YASAK (TAMAMLANDI) -Pus Seris...

Bởi ankaaric

1.3M 47.9K 15.1K

+18 SAHNELER İÇERİR Çocukluğundan beri abisinin arkadaşına aşık bir genç kız olan Bilge, yurt dışına çıktığı... Xem Thêm

1.Bölüm
2.Bölüm
3.Bölüm
4.Bölüm
5.Bölüm
6.Bölüm
7.Bölüm
8.Bölüm
9.Bölüm
10.Bölüm
11.Bölüm
12.Bölüm
13.Bölüm
14.Bölüm
15.Bölüm
16.Bölüm
17.Bölüm
18.Bölüm
19.Bölüm
20.Bölüm
21.Bölüm
22.Bölüm
23.Bölüm
24.Bölüm
25.Bölüm
27.Bölüm
28.Bölüm
29.Bölüm
30.Bölüm
31.Bölüm
32.Bölüm
33.Bölüm
34.Bölüm
35. Bölüm
36.Bölüm
37.Bölüm
FİNAL
Tufan ve Minel

26. Bölüm

22.6K 1K 224
Bởi ankaaric


Evin yardımcısının Giray'ı tanımamış olma ihtimali olmadığı için meraklanan Bilge kaşlarını çattı. Giray olabilir miydi? O kadar mesajın, aramanın arkasına gelmiş belki de arkadaşı olduğunu söylemesini rica etmişti. Sıkıntıyla nefes vererek "Billur Abla Giray geldiyse hiç uğraşmasın gitsin. Değil konuşmak, yüzünü bile görmek istemiyorum onun." diye bıkmış bir ifadeyle söylendi. Dünkü perişan halinden Giray'la bir sıkıntısını olduğunu anlayan orta yaşlı yardımcı kafasını olumlu anlamda salladı. 

"Anladım canım ama gelen Giray Bey değil. Daha önce gördüğümü hatırlamıyorum. Sen giyinip gel istersen." kadının sözleriyle iyice kafası karışan Bilge, aklına gelen Altan ihtimalini de Billur Hanım'ın daha önce görmediğini söylemesiyle elemiş oldu. Kafasını sallayarak onu onaylayıp odadan çıkmasına neden olurken adımlarını dolaba yöneltti. 

Üstüne bir şeyler giyindikten sonra saçlarındaki havluyu çıkarıp kenara attı. Saçını taramaya vakti yoktu. Kimin geldiğini merak ediyordu. 

"Bir şey içer misiniz?" Yardımcı Billur Hanım'ın sesini merdivenlerden inerken duyan Bilge, karşısındaki kişinin ne cevap vereceğine kulak kesildi. 

"Teşekkür ederim çok kalmayacağım." duyduğu ses ile hızla kaşlarını çatarak yüzünü buruşturdu. Gerçekten gelmiş olamazdı değil mi? Asu bu kadar yüzsüz bir insan değildi. Duyduğu sesi yanlış anlamlandırmış olmayı dileyerek hızlı adımlarla aşağı indi. 

Fakat ne yazık ki doğruydu. Salona adımını attığında dünden beri acı çekmesine neden olan kadını karşısında görünce öfkeyle "Sen hangi yüzle buraya geliyorsun?" diye söylendi. Senin tükürür gibi çıkmasına engel olamamıştı. Oturduğu yerden kalkan Asu, yardımcıya dönerek kibar bir şekilde kendilerini yalnız bırakmasını rica etti. Olayı anlamakta güçlük çeken Billur Hanım, sorgulayıcı bakışlarla Bilge'ye döndüğünde ondan da onay aldıktan sonra mutfağa doğru ilerledi. 

Orta yaşlı hizmetçinin gitmesini bekledikten sonra kendisine iğrenerek bakan Bilge'ye dönüp sıkıntıyla nefes verdi Asu. "Anlatmam gereken şey-" Bilge'nin histerik bir biçimde gülmesiyle sözü yarım kalarak duraksadı. 

