İki Gözümün Çileği🍓

By mavigelincikyk

1.4M 91.6K 16.2K

"Başka bir kadın oldu mu?" Güldü. İlk kez bu kadar içten, bu kadar nefes kesici güldüğüne şahit oluyordum. Bu... More

Bölüm 1/👨‍✈️🍓👩‍💼
Bölüm 2/👨‍✈️🍓👩‍💼
Bölüm 3/👨‍✈️🍓👩‍💼
Bölüm 4/👨‍✈️🍓👩‍💼
Bölüm 5/👨‍✈️🍓👩‍💼
Bölüm 6/👨‍✈️🍓👩‍💼
Bölüm 7/👨‍✈️🍓👩‍💼
Bölüm 8/👨‍✈️🍓👩‍💼
Bölüm 9/👨‍✈️🍓👩‍💼
Bölüm 10/👨‍✈️🍓👩‍💼
Bölüm 11/👨‍✈️🍓👩‍💼
Bölüm 13/👨‍✈️🍓👩‍💼
Bölüm 14/👨‍✈️🍓👩‍💼
Bölüm 15/👨‍✈️🍓👩‍💼
Sibel💔Yiğit
Bölüm 16/👨‍✈️🍓👩‍💼
Bölüm 17/👨‍✈️🍓👩‍💼
Bölüm 18/👨‍✈️🍓👩‍💼
Bölüm 19/👨‍✈️🍓👩‍💼
Bölüm 20/👨‍✈️🍓👩‍💼
Bölüm 21/👨‍✈️🍓👩‍💼
Bölüm 22/👨‍✈️🍓👩‍💼
Bölüm 23/👩‍💼🍓👨‍✈️
Bölüm 24/👨‍✈️🍓👩‍💼
Bölüm 25/👨‍✈️🍓👩‍💼
BAYRAM ÖZEL🍬
Bölüm 26/👨‍✈️🍓👩‍💼
Bölüm 27/👨‍✈️🍓👩‍💼
BÖLÜM 28/👨‍✈️🍓👩‍💼
Bölüm 29/👨‍✈️🍓👩‍💼
BÖLÜM 30/👨‍✈️🍓👩‍💼
TURNA🕊
Bölüm 31/👨‍✈️🍓👩‍💼
Bölüm 32/👨‍✈️🍓👩‍💼
Bölüm 33/👨‍✈️🍓👩‍💼
Bölüm 34/👨‍✈️🍓👩‍💼
🎶GİZEM🎶
Bölüm 35/👨‍✈️🍓👩‍💼
Bölüm 36/👨‍✈️🍓👩‍💼
Bölüm 37/👨‍✈️🍓👩‍💼
Bölüm 38/👨‍✈️🍓👩‍💼
Bölüm 39/👨‍✈️🍓👩‍💼
Bölüm 40/👨‍✈️🍓👩‍💼
Bölüm 41/👨‍✈️🍓👩‍💼

Bölüm 12/👨‍✈️🍓👩‍💼

45K 2.5K 438
By mavigelincikyk

Bu bölüme bir ithaf ile başlamak istiyorum. Bir kaç kelimesiyle beni mutlu eden okurcanım bu bölüm senin için: ezramatthewmiller

Gösterdiğiniz ilgi içinde ayrıca minnettarım. Galiba bunu söylemekten hiç vazgeçmeyeceğim.❤

Oy verdiysek keyifli okumalar iki gözümün çilekleri.🍓

İçindeki mutluluğu tarif et deseniz anlatacak kelimeleri bir araya getiremem. Tarifi imkansız bir his, nereden geldiğini bilmediğim büyük bir neşe. Bir çift gözün beni bu hale getireceğini söyleselerdi inanmazdım. Yıllar önce bir kitapta okuduğum cümle geldi aklıma, 'geçmişi ve geleceği bırakın içinde bulunduğunuz anı yaşayın' o zamanlar bunu yapmayı beceremiyordum. Geçmiş koca bir boşluk gibi yakamda, gelecek bilinmezliklerle aklımda. Ama şimdi sadece anı yaşıyorum, anı onunla yaşamayı istiyorum. Yanından ayrılalı en fazla 20 dakika oldu ama ben sanki yıllarca evimden uzakta kalmışım gibi hissediyorum.

