkaç kez denememe rağmen hâlâ yüzündeki acı çeker ifade düzelmemişti. Koltuğun yanına çömeldim. Yüzüne doğru eğildiğim sırada gözlerini birden korku ile açtı. Benim gözüm şakağına doğru süzülen yaşa takılırken o karşısındaki ben yokmuşum ve hâlâ kabusun etkisindeymiş gibiydi. Hızlı hızlı nefes alıp veriyordu. Parmağımla göz yaşının oluşturduğu çizgiyi sildim. Bununla birlikte irkilerek gözlerime çevirdi yorgun gözlerini.

"Geçti...iyisin."

Sonunda gerçekten bana odaklanırken gözlerindeki şaşkınlığı bizzat gördüm.

"Onur...burada mısın gerçekten? "

Hasta olduğu için mi olduğundan daha savunmasız gözüküyordu? Sımsıkı sarılıp saatlerce öyle kalmak istiyordum.

"Evet buradayım. "

Yüzüne yorgun bir gülümseme oturdu. Beni kendine çekip sarılması beklediğim bir şey değildi.

"Şükürler olsun.. "

Bu eylemini uzun tutmasına izin vermeyip  geri çekildim. Elini enseme çıkartıp okşadı. Yakın olan yüzlerimiz birbirine karışan nefeslerimiz bütün bu şeyler şu an için önüne geçmek istediğim şeylerdi.

Gözleri tekrar kapanacak gibi olurken, onu yattığı yerden doğrulttum. Bu anları hatırlamayacak kadar bilinçsiz duruyordu. Onu ilk defa sarhoş görüyordum.

"Bars uyuma. Hadi banyoya gidelim. "

Kafasını boynuma doğru yatırdı. Kollarını belime sardığında tekrar sesinin duydum:

"Kabusumu bile güzel bir rüyaya çevirebiliyorsun."

Kendini rüyada mı sanıyordu? Buna gülmeden duramazken zor da olsa ayağa kalktım. Bana yapıştığı için otomatikman o da kalkmıştı. Bana göre ağır olan bedenini güç bela banyoya taşıdım. Küvetin kenarına oturttuğumda gözlerini tekrar yarım yamalak açtı. Ona bakmayıp yarısını çözdüğüm gömleği çıkartmaya başladım.

"Çok güzelsin. "

Ellerimin hareketi durur gibi olurken gözlerimi inatla yüzüne çıkarmadım. Boynuma doğru kafasını yatırdığında iç çektim.

"Fazla güzelsin... "

Gömleğini kenara atıp yanına doğru uzandım. Ilık suyu açarken konuştum:

"Ateşin var. Konuşup yorma kendini."

Geri çekileceğim sırada kazağımın eteklerini kavrayan elleri buna engel oldu. Kaçırdığım gözlerimi  bu sefer gözlerine diktim. Dolu dolu bakıyordu. Onu güçsüz gördüğüm zaman onun gücü olmak istemekten kendimi alıkoyamıyordum.

"Bir kere sarılabilir miyim? Çok yoruldum...Çok özledim."

Dudağımı ısırırken ipleri elimde tutmak için kendimi zorluyordum.

"Suyun altına girersen sarılacağım sana. "

Yanakları allanmış,muhtemelen çakır keyif olduğu için aptal aptal gülüyordu. Gerçekten şu an o kadar tatlıydı ki ne yapacağımı şaşırmıştım.

Pantolonunu çözmeye başladığımda dediği şey gülümsememe sebep oldu:

"Rüyada edepsizlik yapıyorsun..hoşuma gitti.. "

"Edepsiz olan sensin. Yardım etmeye  çalışıyorum burada. "

İç çamaşırını bırakıp  onu küvete doğru döndürdüm. Soğuğa yakın suyu gövdesine tuttuğumda titredi.

"Bir kere öpsen...en büyük yardımı yapardın Onurum."

Hitap şekli yüzünden bayılabilirdim.Keşke o da bana birazcık yardımcı olsa ve gözlerini üzerimden çekse diye düşündüm. Bu halde bile yoğun bakışları hâlâ aynıydı.

"Neden kendine dikkat etmeyip beni endişelendiriyorsun? Bana kendini düşün diyorsun ama sen benden daha betersin. Gerçekten bunu yapm-"

Bileğimden tutup dışarıdaki bedenimi kucağına doğru çekti. Elimdeki su başlığı kayırken onun belime sıkıca sarılan elleri beni de ıslatmıştı. Omzuma kafasını yasladığın ellerim tereddütle belinin iki tanını buldu. Vücudunun sıcaklığını özlemiştim.  Yanağımı bulan dudakları derin bir öpücük bıraktı.