"Ne anlatacaksın Allah aşkına? O odada ne halt yediğinizi mi? 'Şirkette gördüğün yetmedi Bilge, biraz da burada gör. Daha çok gireyim kabuslarına.' demeye mi geldin? Yoksa sen de Giray gibi her şeyi inkar mı edeceksin?" Bilge'nin hala sakinleşmemiş olması Asu'ya garip gelmemişti. Kim olsa aynı düşünürdü ama konuşması gereken bir konu vardı ve Bilge'nin bu hallerini çekmek için gelmemişti. Üstelik ortada yanlış anlaşılmış bir şey vardı. 

"Ya sen? Çocukluk yapıp konuşmama izin vermeden gitmemi mi sağlayacaksın? Ki bu Giray ile bir daha birleşmenize engel olacak en büyük şey. Çünkü sen de ben de çok iyi biliyoruz ki Giray bir şeyden vazgeçtiği zaman tamamen vazgeçer. Bu sen olsan bile. Peşinden koşmaktan bıktığı zaman çekip gidecek. Ve sen ne kadar istesen de sana dönmeyecek." Asu'nun gerçekleri söylemesiyle sertçe yutkunan Bilge, derin bir nefes verdi. Fakat yelkenleri suya indirmeyecekti. Giray'ın doğru söyleme ihtimalini ve onu kaybetme düşüncesini aklından geçirmek istemiyordu. 

Fakat belli ki Giray doğru söylüyordu. Yoksa Asu kalkıp buraya kadar gelmez, üstüne bir de bu cümleleri kurmazdı. 

"Ne güzel sustun öyle. Bir yanın inanırken diğer yanını dinleyerek 'Git.' demek yaptığımız en büyük yanlışlardan birisi Bilge. İnandığın şeye göre hareket etmelisin bu hayatta. Çünkü bazı bedeller inandığın şeyler uğruna ödenmeli. Hiç uğruna değil." Bilge'nin, bu bilgiç tavırlara sinir olduğu yüzünden belli oluyordu ama doğruları söylediği için daha fazla sinirlendiği belliydi. Az önce kalktığı koltuğa oturarak Bilge'ye de karşısındaki koltuğu gösterdi. Gözlerini devirerek onun gösterdiği yere oturan Bilge anlatacaklarını dinlemeye başladı. 

"Giray sana ne dedi bilmiyorum, sen çekip gittikten sonra benim de suratıma bakmadı. Sanki her şeyi ben planlamışım gibi. Haklı da. Onun tarafından bakılınca öyle gözüküyor. Sonuçta onu odasına çağıran kişi benim." 

Asu'nun anlattığı şeylerden sonra Giray'ın doğru söylediğine gerçekten inanan Bilge sıkıntıyla oflayıp elini yüzüne kapattı. Fakat yine de hala sinirliydi Giray'a. Başka bir yerde konuşamıyorlar mıydı da eski sevgilisinin odasına gitmişti.

"Sonra o geri zekalı sekreteri kovdum işten. Giray'ın da benim buraya geleceğimden haberi yok. O yüzden tahminimce kıza ulaşmaya çalışıyordur. " Giray'ın mesajlarına gitti Bilge'nin aklı. Her şeyi kanıtlayacağını söylüyordu. Asu'nun tahmini doğru olmalıydı. Bir anda Asu'nun Giray'ı daha iyi tanıyor olması içindeki kıskançlık dalgasının yükselmesine neden olmuştu. Daha fazla dayanamayarak kısa kesmesi için Asu'ya söylemde bulundu.

"Ee odada konuşacağınız önemli mevzu neydi? Onu söylemedin." aynı zamanda bu kadar önemli olan mevzuyu oldukça merak ediyordu. Çünkü konuşma arasında Asu birkaç kez bu konunun önemli olduğunu vurgulamıştı. Derin bir nefes alıp veren genç kadın nasıl söyleyeceğini bilmiyor gibiydi. Biraz da gerilmişti. 

"Giray'ın hapse girme ihtimali var Bilge." duyduğu şeyi aklına mantığına yatıramayan Bilge, şok içerisinde cevap verdi. 

"Ne?"