Aynayla olan sersem bakışmam hızla açılan kapı ile son buldu. Eve adım attığımdan beri ellinci kez anlattığım dün geceyi umarım bir kez daha sormazdı canım arkadaşım.

"Sen daha hazır değilsin."

Sibel eli belinde baştan aşağıya beni süzüp kaşlarını çattı. Onun yaptığı gibi bende üzerime baktım.

"Hazırım ya Sibel. Olmamış mı böyle?" dedim tekrar üstümdekilere bakarak.

"Kız kayınvalidenin evine gidiyorsun, pantolon tişörtle mi gideceksin." Dedi dolabımı karıştırarak söylenmelerine devam ediyordu.

"Ama sende pantolon tişört giymişsin."

Eline aldığı yeşil elbiseyi üzerime tutup beğendiğini belli eden bir gülümsemeyle baktı.

"Canım ben senin için böyle giyindim. Bugün sen dikkat çekmelisin, millet gelin görsün" diyerek içten bir kahkaha attı. Kendini beğenmiş zilli şey.

"Beni beğenecek böyle beğensin" dedim kendimden emin başım dik.

Sibel gözlerini devirdi.

"Gül yanaklım adam seni dün gece çilekli pijamanla beğenmiş zaten. Ama biz yine de o pijamanın üstünü kapatmaya çalışalım."

"Yaa hatırlatma, öyle gittiğimi bile sen deyince fark ettim." Diyerek yüzümü buruşturdum.

"Nasıl uçtuysan artık adamın yanına, aklın gitmiş." Diyen Sibel'in kahkahası odada yankılandı.

Kızgın bir ifadeyle Sibel'e bakınca zorda olsa gülmeyi bıraktı.

"Keşke bize gelselerdi. Güzel bir kahvaltı hazırlardık."

"Söyledim ama Asiye teyze arkadaşın yol yorgunu ben size hazırlarım dedi." Diyerek üzerimdekileri çıkarmaya başladım.

"Düşünceli kadın, hanesine artı bir puan eklendi."

Sibel'in sözleriyle gözlerimi devirip elbisenin kuşağını bağladım.

"Hadi hazırım ben, anahtarları al çıkalım."

Evden çıkıp Alpay'ların evin önüne geldiğimizde elbisemi ve saçlarımı düzeltmeye başladım.

"Tamam güzelsin kız, bas artık şu zile" dedi kısık sesle, zili işaret ederek. Zile basıp bir adım geri çekildim. Kısa bir süre sonra kapı açıldığında Alpay tüm yakışıklılığı ile karşımdaydı.

Kapıyı açarken bile yakışıklı vicdansız dev.

Ben yüzümdeki sırıtmayla Alpay'a bakarken Sibel koluma dirseği ile vurup kendime getirdi.

"Hoş geldiniz" derken ikimize söylüyordu ama gözleri sadece bendeydi.

"Hoş bulduk"

Sibel ile aynı anda konuşunca yüzünde kocaman bir gülümseme oluştu. İçeriye geçerek bize uzattığı terlikleri giydik.

"Hoş geldiniz kızlar."

Asiye teyze elinde havlu, yüzünde her zaman ki gülümsemesiyle mutfak kapısında belirdi.

"Hoş bulduk"

Kurulmuş saat gibi ikidir aynı anda verdiğimiz cevapla yüzümü buruşturdum. Yandan baktığımda benim yakışıklı dev elleri cebinde gülüyordu. Çok fazla bakınca kendimi kaybettiğim için Asiye teyzenin yanına geçtim. Sibel ile tanıştırdıktan sonra yardım için mutfağa geçtik. Asiye teyze kahvaltılıkları çıkarmış patatesleri kızartmaya başlamıştı. Sibel menemen için soğanı ve biberi doğramaya başlayınca bana masayı hazırlamak kaldı. Mutfak masasındaki kahvaltılıkları tepsiye alıp içeriye götürdüm. Salon kapısına gelince derin bir nefes alıp içeriye girdim. Dün gece ki halim, konuşmalarım aklıma geldikçe utanıyordum. Alpay tekli koltukta oturmuş çatık kaşları sert yüzüyle telefonuna bakıyordu. İçeriye girmemle bakışları beni buldu. Yüzünde çapkın bir gülümseme belirirken tek kaşı havalandı. Masaya yaklaşıp tepsiyi boşaltırken arkam ona dönüktü ama bakışlarını hissediyordum. Tepside kalan son tabağıda masaya koymuştum ki ensemde hissettiğim nefesle ürperdim. Elleriyle iki yanımdan kollarımı tutup bedenini biraz daha yaklaştırdı. Kulağımın dibinde hissettiğim nefesiyle gözlerimi kapattım.