"Bars bırak da ateşini düşüreyim. "

"İstemiyorum."

"..."

Bıraksam uyuyacağı o kadar belliydi ki kucağından kalkıp küvetin içine sağlam bir adım attım. Henüz tamamen ıslanmayan kıyafetlerimi çıkartıp onunkilerin yanına attım. Duş başlığını yerini taktıktan sonra onu ellerinden tutup kaldırdım. Bana şaşkınca bakıyordu sadece. Adımları sekteye uğrarken düşmemesi için belinden destek oldum. Başımızdan akan suyun soğukluğu dudaklarımı birbirine çarptırırken konuştum:

"Hasta olsan da inatsın! Güzel güzel söylüyorken yapsan olmazdı zaten. "

Cevap vermedi. İlk önce titreyen dudaklarıma baktı. Daha sonra beni kendine çekip sıkıca sarıldı. Omzuma dudaklarını bastırdığında gözlerimi kapattım.

Soğuğa rağmen yanan bedenini hissediyordum.

"Keşke gerçek olsan.. "

Bakmadan suyu biraz ılıttığımda hareketlendiğimi hissedip tutuşunu sıkılaştırdı. Gitmemden korkuyordu.

"Kabus mu görüyordun? "

"Acı vericiydi. Sen gelene kadar öyleydi. "

Sırtını sıvazladım. Yanağını boynuma doğru sürttü.

"Geçti. "

"İzi kaldı."

Kalbim acımıştı.Bir şeyler hatırlamış olmalıydı. Kendine geldiğinde hatırlatacak mıydı bilmiyordum ama acı çekmesinden nefret ediyordum.

Suyun altında yeterince kaldığımızı düşünüp, suyu kapattım. Ondan ayrılıp yüzüne baktım. Düz bir yüzle izliyordu sadece. Ne gördüyse onu etkilemiş olduğu çok belliydi. Onu öpmek isteyen tarafımı bastırıp küvetten çıktım. Dolaptan ona ve kendime havlu aldım. Ona doğru döndüğümde kalçalarıma doğru baktığını gördüm. Havlu ile önümü kapırken konuştum:

"Gözlerine hakim ol..."

"Sen böyle güzelken çok zor. "

Kafamı olumsuzca iki yana salladım. Kendine hakim olmakta tek zorlanan  o değildi. Önümdeki çıplak bedeninden etkilenmemeye çalışmak benim için de çok zordu.

Saçlarındaki fazla suyu aldıktan sonra havluyu omzuna attım.

"Yedek kıyafetin var mı? "

Kafasını sallayıp uzun dolabı işaret etti. Diğer havluyu kendime sarıp dolaba ilerledim. Ona kıyafetlerini ayırırken kendim için de bir tane iç çamaşırı çıkardım. Bu biraz utanmama neden olmuştu.

Ona bakmadan kıyafetleri uzattım.

"Arkanı dön öyle giyin. "

"Biraz başım dönüyor. "

Omzumun üzerinde ona 'ciddi misin? ' bakışları attığımda yalandan olduğu çok belli olan bir şekilde duvara tutundu.

"Nasıl dönüyor varya.. "

Ona doğru döndüm. Yutkunup üzerine doğru ilerlediğimi gördüğü halde şebeklik yapmaya devam ediyordu. Sorun şuydu ki gerçekten tatlıydı ve işe yarıyordu.

Elinden kıyafetleri çekerek aldığımda yüzüne bir gülümseme oturdu. Onunla ilgileniyor olmam hoşuna gidiyordu. Bir kendine gelsin o zaman zaten burnundan getirecektim.

Küvetin  geniş boşluğuna tekrar oturmasını sağlayıp önüne diz çöktüm. Sadece gözlerimi kaldırıp bir kaç saniye beni izleyen yüzüne bakışlarımı diktiğimde bile heyecanlanmıştım.

İç çamaşırını aşağıya doğru indirirken, tenine sürten parmaklarım yüzünden bedeni kasıldı. Çıkartmam için ayağını kaldırması gerekiyordu ama beklediğim eylemi bir türlü yapmıyordu. Bu yüzden kafamı kaldırıp gözlerine diktim bakışlarımı. Dudaklarını ısırıp elime uzandı. Elimi baldırından yukarı erkekliğine doğru götürmeye çalıştığında onu durdurmaya çalıştım. Şokla yüzüne baktım.

"Bars...bırak elimi. "

Elimi  uzuvlarına doğru çıkartırken diğer eliyle yanağımı kavradı.

Aramızdaki mesafeyi kapatıp dudaklarıma doğru eğildi. Nefesim hızlanırken tek yapabildiğim gözlerinin içine bakmak oldu.

"İstemediğini söylüyorsun ama bakışların yüzünden duramıyorum."