Asu'nun arabasına binip uzaklaşmasını izledikten sonra sıkıntıyla kapıyı kapattı. Daha sonra hızlı adımlarla odasına ilerledi. Bu meselenin artık çözülmesi gerekiyordu. Odasın girdikten sonra dolabını açarak birkaç parça kıyafet çıkartıp yatağa bıraktı. Duştan sonra açık bıraktığı saçları da Asu ile konuştukları süre zarfında kurumuştu bile. Üzerini giyindikten sonra telefonunu alarak hızla numarayı çevirdi. 

"Oo kimler arıyor beni? Siz beni arar mıydınız Bilge Hanım?" karşısındakinin pişkin pişkin konuşmasıyla gözlerini deviren Bilge "Laf kalabalığı yapmayı bırak Altan. Yarım saate kadar attığım adrese gel." diyerek telefonu suratına kapattı.

Toplantıdan çıktığında telefonuna gelen mesajla hızla cebinden çıkaran Giray, Bilge'den gelmiş olmasını dileyerek açmıştı fakat ekrandaki isim  "Orospu çocuğu." diye söylenmesine neden oldu. Altan'dan bir mesaj beklemiyordu. Daha 1 hafta önce bu adam şovunu yapmamış mıydı? Yine niye kaşınıyordu da adeta "Gel benim belamı sik Giray!" diyordu?

"Sevgilin benimle buluşmak istedi. Cilveleşmemizden rahatsız olmayacaksan gelip bak istersen." Yazıyı okuduktan sonra attığı ekran görüntüsünü büyüttü. Bilge'nin böyle bir şey yapacağına inanmıyordu. Fakat ismin altında yazan numara tam olarak Bilge'nin numarasıydı. 

"Ne yapmaya çalışıyorsun Bilge? Böyle bir şekilde intikam almayı düşünmüyorsundur umarım." diye söylenerek sıkıntıyla of çekti. Önünden geçmekte olan stajyerlerden birini durdurarak elindeki dosyaları onun eline tutuşturdu. 

"Bu dosyaları benim sekreterime götür. Çok sağ ol." şaşkın çocuğun bir şey demesine izin vermeden omzuna vurarak hızlı adımlarla asansöre yöneldi. Bilge'nin kötü bir niyetle Altan'la buluşacağına inanmıyordu ama yine de içinde yükselen kıskançlığa engel olamamıştı. Sevdiği kadını o şerefsizin değil yanında görmek isimlerinin yan yana gelmesi bile sinirlerini bozarken bu durum onu deliye döndürmeye yetmişti. 

Asansörden indiğinde karşısına çıkan Asu'nun endişeli yüzü ile duraksadı. "Giray." Kaşlarını çatarak saatine baktı. "Asu acil değilse sonra konuşalım işim var." tam adımını atmıştı ki Asu'nun "Altan.." demesiyle duraksayıp hızla ona döndü. "Ne olmuş Altan'a?" 

Genç kadının duraksayıp ne söyleyeceğini bilmeyen hareketler yapmasıyla öfkeyle "Konuşsana Asu!" diye sesini yükseltti. Yanlarından geçip asansöre binmekte olan adamın ters bakışlarıyla aynı şekilde ona bakıp önüne dönmesini sağladı. 

"Mesaj atmış. 'Bugün büyük şov var haberin olsun.' demiş. Bir şeyler yapacak kesin." Asu'nun söylediği şeyle elini hırsla saçlarından geçiren Giray "Ben bir gideyim şovun âlâsını yapacağım o orospu çocuğuna." diye söylenerek hızla çıkışa doğru yürüdü. İçindeki sıkıntıyla telefonun ekranına bakan Asu büyük bir of çekti.

Giray'ın bahsettiği gece Altan kendi evine geldiğinde elinde büyük bir koz olduğunu ve kendisine yardım etmezse Beril'in, yani Asu'nun kızının, velayetinin babasına verilmesi için gerekli belgelere sahip olduğunu söyleyerek Asu'nun onu dinlemesine sebep olmuştu. Asu'dan istediği şey, Giray ve Zeynep'in davasında Giray'ın aleyhine bir delil çıkarmasıydı. 

Bütün davayı baştan sona inceleyen Asu, Zeynep'in o gece Giray'ın evine gittiğine dair gerekli kanıtları olduğunu ama Giray'ın tacizi reddedecek bir kanıtı olmadığını bulmuştu. Üstelik kamera kayıtları da Zeynep'in lehineydi. Tabi bir de Asu'nun yalancı şahitliğini işin içine katınca Giray'ın hapse girmesi kaçınılmaz olacaktı. 