"Hümeyra" dedi boğuk sesiyle.

"Hıı" dedim başımda olmayan aklımla.

Verdiği nefes ve çıkardığı sesten güldüğü belli oluyordu.

"Nefes al güzelim"

Söylemeseydi nefesimi tuttuğumu bile fark edecek halde değildim. Tuttuğum nefesi bir anda verince ciğerlerimin rahatladığını hissettim.

Ah be dev.

Yönümü kendine çevirdiğinde okyanus mavisi gözleri misafir etti onun deyimiyle göl gözlerimi.

"Bir daha bu elbiseyi giyme"

Bir anda söylediği ile çıktığım bulutların üzerinden düştüm. Ne yani beğenmemiş miydi? Halbuki bence çok güzeldim. Aynada kendimi güzel gördüm, bu bana yetmişti. Ama o da beğenmeliydi.

"Güzel olmamış mı?" Dedim sesime yansıyan hüzünle.

"Aksine çok güzel olmuş. Göl gözlerinle bir bütün gibi. Işık saçıyorsun ama bu ışığı sadece ben görmek istiyorum."

"Işık saçmayı seviyorsam demek" dedim utangaçlığımı bastırmak için takındığım ukalalıkla. Birden kaşlarının çatılmasıyla ellerim istemsizce kaşlarına çıktı. Baş parmağımla düzeltmeye çalıştım.

"Çatma kaşlarını çok çirkin oluyorsun."

Aksine böyle bile çok yakışıklıydı ama yakışıklı dengesiz devin bunu bilmesine gerek yoktu.

"Gerçekten mi?" Diyerek biraz daha yaklaştı. Artık bedenlerimiz tamamen birbirine temas ediyordu. "Gerçekten çirkin mi oluyorum?" Diyerek devam etti. Tek kaşı havada yüzünde muzip bir gülümsemeyle beni kendi silahımla vurdu. Ellerimi göğsüne koyup itmeye çalıştım ama yerinden bile oynamadı. Tekrar denediğimde utanmam hoşuna gitmiş olacak ki kısık bir kahkaha atıp geri çekildi. Bende hızla mutfağa geçtim.

Kahvaltı sofrasında çok koyu bir sohbet hakimdi. Sibel sürekli benim çocukluğumdan bahsediyor herkesi güldürüyordu. Tabii bende onu eve gidince güldürecektim.

"Eğer Hümeyra kayıpsa ya ıhlamur ağacının tepesindedir ya da mutfakta yemek yapanların yanında. Hele Gülşah annem, ağacın tepesinden düşecek diye az ağlamadı" dedi Sibel elindeki çatalıda sallayarak.

"Ağacın tepesine neden çıkıyordu"dedi Asiye teyze kahkalarının arasından fırsat bularak.

"Genellikle oraya koruyucu aile almaya geldiği zaman çıkardı"diyerek ağzına bir peynir attı Sibel. Bende çayımı yudumlarken onları dinliyordum. Bu sözler bize pek dokunmuyordu ama Asiye teyzenin bir anda yüzü düşüp üzgün bir hale büründü. Alpay'a döndüğümde onunda dişlerini sıktığını çenesinin gerilmesinden anlayabiliyordum. Tam konuyu değistirecektim ki Alpay'ın telefonu çaldı.

"Efendim doktor."

"...."

"Tamam evdeyim gel al"

"...."

Alpay telefonu kapatıp masaya bıraktı.

"Hayırdır oğlum?" dedi Asiye teyze.

"Doktor arabayı bakıma vermişte benim arabayı istedi." Diyerek arkasına yaslandı. Asiye teyze de önüne geri döndü.