Nasıl baktığım hakkında hiç bir fikre sahip değildim. Dudaklarıma doğru fısıltı ile söylediği sözler tahrik ediciydi. Tamam, öpsem bir şeyimden eksilmezdi. Değil mi?

Ondan önce davranıp dudaklarına kapandım. Gözlerim kapalıyken karşılık vermesini bekliyordum ama vermiyordu. Elimi tutan eli gevşediğinde ne olduğunu anlayamadan omzumdan itildim. Gözlerim anında açılırken telaşla onun klozete doğru eğilişini izledim. Kendimi toparlayıp ayağa kalktığımda onu öptüğüm için böyle olduğunu bilmenin üzüntüsünü yaşıyordum. Öğürmesi devam ederken elimi sırtına koydum. Ama kendinde olmayan bir ses ile konuştuğunda bu eylemimi sonlandırmak zorunda kalmıştım.

"Dokunma!"

"Bars... "

Beni bile görmeyecek kadar etkilenmesi hem üzmüş hemde deli gibi endişelendirmişti. Kusması bittiğinde yanana peçete koyup konuştum:

"Kapının önündeyim giyinip gel...bekleyeceğim."

Yerdeki kıyafetlerimi alıp dışarıya çıktım. Kapının önünde giyinirken içeriden su sesi geldiğini duydum. En azından dediğimi yapıyor olması bile iyiydi. Çabucak giyindiğimde  o da beş dakika kadar sonra dışarıya çıktı. Beti benzi atmış hâli artık gözlerimin dolmasına sebep olmuştu. Beni görmezden gelip sarsak adımlarını direk koltuğa yönlendirdi. Ardı sıra gittim.

Kendini koltuğa atarken birkaç kez gözlerini kırpıştırdı.

"Özür dilerim."

Gözleri tamamen kapanmadan önce söylediği tek  şey bu olurken dolan gözlerimi silip üzerine yarım bir şekilde örttüm. Annemin babama her zaman sarf ettiği bir cümle vardı:

"Ne kadar kavga edersek edelim, hasta olduğunu görmeye dayanamıyorum.Ben hasta adam terk edemem." Derdi.

Bunu hatırlamanın verdiği bir tebessüm oturdu yüzüme. Şimdi neden bunu söylediğini anlıyordum. Kavga edeceksek de iyi olduğunu bildiğim sürece sıkıntı yoktu. Sıkıntı o kötü olduğu zaman başlıyordu.

**

"Şükrü elini çek! "

Şükrü,Mertin karnını bir kez daha sıktı.

"Sen iyice doblosu olan amcalara dönmeye başladın ha? Göbeklenmişsin ama ben poğaca da severim. Ay senin küçüklüğün de öyleydi! "

Mert  arkasından ona sarılıp kulağının dibinde bağıran bedenin varlığından rahatsız değildi. Aksine bu halleri hoşuna gidiyordu.

"Saliha annemin yaptığı yemekler sağ olsun aldırdı iki kilo. "

"İki kilo olduğuna emin miyiz? Ayrıca anneme anne demez misin? Evlenmeden olmaz. "

"Şükrü kes boşu. "

"Ciddiyim! Şunun şurasıda yirmi yıldır tanışıyoruz. Gelmiş anneme anne diyorsun. Bizim de bir namusumuz var-"

Mert ona doğru dönüp  birden öpmeye başlayınca susmak zorunda kaldı. Öpüşünü  dünden râzı bir şekilde derinleştirirken kendini ona doğru bastırdı.

Belini bulan eller çıplak sırtında tüyler ürpertici bir yavaşlık ile gezindi.

Alt dudağını son kez ısırıp geri çekildiğinde Şükrü'nün yüzüne güzel bir gülümseme yerleşti.

"Beklenmedikti ama hoşuma gitti. "

"Başka türlü susacağın yok da o yüzden. "

"Hep konuşayım sen de hep öp o zaman? "

"Zaten hep konuşmuyor musun? "

Haklı olduğunu düşünerek dudak büzdü.

"Doğru.Sen şey yapsana konuşsamda konuşmasam da öpsene. Basit yoldan anlaşırız. "

Mert  gülerek burnunun ucunu öptü. Şükrü  onun bu küçük hareketlerine gün geçtikçe daha çok aşık oluyordu.

"Bir akıllı sensin."

Sonra yıllardır arkadaş olmalarının getirisi olan odunları devreye giriyor ve lanet ediyordu. Çok etmiyordu ama...

Elini beline aatı kafasını göğsüne doğru yasladı. Sokak lambasının loş ışığı yüzlerine vuruyordu.