Şimdi ise Asu sıkıntıyla bir seçim yapmaya çalışıyordu. Altan'ın açığını bulabilmek için bütün avukat arkadaşları ile iletişime geçmişti ama bir şey bulamamıştı. Ve eğer Giray'ı savunursa eski eşinin Beril'i elinden alması hiç zor olmayacaktı. Telefonunun çalmaya başlamasıyla ekranda gördüğü isim kalbinin hızlanmasına yetmişti. 

"Sermet Bey?" diye heyecanla açtı telefonu. Altan'ın eski avukatlarından birisiydi. Anlaşamadıkları için yollarını ayırdıklarını fazla bir şey araştırmaması gerektiğini söylemişti Asu'ya ama şimdi arıyordu. 

"Elimde birkaç belge var Asu Hanım. Bunları bu zamana kadar saklamakla büyük hata yaptım biliyorum. Onları gün yüzüne çıkarmaya da cesaretim yok açıkçası. Birkaç güne karım ve çocuğumu alıp yurt dışına taşınacağım. O süre zarfında Altan'da dışarı çıkamaz zaten." Sermet Bey'in söylediği şeyler ile yüzünde güller açan Asu buluşmak istediği yeri öğrendikten sonra hemen çıkışa ilerledi. Giray'la artık sevgili olmasa da bir arkadaş olarak da onu seviyordu. Ve kimsenin de haksız yere hapse girmesine göz yumamazdı. 

Arabadan inen Giray, hırsla kapısını kapatıp etrafına bakındı. Deniz kenarındaki depo gibi olan küçük yeri gösteriyordu konum. Yanına baktığında gördüğü araba da Altan'ın tam olarak burada olduğunu gösteriyordu. 

"Başlasın bakalım şov Bozlak!" diye mırıldanarak depoya doğru yürümeye başladı. Birkaç adım atmıştı ki yoldan gelen fren ve lastik sesiyle arkasını döndü. Siyah arabadan inen adamın kendisine doğru yürürken gözlüğünü çıkarmasıyla kim olduğunu anladı. "Yavşak Nihat." diye tükürürcesine ismini söyledikten sonra pis pis sırıtan adamın yüzüne baktı iğrenerek. 

"Merhaba Giray Bey. Uzun zaman olmuştu görüşmeyeli değil mi?" Nihat denen adam, Zeynep'in davasında kendisini içeri attırmak için bütün delilleri en ince ayrıntısına kadar inceleyen komiserdi. Aynı zamanda Altan'ın yalaklığını yapmaktan da geri kalmıyordu. Şimdi bir anda neden yanına gelmişti bu adam? 

"Sizi görünce pek öyle gelmedi Nihat Bey. Sesiniz hala kulağımı si.. çınlatıyor." anlatmak istediği şeyi adamın bir anlık düzleşen suratından anladığını düşünerek sahte bir gülümseme gönderdi Giray. "Biliyorsunuz sizinle sohbet etmeyi çok severim ama acelem var." kinaye yaparak depoya doğru dönmüştü ki Nihat'ın kahkahasıyla göz devirerek duraksadı. 

"İlahi Giraycığım ya! Seni almadan gitmemiz mümkün değil. Bizimle merkeze gelmen gerekiyor. İfadeni alalım senin." Yavşak tavırlarına tekrar büründüğüne göre bu adamın elinde bir şey olması gerekiyordu. Elleriyle sakalını düzelterek nefes verdi. 

"Tamam Nihat Bey. Gidelim istediğiniz yere. Önce müsaade edin şu depodaki yavşağı hakettiği gibi yamultayım. Sonra bir de onun için ifademi alın. Git gel yorulmayalım bir daha." Giray'ın sözleriyle gözlerini kısarak depoya bakan Nihat'ın gülümsemesi yüzünde yayılırken elinin cebine gitmesiyle ne yapmaya çalıştığını kestirmeye çalıştı Giray.