Kahvaltımızı bitirip masayı topladık. Tekrar çay suyu koyduğumuzda masada süren muhabbetimiz muktakta da devam ediyordu. Ben hazırladığım bardakları salona götürürken zil çaldı. Alpay yanımdan geçerken göz kırpıp kapıya ilerledi. Orta sehpaya tepsiyi bırakıp arkamı dönmüştüm ki geçmiş tokat gibi kanlı canlı karşımdaydı.

"Yiğit"

"Hümeyra"

Karşımda duran bu adam bizim için yakın geçmişin en büyük acısıydı. 2 yıl önce yaşananlar bir film şeridi gibi gözlerimin önünden geçerken yüzümde buruk bir tebessüm oluştu. Aynı ifade onun yüzüne de yansırken benim düşüncelerimden farklı bir düşünceye sahip değildi.

Büyük aşk.

Üç kelime ile biten sevda.

Şimdi bu aşk bir yara olarak kalpte kalır mıydı?

Şayet bu kaderse...

Kıvırcık kızılına kavuşur muydu?

"Dünya gerçekten küçükmüş" dedi. Bu ses tonunu biliyordum. O günde aynı bu tonda konuşmuştu. Benim karşımda yaralı çok yaralı bir adam vardı ama arkasında gözlerinin dolmasına engel olamayan kadın bu adamdan daha fazla yaralıydı.

"Ben eve geçiyorum Hümeyra" dedi sanki Yiğit burada yokmuş gibi. Gözlerine inat yüzünde kocaman bir gülümseme vardı. Ama benim kızılımın kalbi yanıyordu. Yiğit duyduğu sesi tüm hücrelerine işler gibi kapattı gözlerini. Sanki açsa en güzel rüyasından uyanacaktı. Hareket bile etmiyordu. Elbette beklenilen bir durum değildi bu şaşkınlık üçümüzü de etkisi altına almıştı.

"Kızım çay içecektik daha" diyen Asiye teyze ortamda ki garipliği fark etmiş olacak ki hepimizin yüzüne tek tek baktı. Sibel Asiye teyzeye sadece küçük bir tebessüm sundu. Konuşsaydı cümleler ilmek ilmek takılırdı. Ama bu saatten sonra kaçınılmaz bir şey vardı ki kimse engel olamazdı.

"Merhaba Sibel"

Sessizlik...

İki kelime...

"Merhaba Yiğit"

İşte bu kadardı... Geleceğini, umutlarını, hayallerini sunduğun kalbe yıllar sonra kuru bir merhaba demek vardı bu hayatta.

Sibel'in gözleri beni bulduğunda, ne istediğini biliyordum. Yalnız kalmaya ihtiyacım var yardım et diyordu.

"Sen eve geç, ben birazdan gelirim."

Ben cümlemi bitirir bitirmez Asiye teyzeyi öperek arkasına bile bakmadan gitti. Eğer baksaydı gidemezdi. Zaman sevdasından almamış aksine üstüne eklemişti.

"Yiğit oğlum otur hadi bir bardak çay iç." Diyen Asiye teyzeyi Yiğit kırmamış koltuğa doğru yönelmişti. Asiye teyzenin merak ettiği çok şey vardı ama öyle bir kadındı ki görmezlikten gelip zamanını beklemesini çok iyi biliyordu. Lakin Alpay bir açıklama bekler gibi yüzüme bakıyordu.

"Sonra"dedim gözlerine yalvarırcasına bakarak. Yavaş yavaş kafasını sallayıp Yiğitin yanına oturdu. Bir kaç konunun haricinde sessiz geçen çay faslının arkasından Yiğit kalkmış bende bardakları mutfağa götürmüştüm ki arkamdan kapanan kapı ile bir anda irkildim.

"Yiğit'i nereden tanıyorsun?"

"Eski bir arkadaş"

"Seni duygulandıran, gözlerinin dolmasına sebep olan bir arkadaş."dedi kelimelerin üstüne basa basa.

Ah benim kıskanç devim. Şimdi bu hallerinle benim Ankaranın bağlarına geçmem lazım ama kalbim bunu yapamayacak kadar buruk.

"Yarım kalmış bir aşk diyelim"

Söylediğim sözlerle kaşları olabildiğince çatıldı. Şu an ki sinirini anlamayan ancak aptal olabilirdi. Ellerimi tekrar kaşlarına çıkarıp baş parmağımla düzelterek saçlarına dokundum.