"Onurum ne yaptı acaba? "

"Bana Onur deme. "

"O neden be? Evladımı gözden çıkarırsan seni boşarım. "

"Sırf Bars'a sövüyorum diye odasından çıkıp kafama terlik attı. Neymiş efendim 'zaten üzgünmüş bir de vicdan azabı çekmek istemiyormuş' bacaksıza bak! "

Şükrü onun göbeğini patpatlarken bu duruma ters bir şekilde ciddi konuştu:

"Lisede seni gerçekten hayal kırıklığına uğratmıştım. Hatırlıyorsun değil mi? "

"Açma o konuyu. "

"Senden uzaklaşmak için hiç ait olmadığım tavırlara girmiştim. Kalbini kırmıştım. Arkadaşlığını sorgulatmıştım kendi içinde. Hiç bir şey yapmamana rağmen. Sırf sen değil Onur ve Yasemin bile benim değiştiğimi, bir an önce kendime gelmem ve çevremdekilerden uzaklaşmam gerektiğini söylemişti. Benim aklım başıma ne zaman geldi biliyor musun? "

"... "

"Senin gözlerinde o hayal kırıklığını gördüğüm zaman. Durup ben ne yaptım? Ne yapıyorum? Diye sorgulamaya başlamıştım. Ben gerçekten bunu nasıl yapabildim? Dediğim zaman seninle göz göze geldiğim o andı. "

"Neden açıyorsun bu konuyu Şükrü. Aramız bozulmasın diye uğraşıp duruyorum ama geçmişi açıp duruyorsun. "

"İnsanlar hata yapabilir. İnsanlar affedebilir. Ben hatamı anladım, sen beni affettin. Biz tekrar bu şekilde toparladık. Şimdi Barsta kendimi, Onurda ise seni görüyorum. Ayrı kalamazlar ama değişmek için çabalayacaklarına bizim kadar eminim. "

Mert  pes edercesine bir of çekip, kollarını Şükrü'ye sardı.

"Yine beni yumuşatmayı başardın. "

"Arada yapıyorum öyle güzellikler. "

"Senin varlığın bile başlı başına bir güzellik. "

"Değil mi? Ah bir de adım Şükrü olmasaydı...ulan yine sinirlendim. "

Mert bir süre 'sen olmamışsın' bakışlarını gönderdi. Ardından Şükrü'nün bunu anlatıp 'yapacak bir şey yok ben buyum' kafa sallamasına gülerek baktı.

"Sana romantik olmayı öğreteceğim.Ayrıca adında bir sıkıntı yok Şükrü. "

"Bana ne ya! Benim tipimden Berkcan ne bileyim bir Egemenlik akıyor ama gel gör ki ismimi Şükrü koymuşlar. "

"Berkcan olmasındansa Şükrü'ye bin kere taparım."

"Tabi senin adın Mert ne anlarsın!? "

Triplerip arkasını dönmesine kahkaha atınca ayaklarına doğru tekme yedi. Yinede ona sokulup arkasından sıkıca sarıldı. Güzel kokulu saçlarına burnunu sürterken konuştu:

"Seni  sen olduğun için seviyorum. İçinde sen olan her şeye varım. Sen olduğun gibi her şeyinle güzelsin. Seni seviyorum."

Şükrü dolan gözlerini kapatıp beline sarılan elini sıkıca kavradı. Her gecesini güzelleştiren bu adam sayesinde mutluydu.

"Seni seviyorum. "

**

"YASEMİN! "

Yasemin elindeki kutuya bakarak şirketten çıkarken  kulağında yankılanan adı ile irkildi. Kutu yeri boylarken o an ona doğru ilerleyen ve yeri eğilip kutuyu alan Elçine bakakalmıştı.

"Özür dilerim...korkuttum. Ben seni görünce heyecan yaptım ondan. "

Kutuyu ona doğru uzatan kıza yorgun bir gülüş attı.

"Önemli değil. Ben dalgındım fark etmedim geldiğini. Burada ne işin var? Yoluna baya ters."

Elçin onun düşük yüzüne bakarken iç çekti. Tek istediği evi gitmeden önce onu görmekti ama rahatsız etmiş gibi hissediyordu.

"Şey ben Onurdan  öğrendim. Sürpriz yapmak istemiştim. "

Yasemin onun hevesini kırdığını fark ettiğinde derin bir nefes çekti içine. Elçinin koluna girip onu çekiştirmeye başladı.

"İyi yaptın. Hadi gel bira içmeye gidelim. Ben ısmarlıyorum. "

Elçin ona ayak uydurmaya çalışarak hızlı hızlı yürüdü. Tamam en azından empati oluşmamıştı aralarında.