Tek eline telefonu alarak birkaç şey yapan adamın telefonu kaldırıp gözüne sokar gibi suratının önüne getirmesiyle bir adım geriledi Giray. "Bak bakalım senin yavşak burada mıymış? Yoksa birisinin sevgilisini mi götürmekle meşgulmüş?" Duyduğu şeyle boş bakışlarını Nihat'ın üstünden çekerek hızla elindeki telefonu çeken Giray, göstermek istediği şeye baktı. Bu sahil değil diğer sahildelerdi. Ve Altan Bilge'nin dudaklarına yapışmış bir vaziyetteydi. 

Telefonun elinden çekilmesiyle öfkeyle o tarafa döndü. "Şş sakin ol aslanım. Eğer ki merkezden sağ salim çıkarsan arkadaşınla görüşürsün. Ama pek sanmıyorum. Hadi çocuklar." Nihat'ın yanındaki iki polis memurunun kendisine yaklaşması karşısında ellerini havaya kaldırdı Giray.

"O kadar uzun boylu değil Nihat Bey! Adam gibi geliyoruz işte." diye söylenerek arabaya yürüdü. Bindikten sonra sertçe kapıyı kapatarak kafasını camdan dışarı çevirdi. Elinin kolunun bağlı olmasına ayrı, Bilge'nin kendisinden habersiz Altan'la buluşmasına, gözüne sokulan fotoğrafa ayrı sinirliydi. Sinirle sakallarını düzelterek "Sabır!" diye söylendi. 

"Üzülme be koçum ya! Kadınlar böyledir işte, kalleştirler. Giderler arkadaşınla öpüşürler hatta belki sonra sevişirler." Nihat'ın yersiz konuşması üzerine kendisini daha fazla tutamayan Giray, hırsla yanındaki adamın boğazına yapıştı. 

"Bana bak Nihat göt vereni, yol boyunca ağzından tek kelime daha çıkarsa seni yaşatmam." daha cümlelerini tamamlamamıştı ki ön koltuktaki polisin koluna vurmasıyla onun da kolunu itekledi. "Daha sonra Nihat'ın kulağına yaklaşarak "Karının kimin metresliğini yaptığını bütün merkezin öğrenmesini istemiyorsan kes sesini." diye söylediğinde araba çoktan durmuş ve arka kapı açılarak Giray polisler tarafından arabanın dışına çekilmeye başlamıştı. 

"Bırak dedik hayvan herif!" polis memurunun sözleri ve zorla çekiştirmesiyle Nihat'a meydan okuyan bakışlarını fırlatarak yavaşça arabadan çıktı Giray. Nihat'ın gözlerindeki korku biraz bile olsun sakinleşmesine yardımcı olmamıştı. 

"Bir de bunun ifadesini verirsin artık merkezde. Diğer suçundan yatmasan da görev başındaki devlet memuruna hakaret ve şiddetten yatacaksın. İyi bok yedin." Ters kelepçe takılırken polislerin birinin söylediği şeyle alayla güldü Giray. Umrunda bile değildi. Çünkü Nihat'ta bunu yapacak göt yoktu. 

Geri arabaya bindirilirken Nihat'ın yavaşça diğer kapıya doğru kaymasıyla sesli bir şekilde sinirle gülüp "Tövbe tövbe.." diye söylendi. Yol boyunca sesini keseceğinden emin olsa da az önce kurduğu cümle delirmesine yetmiş ve artmıştı bile. İfadesi sertleşirken böyle bir şeyin mümkün olmadığını kendisine hatırlatıyordu.

"Bilge böyle bir şey yapmaz." diye kaç defa söylediğini bilmiyordu. Fakat aynı zamanda aklının bir köşesinden de Altan'ın zor kullanabileceği ihtimali aklını yitirmesine neden olacaktı. Altan gerçekten de dediğini yapmıştı. Adeta şov yapıyordu. Önce kendisini tuzağa çekmiş, sonra da delirmesine neden olacak hamleyi yapmıştı. 

Fakat sebebiyet veren kişinin Bilge olması Giray'ın canını daha çok yakıyordu. Fotoğrafın gözünün önüne gelmesiyle kapatmış olduğu gözlerini hızla araladı. İçindeki öfkeyi, kızgınlığı dindiremeyecekti. 