"Bu benim hikayem değil. Sibel ile Yiğit'in hikayesi, anlatmakta bana düşmez."

Rahatladığını belli eden bir nefes bıraktı. Yüzüme yayılan sıcak nefesi ile gözlerimi kapattım. Bu adam beni çok kolay etkisi altına alıyordu. Yanağımda hissettiğim sıcaklıkla bir anda gözlerimi açtım.

Öpüyordu şu an beni değil mi?

Evet evet tam olarak öyle yapıyordu.

"A-Asiye teyze" dedim kekeleyen dilime lanet ederek. "Görmesin böyle"

"Namaz kılıyor" dedi dudakları hala yanağımda dururken.

"Ben gideyim artık, Sibel'e bakmam lazım" diyerek anın büyüsünü bozdum. Beni daha fazla zorlamadan çekilip kapıya kadar geçirdi.

Evin kapısında öylece kaldım. Kendimi toparlayıp Sibel'e destek olmam lazımdı. Bir gün böyle bir anın geleceğini hiç düşünmemiştim. Eve girince yavaş adımlarla Sibel'in odasına girdim. Yatağa oturup başını eğmiş yerde ki halıya bakıyordu. Tam karşısında durdum başını kaldırıp yüzüme baktı. Gözlerinden akan yaşlar benim canımı acıtıyordu. Benim kardeşimin en derindeki yarası kanıyordu.

"Acıyor Hümeyra, çok acıyor"

Ellerini belime sarıp başını karnıma yasladı. Bende ellerimi saçlarına götürüp okşadım. O sustu gözyaşları anlattı derdini. 2 yıl önce de böyle demişti 'kalbim çok acıyor' ne zaman geçerdi bu acı kim bilebilir. Ya da geçer miydi?

🍓🍓🍓

O kahvaltının üzerinden tam 1 ay geçti. Okullar açıldı, Sibel öğrencilerine kavuştu. Yiğit'i o günden sonra bir daha hiç görmedik. Alpay'a çok sormak istedim ama onu da beceremedim. Alpay demişken bu bir ay sanırım en çok bize yaradı. Bu kısa zamanda birlikte o kadar çok anı biriktirdik ki tabii bunların büyük oranı Alpay'ın kıskançlıkları ile doluydu. Utanmasa uçan kuştan kıskanacaktı. Hele dün akşamki kıskançlığı, neymiş efendim 30 yaşında adamın üniversitede ne işi varmış. Hadi okuyormuş başka bölüm mü bulamamış. Tabii ben okumanın yaşı olmaz deyince biraz daha sinirlendi ama onun bu halleri bile beni mutlu ediyordu. Seviyordum ve dolu dolu sevildiğimi hissediyordum. Hele 1 hafta öncesi, hayatında sadece 'ben' olduğumu öğrendiğim o gün, bir kez daha sevdim onu.

Flashback

"Beni bile dinlemeyecek kadar ne düşünüyorsun?"

Belimden başlayarak karnıma doğru hareketlenen ellerle bedenim yerini ezbere bilirmiş gibi onun bedenine bıraktı kendini. Onun kolları yuva, kokusu nefes, gözleri huzurdu.

"Hiç" dedim yaşadığım huzuru bozmamak adına. İnanmadığını biliyordum ama içimdekileri söylemekten daha doğrusu sormaktan çekiniyordum. Duyacaklarımın bana iyi gelmeyeceğini biliyordum. Belki dedi içimdeki ses bir umut ararmış gibi.

Belki hiç olmadı.

Peki ya olsa ne değişirdi ki?

Hiçbir şey.

Benim deli kalbim yine onu sever, gözlerim yine onda tutuklu kalırdı.

Ama...Ama'sı yüreğime çığ gibi yüktü.

Başka bir kadını sevmişse bu içimden asla çıkmazdı. Peki ya arzulamışsa ve hatta en kötüsü başka bir tende kaybolmuşsa. Bunun cevabı beni ölesiye korkutuyordu.

"Beni kandırmaya çalışma küçük cadı. " diyerek boynuma tüy kadar hafif bir öpücük bıraktı. Kendini geri çekmeden dudaklarını boynumdan omzuma doğru sürttü. Ah bu his, benim tattığım bu hissi başka bir kadının daha yaşaması.