"O kutu nedir? "

"Yine bir hediye geldi. Sokacağım götüne bu kutuları en sonunda. "

Elçin dudaklarını ısırırken sessizliğini korudu. Yasemin onun çekingen tavrını yıkmak için lafa girerken onunla diken üstünde olmaktan rahatsız olduğunu hissetti. Gezdikleri gün gibi yakın olmaları daha güzeldi.

"Yarım saat önce az kalsın kovuluyordum. Şirketten nefret ediyorum ve sonuç olarak bu beni mutsuz ediyor. Yani sana karşı değil bu tavrım aksine seni görmek iyi geldi. "

Elçin bunu duyduğuna sevinirken  gülümsedi.

"Seni sıkıyorum diye korkmuştum ama samimiyetine güveniyorum. "

Konuşa konuşa geldikleri mekandan içeriye girip  köşede bir masaya oturdular. Yasemin biraları söylerken Elçin onu izliyordu. Esmer teni kızarmış burnu ile güzel bir seyir sunuyordu.

"Elçin? "

"Ha? "

İrkilerek kendini toparladı.

"Dalmışım kusura bakma. "

"Sorun değil. Hiç sevgilin oldu mu diye sordum. "

"Oldu sayılır. "

"... "

"Fazla sosyal hayatı olan biri değilim. Sıla ile de bizim mekanda tanışmıştım. Garson olarak işe başlamıştı ve sürekli hata yapardı. Ona yardım ederdim. Doğrusunu öğretirdim. Bana ilk yaklaşan oydu. Lezbiyen olduğumu bilmeden bana o anlamda adım atan oydu. İster istemez fark ettiğim için bende onunla ilgilenmeye başladım. "

"Ne güzel işte. Sorun neydi? "

"Lezbiyen olduğumu öğrendiğinde gözü korktu. Çünkü ben çok nettim ama o hâlâ cinsel kimliğini oturtamamış biriydi. "

"Afedersin ama orospuya bak ne diye ilgileniyormuş o zaman? "

"Bilirsin flört seven insan tipleri vardır. Öyle biriydi. Ona net olmayacaksan beni oyalama dediğimde sadece üzgünüm dediğini hatırlıyorum. "

"Sinirlendim."

"Ben de çok sinirlenmiştim. Daha sonra işi bıraktı ve bir daha görmedim. Zaten bağlanmamıştım ama koymadı desem yalan olur. "

"Hak etmemiş seni. "

Yasemin neden bu kadar sinir olduğunu kestirememişti. Gelen birayı kafasına dikerken Elçin ona şaşkınca baktı. İyi içici olduğu belliydi. Elçin ise barda çalışan biri olsa da içki ile arası çok yoktu.

"Boşversene o kadar da önemli değil. Geçti gitti. "

Bir saat kadar sonra içerek ettikleri güzel sohbetin sonunda Elçin dayanıksız olan bünyesinin tokadını yiyordu. Mekandan çıktıkları zaman adımları sarsak bir hâl aldığında  Yasemin onu belinden tutarak destek oldu.

"İyi misin? Eve gidebilecek misin? "

Elçin sırıtarak kafasını salladı.

"Gidebilirim tabi ki. "

İlerlemeye başladığında Yasemin ona bakarak güldü.

"Elçin yanlış tarafa gidiyorsun! "

Elçin anında durup kendisine doğru döndü. Parmağıyla arkasındaki yolu işaret edip,kafasını salladı ve gittiği yolu geri dönüp,o tarafa doğru yürüdü. Yasemin onu gözünde fazla 'havalı' bulduğundan bu halleri oldukça tatlı gelmişti.

Bir adım arkasında onu izleyerek otobüs durağına kadar geldiler. Yasemin onu durdurup durağın banklarına oturttu.

"Evinin adresini bilmiyorum bu akşamlık bende kal olur mu? Tek gitme bu halde. "

Elçin ağırca başını salladı. Otobüse binip evin içine girdikleri süre boyunca Elçin bir şeyler mırıldanmış Yaseminse onu dinleyip durmuştu.

Yasemin  onu odasına yönlendirdi. Montunu çıkartmasını ve yatağa uzanmasını sağladı.

"Kahve yapayım mı? İyisin değil mı? "

"Uyumak istiyorum. "

"Pekâlâ."

Yan dönüp rahatsız bir yatan kızın dediği ile panikledi:

"Sütyenimi çıkartır mısın? "

"B..ben mi? "

"Elimi kaldıracak halim yok. "

Yasemin tereddüt ederek üzerine doğru eğildi. Onu oturur pozisyona getirdi.Kazağının içinden elini soktuğunda pürüzsüz tenini hissetti.