"Kandırmıyorum ki" dedim omuzlarımı silkerek.

Belime sarılı kolları beni kendine doğru çevirip gözlerimin en derinlerine doğru baktı. Ne düşündüğümü kendi anlamaya çalışıyordu. Ve ben biliyordum ki bugün buradan konuşmadan gitmeyecektik.

Kocaman elleri saçlarımda ahenkle dans ederken ben tüm düşüncelerden tek tek uzaklaşıyordum. İlk defa bu kadar yakındık birbirimize ilk defa bu kadar çok hissediyordum onu. İki haftadır sadece elimi tutan adam şimdi bedenini bedenime kilitliyordu.

"Gözlerin canının yandığını söylüyor Hümeyra, ve ben bu bakışı hiç sevmedim" dedi alnı alnıma yaslayarak "anlat bana, bu bakışların sebebi ben miyim?" Dedi saçlarımdaki parmaklarını enseme doğru götürerek.

Derin bir nefes alıp kapattım gözlerimi tüm güçsüzlüğüm ama bir o kadar büyük cesaretimle, sordum en derinlerimde ki cevapsız soruyu.

"Başka bir kadın oldu mu?"

Güldü. İlk kez bu kadar içten, bu kadar nefes kesici güldüğüne şahit oluyordum. Bu gülüş öyle çok işlemişti ki gözlerime aklımdan her şey silinse bir tek bu gülüş kalırdı.

"Sence" dedi burnunu burnuma sürterek " Sence olmuş mudur göl gözlüm?" Diyerek bir öpücük bıraktı burnumun ucuna. Kendini biraz uzaklaştırıp vereceğim cevaba odaklanmıştı.

"Olmuş olabilir" derken olmaması için yakarır gibiydi sesim. Yüzündeki mimikler ciddileşirken nefesi yüzüme vuruyordu.

"Hiçbir kadına" dedi sağ kolunu belime sarıp açtığı mesafeyi tekrar kapatarak "sana hissettiklerimi hissetmedim" diyerek alnını tekrar alnıma yasladı. " Hiçbir kadına dokunmadım sana dokunduğum gibi" elleri enseme uzanıp baş parmağı gömleğimden içeri sızarken " Hiçbir kadını arzulamadım seni arzuladığım gibi" aldığı nefes sanki yetmiyordu ciğerlerine "ve sevgilim hiçbir kadının dudaklarına dokunmadı dudaklarım" o beni sıkıca tutmasa vücudum kendini taşımayacaktı, ama susmadı beni benden alan sözlerine devam etti tüm içtenliği ve kesinliğiyle. "Şimdi varsa iznin dudaklarım senin dudaklarınla mühürlenmek istiyor." Dedi kapanmak üzere olan gözlerime bakarak.

Gözlerimi kapatıp dudaklarımı araladığımda sözsüz davet ediyordum ki davetime icabet gecikmedi. Sıcak dudakları dudaklarımı talan ederken artık ikimizinde ilki birbirimize aitti. Dudakları dudaklarımdan ayrılırken, alt dudağımın kenarına ufacık bir öpücük bırakmayı unutmamıştı.

"Şimdi sevgilim, ben bir tek senin"

Flashback son.

Çalan telefonumla, anılardan sıyrılıp masaya dayadığım başımı kaldırdım. Ekranda gördüğüm isim tüm yorgunluğumu unutturmuştu.

"Güzelim"

"Efendim hayatım"

"İşin bitti mi?"

"Bitti, çıkacağım birazdan"

"Tamam güzelim, aşağıda seni bekliyoruz."

"Kiminle" dedim şaşırarak.

"Annemle, hadi gel artık gözlerini görmeye ihtiyacım var."