Südyenimi kopçasını açıp çıkartmak için öne doğru götürdüğü eli göğsüne sürtündü. Elçinden gelen anlık inleme yüzünden Yaseminin elini ateşe değmiş gibi çekti. Eli dudaklarına kapanırken kızardığını hissetti.


O bilinçsiz bir şekilde çıkardığı sütyeni yere atarken Yasemin sadece allanan yanakları ile ona bakakalmıştı. O resmen inlemişti.

Tekrar sırt üstü yatan kızın göğüslerine gözü kaydığında ince kazaktan belli olan meme ucunu görüp saçma bir telaşa kapıldı.

"Sikerim düşüncelerini Yasemin! Kendine gel! "

Kafasını iki yana sallayıp onun üzerini örttü. Yere attığı iç çamaşırını bakmadan alıp yine bakmadan dolabına sıkıştırdı. Çekmecesinden hediye gelen zippoyu ve sigarasını alıp balkona geçti. Neye dertlendiğini bilmiyordu bile ama bütün gece düşüneceği kesindi.

**

Bendim değil mi Anıl'a karşı nötr olduğunu söyleyen? Kendime bile ne güzel yalancı olmuşum öyle.

O gün yani Bars hasta olduğu gün sabaha kadar başında durmuş ateşini düşürmüştüm. Aralıklarla uyandığı  huzursuz uykusu yüzünden gözlerimi bir saniyeliğine de olsa yummamıştım. Ertesi gün,yani bugün,akşama doğru geldiğim mekanda görmek istediğim ilk şeyin ikisinin karşılıklı konuşuyor olması değildi. En azından bu kadar erken karşılaşmayı beklemiyordum.

Onlara diktiğin gözlerim bana dönük olan Bars  ile kesiştiğinde yüzündeki bariz değişimi görmüştüm. O bana son zamanlardaki gibi içi gidermiş gibi bakıyordu. Onunla göz temasımı kesip Kerem'in olduğu yere, bar kısmına doğru, yürüdüm. O bile beni gördüğünde işini bırakıp  gülücükler saçmaya başlamıştı. Ölümcül bir hastalığa yakalanmıştım da haberim mi yoktu?

"Gelmezsin sanıyordum. ''

"Dünden sonra evde duramazdım. "

"İyi yaptın. "

"... "

"Ihım...kardeşlerin nasıl? "

"Ne? "

Sorduğu soruya bir anlam veremezken o ensesine kaşıyıp tabiri caizse salak gibi güldü. Onu ilk defa böyle görüyordum. İlk defa benim karşımda utanmış bir şekilde duruyordu.

"Yani...olanlardan çok etkilendiler mi diye merak ettim. "

"Işık zaten küçük Umut da bir kaç gündür aklı beş karış havada davranıyor. "

"Öyle mi? "

Evet aynı senin gibi melül melül bakıyor, diyemedim.  Geri dönmek için bir adım geri hareket ettiğimde üzerinde bulunduğum tümsek yüzünde ayağım boşluğa denk gelmişti. Ne olduğunu anlayamadan iki kolundan tutulup, geniş bir gövdeye yaslandım. Kafamı döndürüp endişeli kehribarlara gözlerimi diktim. Bu bana buraya geldiğim ilk günü hatırlatmıştı. Farkları  olan bir andı. Gözlerinde nefret yerine şefkat, arkamdaki varlığında varlığımdan uzak durma içgüdüsü yerine,koruma içgücü vardı. Sırtımda hissettiğim sıcaklığı ise aynıydı.

İç çekip  geri çekildim. Yanındaki Anılla göz göze gelmek kaçınılmaz olurken sorduğu soru ile Barsın da benim de kaşlarımız çatılmıştı.

"Nasılsın? "

Olgun davran Onur. Yapabilirsin.

"İyiyim. Ya sen? "

Mesafeli sesime rağmen benden geri dönüt almak onu sevindirmiş gözülüyordu.

"İyiyim çok şükür. Onur bir gün oturup konuşma şansımız var mı-"

"Anıl Bey konuşmamızı sonlandırdığımızı hatırlıyorum. Şansınızı zorlamasanız mı? "

Barsın  tehditvari sinirli sesi sözünü keserken biraz ona inat biraz da gerçekten demek istediğim şeyleri dile döktüm. Bu yüzden onda olan sinirli bakışlarının hedefi ben olmuştum.

"Bir gün özellikle seni böyle değiştiren eşinle tanışmak isterim. Barsla çalışacağın süre boyunca beni rahatsız edecek bir durum olmayacak o yüzden bu diken üstündeki  bir kenara bırakırsan sevinirim. "

Barsın dudaklarından sessiz bir 'hah' dökülürken Anıl memnun bir şekilde kafasını salladı. Bende kafa selamı verip sığınağa doğru yürümeye başladım. Arkamdan gelen bedenin sinirini hissediyordum.

"Hani nötrdün sen bu herife karşı? "

"Öyleyim Bars. "

Onun sinirini karşı benim sakinliğim daha çileden çıkartıcıydı.

"Eşiyle görüşüp ne yapacaksın anasını satayım? "

"Ben öyle istiyorum. Saygı duymayacaksan sen bilirsin. "

İçeriye girerken mesafeli bir şekilde sarf ettiğim sözler üzerine bir süre sessiz kaldı. Daha sonra bileğimdeki elini hissettim. Beni kendine çevirdi. Şimdi bakışları  daha sakindi.

"Öyle değil. Saygı ile ilgili değil. Ben üzülmeni istemiyorum. "

"Anlıyorum...fakat kararıma saygı duyman gerektiğini sen anlayamıyorsun herhalde? "

Belkide kırıcıydım. Bilmiyordum ama onun benden böyle şeyler beklemiyor oluşu belli oluyordu.

"Pekâlâ sen nasıl istersen. Dün olanları Kerem'den öğrendim. Teşekkür ederim...yanımda olduğun için. "

Dudaklarımı sıkıp derin bir nefes aldım. Ne olursa olsun kıyamıyordum. Sert olmak benim neyimeydi?

"Önemli değil. ANasıl hissediyorsun? Dünü hatırlamıyor musun? "

Az da olsa meraklı olduğumu görüp  bariz bir şekilde mutlu oldu.

"İyiyim.Kesik kesik hatırlıyorum. Banyoya gittiğimi anımsıyorum sadece. "

Utanıp gözlerimi kırpıştırırken bu halime bakıp kaşlarını kaldırdı.

"Dün gece bir şey olmadı değil mi? "

Bilgisayarlara doğru yürüdüm  acele ile. Gözünün önüne düşen çıplak görüntüsü dışında öptüğüm için kusması ve reddetmesi de geliyordu. Bilinçli olarak yapmadığını biliyordum ama yinede dokunmuştu.

"Hayır sadece ateşin düşsün diye banyoya girmen gerekiyordu bir de-"

Yanıma kadar geldiğinde bilgisayar masasına sırtımı verip yüzüne baktım.

"Rüya gördüğünden bahsettin."

Aklına gelen ne ise parlayan gözlerini söndürmeye yetmişti. Nasıl olsa anlatmayacaktı neden sorup boşuna üzüyorsam onu?

Bütün umutsuzluğumla diyeceği şeyi beklerken beni şaşırtarak lafa girdi:

"Her zaman bahsettiğim çicek bahçesindeydim. Ama bu sefer çocukluğumu gördüm."

"... "

"Kendi gözümle çocukluğumu izledim. Yüzünü görmediğim ama değer verdiğim için ağladığım birine zarar geliyordu. Biri galiba cinsel istismara uğruyordu. Onun her yerine dokunup,öpuyordu.Bana gitmemi söylediğini hatırlıyorum daha sonra her zamanki gibi her yer kan oluyordu. "

Şimdi  beni neden ittiğini  ve kustuğunu anlatabiliyordum.

"Yani bu gerçekten travmatik bir durum.. "

"Ne? "

Yutkunarak sözlerime devam ettim:

"Biz dün banyoda biraz yakınlaştık. "

Kaşları,' öyle mi? ' der gibi kalktı.

"Yakınlaştık ve seni öptüğüm için kustun."

Yüzündeki sevimli ifade giderken yerini şok almıştı. Telaşla ellerime uzanırken engel olmadım.

Ellerimi okşayan parmakları üzgün gözlerini izledim. Gerçekten bu kadar takılacağını düşünmemiştim.

"Onur yemin ederim kendimde değildim. Senden tiksinmem imkansız. "

Bunu hissediyordum. Dile getirmemiş olsaydı bile bunun için onu suçlamazdım.

"Biliyorum. Bu elinde olan bir şey değil farkındayım. Sadece neden öyle olduğunu anlayamamıştım  ama gördüğün rüya  fazlasıyla yeterli bir sebep. "

Bir elini yüzüme doğru kaldırdı. Aklıma Yaseminin, hemen yelkenleri suya indirme deyişleri üşüşürken ne yapacağımı şaşırmıştım.

O da çekingenliğimi görüp tereddüt etmişti ki çalan telefonu durumu kurtarmıştı. Cebinden çıkardığı telefona gözün kayırken gördüğüm isim ile kan beynime sıçramıştı.

'Selin' yazısı ekranda gözükürken Bars aramayı meşgule attı. Saniyeler sonra tekrar çalan telefon yüzünden sinirle konuştum:

"Önemlidir belki bekletme nişanlını. "

Masa ile onun arasından çıktım. Sinirim bozulmuştu. Neden arıyordu?