Tamam diyerek telefonu kapattım. Normalde askeriyeden bu kadar erken çıkmazdı ama bugün işi erken bitmiş olabilirdi. Çantamı alıp odamdaki küçük aynada son kez kendime bakarak hemen çıktım. Fakültenin önünde arabaya yaslanmış kollarını önünde birleştirdiği için beyaz tişörtünden kol kasları daha belli olmuş tüm heybetiyle etrafına bakıyordu. Bu hali kaşlarımı çatmama neden oldu. Etrafa bakındığımda kimsenin olmamasıyla rahatladım. Hızla yanına gidip sarıldım. Daha uzun, sıkıca sarılmak isterdim ama müstakbel kayınvalidem arabanın içinde sırıtıyordu. Geri çekilerek arabaya yöneldim. Asiye teyze arkaya oturmuş ön koltuğu benim için boş bırakmıştı. Yerime yerleşince arkamı dönüp gülümsedim.

"Nasılsın Asiye teyze"

"İyiyim güzel kızım sen nasılsın"

"Bende iyiyim. Anne oğul gezmeye mi çıktınız?" Dedim gülümseyerek.

"Samsuna gidiyorum. Gitmeden seni de görmek istedim. Alpay sağolsun getirdi."

Asiye teyze gideceğini söyleyince suratım düştü o kadar alışmıştık ki birbirimize neredeyse her günü birlikte geçiriyorduk. Hatta Alpay'dan daha fazla onu görüyordum.

"Neden gidiyorsun Asiye teyze, sabah hiç bahsetmedin."

Anlık Alpay'a bakarak tekrar bana döndü.

"Babam kızını özlemiş. Biraz hasret gidereyim."diyerek ellerime uzanıp sıktı. "Hem gitmişken gelinimi anlatacağım" deyince utancımdan nereye bakacağımı şaşırdım. Yandan Alpay'a baktığımda çarpık bir gülümsemeyle yola bakıyordu. Havaalanına geldiğimizde Asiye teyze kendi telefonunu uzattı, öz çekim yapıp babasına gösterecekmiş. Bu kadını o kadar çok seviyorum ki. Bazen, acaba Alpay'dan daha mı çok seviyorum diye düşünmüyor değilim. Asiye teyzeyi yolcu ettikten sonra bizde yemek için bir restorana gittik. Güzel geçen yemeğin ardından eve gitmek için yola çıktık. Ben sürekli konuşuyordum Alpay'da büyük ilgiyle her anlattığımı dinliyordu. Evin önüne geldiğimizde kemerini açıp bana doğru döndü. Ben zaten ona bakıyordum.

"Güzelim, bu gece birlikte vakit geçirelim mi?" Diyerek işaret parmağının tersi ile yanağımı okşamaya başladı. Bu yaptığı uykumu getiriyordu ama şu an daha önemli bir konu vardı.

Geceyi birlikte geçirmek.

Dinimi layıkıyla yerine getiremiyorum belki, ama bu günahı, sevabı bilmiyorum anlamına gelmiyor. Günah bu yaptığım, hatta yaptıklarım, belki bundan sonra yapacaklarım. Ama neden bilmiyorum nefsim onun yanından bir an olsun ayrılmak istemiyor. Günaha sürükleniyorum, korkuyorum ama yine yapıyorum.

Hiçbir şey söylemeden yüzüne bakmamı yanlış anlamış olacak ki başka bir öneride bulundu.

"Eve gelmek istemezsen, parkta otururuz" dedi tüm ciddiyetiyle.

"Yok gelirim de, bir sorun yok değil mi?"

"Evde konuşuruz. Hadi sen üzerini değiştir bende eve geçiyorum."

"Tamam" diyerek arabadan inip kendi evime ilerledim. Eve girdiğimde Sibel yoktu. Bugün diğer öğretmenlerle akşam yemeğine gideceklerdi. O yüzden mesaj atarak gece evde olmayacağımı haber verip duşa girdim. Kısa bir duşun ardından siyah taytımı ve beyaz salaş tişörtümü giyerek Alpay'ların evine geçtim. Kapıyı açtığında üzerini değiştirmiş saçından ensesine doğru su damlaları akıyordu. Hızla kapıyı kapatıp sıkıca sarıldım. Sarılmama anında karşılık verip belimden sıkıca kavrayıp havaya kaldırdı. Bende ayaklarımı onun beline dolayarak anlına bir öpücük bıraktım. Ben kucağındayken salona yürüyüp koltuğa oturdu.

"Özledim" dedi başını boynuma gömerek " çok özledim kokunu" diyerek derin bir nefes aldı. Kokumu içine çekiyordu. Başımı geri atıp omuzlarını sıktım.