"Onur... "

"Hâlâ çalıyor açmayacaksan ben açayım. "

Açayım da sıçayım ağzına.

Derin bir of çekip aramayı cevapladı. Bilgisayarı açarken bir kulağım da olsaydı.

"Ne var!? "

Sert sesini duyarken taktir ettim. Yılandı o kız. Ve güzeldi. Sinirimi bozuyordu.

"Neredesin şimdi? "

Karşı tarafın sesini duymuyordum ama onun gerginliğini hissediyordum.

"Bana bak. Altından herhangi bir bokluk çıkarsa bu sefer seni de o kadını da alttan almayacağım Selin. Duydun mu? "

Bağırmıyordu ama bağırmış kadar etkili bir sesle konuşuyordu.

"Şu an olduğun yerde kal. Geleceğim."

Nereye gidecekti? Neden onun yanına gidiyordu?

Telefonu kapatıp  bir süre sinirli bir şekilde telefona baktı.

Gözlerimle kabanını alışını takip  ederken  istemsizce soru dudaklarımdan döküldü.

"Neden gidiyorsun onun yanına? "

Üzgün ve endişeli sesimi duyup bakışlarını bana çevirdi. Aramızdaki mesafeyi kapatıp beni kendine çektiğinde burnuma dolan kokusunun da etkisi ile gözlerimi kapattım.

Sıkıca sarılıken  dudaklarını kulağımın üzerine bastırdı.


"Dediğine göre mekanla ilgili ufak bir pürüz çıkmış. Halledip geleceğim. Bana güveniyorsun değil mi? "

Yanlarda duran ellerimi sırtına çıkardım. Onun gibi sıkıca sarıldığımda dudağını tenime sürttü.

"Güveniyorum."

Bedenini biraz uzaklaştırıp  yüzüme baktı.

"Öpebilir miyim? "

Sağ tarafımdaki şeytan Yasemin, öptürmek yok derken, sol tarafımdaki melek Onur yanaktan öpse bir şey olmaz diyordu.

Kimi dinleyeceğim  açık ara farkla belliyken nazlı bir tavırla yanağımı çevirdim. Sesli bir gülüş sunup dudağını yanağıma bastırdı. Uzun bir süre koklayarak öptüğünde bile kalbimin hızlanışı arttmıştı. İkinci bir öpücüğü kondurdu. Üçüncüyü bir altına kondururken, çenemi kavrayıp yüzümü yüzüne çevirdi. Dudaklarıma bakarak yaklaştığında engelleyecek takati kendimde bulamadım.

Uzun gelen bir bekleyişin ardından dudağımın kenarına bastırdığı dudakları ayaklarımı titretti.

Beni daha fazla zor durumda bırakmayıp  geri çekildi. Saçımı okşadıktan sonra kapıya doğru ilerledi.

"Dikkatli ol..."

Adımları duraksarken omzunun üzerinden bana güzel gülüşünü sundu. İçimi yakıp kavuran bir endişeli içindeydim. Dünden sonra bu endişelerim ikiye katlanmıştı. Kaybetmek korkusu da geçen bu his ruhuma baskı yapıyordu. O baskının ortadan kalması için Bars'ın benimle ve iyi olduğunu hissetmeye ihtiyacım vardı.

**


Bu bölümden sonra, artık bölümleri bu kadar uzun tutmama kararı almış olabilirim tabi yapabilirsem ahsjsjdjdjdk

Yazdıkça devamı geliyor, bağımlılık gibi bir şey yaptı bu :(

Sondaki mesajımı da aldığınıza göreee

Bir dahaki bölüme kadar MUTLU KALIN LİMONLU POPKEKLERİM 💛💛

Continue Reading

You'll Also Like

1M 55.9K 24
"Benim adım yok Narin, gölgem yok, ayak izim yok." dedi umutsuzca. "Olsun!" dedim omuz silkerek. Onun aksine umarsız çıkıyordu sesim. "Adını dilim...
906K 54.2K 70
"Hiç bir aile karesinde yerim yokmuş ki benim" Ben Buse. Buse Yalın olarak doğmuştum ve şimdi Buse Gamzeli olarak ölecektim. Bu ruhu ölmüş, bedeni ya...
ZAAF By Khalesi

Teen Fiction

3.6M 197K 37
[TAMAMLANDI] Sinan homofobikti, ama Karan onun zaafıydı.
SARKAÇ By Maral Atmaca

General Fiction

1.5M 95.5K 7
"Delilerin sevdası hoyrat bir fırtına gibidir. Günün başında seni sarsan fırtına, gecenin şafağında ılık bir esintiye dönüşüp kaburgalarının arasına...