"Bu kadar yeter, çok koklama" dedim muzip bir sırıtışla. Aslında dünden razıydım ama naz yapasım vardı.

"Yetmez, uzun süre koklayamayacağım."dediği anda kaşlarım çatıldı.

"Ne demek uzun süre"

Başını boynuma tekrar gömdü.

"Yarın göreve gidiyoruz. Ne kadar sürer bilmiyorum "dedi. Başı boynumda olduğu için sesi boğuk çıkmıştı. Ani bir hareketle kucağından kalktım. Gözlerim şimdiden dolmaya başlamıştı. O da ayağa kalkıp karşıma geçti. Kolumdan tutarak kendine çekip sıkıca sarıldı.

Yavaş yavaş okşadığı saçlarımın arasında hissettiğim ılık nefesiyle gözümden akan yaş onun omzuna düştü. Elleri saçlarımın üzerinde hareketsiz kalırken sıkıca sarıldığım bedeni gerildi. Önce anlımdan öptü, sonra yaşların bulanıklaştırdığı gözlerimden. Dudakları tenimde kayarken kulağımın hemen altında durdu ve tüy kadar hafif bir öpücük bıraktı.

"Hümeyra'm' " dedi dolu dolu sesiyle. Verdiği nefes ılık bir meltem gibiydi. "Hiç yaşamadığım bir duyguyu yaşıyorum... Korku... Gözlerindeki ışığın sönmesinden korkuyorum. Yüzündeki gülümsemenin kaybolmasından korkuyorum. Buna sebep olmaktan korkuyorum." Dedi ondan ilk kez duyduğum güçsüz bir sesle.

Başımı biraz geriye atıp dudaklarımı en sevdiğim yere yönlendirdim. Yutkundukça hareketlenen adem elmasını öptüm. Onun yaptığı gibi dudaklarımı teninden ayırmadan hareket edip çenesinde durdum orayada bir öpücük bırakıp kulağına yaklaşıp kulağının kenarını öptüm. Bu hareketimle zaten gergin olan bedeni iyice gerilmişti.

"Korkuyorum" dedim ona göre kısık ama güçlü sesimle. "Sensiz kalmaktan korkuyorum. Seni hissedememekten korkuyorum."

Yavaşça yüzüme yaklaşırken ben yapacağı şeyi anlayıp gözlerimi kapatmıştım. Dudaklarımın üzerinde duran dudakları hareket etmiyor sadece sertçe dudaklarıma bastırıyordu. Ellerimi boynunda birleştirip bacaklarımı tekrar beline sardım onun elleri benim belimde duruyordu. Bu sefer dudaklarına ilk dokunan ben olmuştum ama bu öpüş diğeri gibi masum değildi.

Geri çekildiğimizde, aramıza sadece nefes alacak mesafe bırakmıştık. Dudaklarım hala dudaklarına dokunacak kadar yakındı bu gece bizimdi ve ben ondan tek bir şey istiyordum. Fısıldadığım cümle ile mümkünmüş gibi daha da sardı bedenimi.

"Bana geri gel..."

🍓

🍓

🍓

🍓

🍓

Hatalarım olduysa affola.❤

Sizce Yiğit ve Sibel neden ayrıldı?

Hümeyra asker yolu gözlemeye başladı. Alpay yokken başına bir iş gelir mi?

Gelecek bölümde görüşürüz.❤

Continue Reading

You'll Also Like

72.2K 4.5K 26
Savcı ve asker hikayesidir aynı zamanda bir gerçek aile hikayesidir kitabıma bir şans verin lütfen
351K 22.4K 23
17 yıl önce bir kötülük yapıldı, bu kötülük herkesin ruhunda unutulmayacak yaralar bıraktı. Yara alanlar, asıl yaralıya yeni yaralar açmayı umursama...
ASYA By Su

ChickLit

275K 15.2K 31
Abi kitapları kıtlığı çekiyorsanız doğru yerdesiniz. Bölümleri yazdıkça atacağım. "Onu istemiyorum." Nefret dolu bakışları bendeyken babamdan uzakla...
672K 41.5K 46
GERÇEK AİLE KURGUSU İlk kitabım olduğu için yazım yanlışları ve mantık hataları olabilir. *13.11.2023*