"Şimdi kurtulacağın varsa da kurtulamayacaksın. Devletin adamına yaptığın şeyi ödetirler sana içeride." öndeki polisin kendisine söylediği cümleler kulaklarında yankı yapınca bıkkınca ofladı. Zeynep davasından kurtulacağını biliyordu. Bu Nihat davası da zaten çok önemli bir şey değildi onun için. O yüzden polisin boş konuşmasına takılmamıştı. 

Kapıdan içeri kelepçelerinden kurtularak girdiğinde, kelepçelerin ağrıtmış olduğu bileklerini ovalayıp karşısındaki adama baktı. Bu başkomiseri  geçen senelerden de tanıyordu. Fazla disiplinli, işinin ehli bir adamdı. Fakat adaletliydi. Nihat gibi gevşek herifin teki değildi. 

"Başkomiserim Giray Fazıl. Zeynep Bozlak davasından." yanındaki polis memurunun kendisini takdim etmesiyle ak saçlı adam hala karizmatik olan adamın sert bakışları kendisine döndü. Eski bir arkadaşını hatırlamak istercesine bir süre suratına baktıktan sonra kafasını onaylar anlamda salladı. 

"Hatırlıyorum seni. Delil yetersizliğinden ve sağlık rapolarından dolayı kurtulmuştun. Yine ne oldu da hakkında tutuklama emri çıktı?" sanki bilmiyormuş gibi sormasına karşılık sessiz kalmak istese de sert bakışlar altında konuşmayı tercih etti Giray. Bu adam atar gider yapılacak adam değildi. 

"Bir şey yapmadım. Nihat komiserim geldi, 'Bizimle merkeze geliyorsun' dedi ben de 'Hay hay' diyerek geldim." Cümlelerini kurduktan sonra yanında kendisine şok olmuş bir ifadeyle bakan polis memuruna alaycı bir bakış fırlatıp önüne döndü. Nihat odaya girmemişti. 

"Sorguya alın bunu." başkomiserin söylediği söz ile kollarına tekrar giren memurlarla birlikte odadan çıkan Giray, kafasını kaldırdığında karşısında gördüğü kişi ile kırmızı görmüş boğa gibi öfkelendi. Altan şerefsizi karşısında durmuş iğrenç bir surat ifadesiyle gülüyordu. 

"Yürü hadi." polis memurunun kolunu itekleyerek söylediği şey üstüne boşa çıkan eliyle, elinde kelepçe olmadığının farkına vardı. Kelepçeler yoksa Altan'ı dövmesine mani hiçbir şey yok demekti bu. "Tabi." diyerek hızla Altan'ın üstüne atıldı. Dengesini kaybederek yere düşen Altan'ın üzerine çıkarak yumruklarını geçirmeye başladığında polisler ancak toparlanabilmişti. 

"Ne yapıyorsun? Kalk adamın üstünden!" polislerin bağırmasına aldırış etmeden son bir yumruk daha geçirip Altan'ın kanlı suratına baktı. Ağzı kanla dolmuş, dişleri kanlanmış kaşından ve burnundan kan akar haldeyken bile gülüyordu. Alaycı bir ifade ile suratına bakmaya devam eden Altan'ı yakasından tutup kulağına yaklaştı. 

"Sana bu dünyada cehennemi yaşatmadan benden kurtulamazsın Altan. Sevdiğim kadına dokunduğun için, ama sadece onun için, seni yaşatmayacağım. Aklından hiç çıkmasın." kollarından daha güçlü çekilmeye başladığını hissederek Altan'ın yakasını tiksindiği bir şeyi tutmuş gibi elinden bıraktı. Daha sonra kendisini kaldırmalarına izin verdi. 

"Sana diyorum sana!" karşısındaki ak saçlı başkomiserin sert sesiyle kendisine geldi. Gözünü yerde perişan halde yatan Altan'dan çekip başkomisere döndü. 

"Ulan bir insan hiç mi akıllanmaz? Adamın kız kardeşine tacizden içeri gireceksin zaten, bir de üstüne darp ediyorsun. Bunları da geçtim devletin memuruna niye saldırıyorsun köpek herif!" Adamın yüzüne tükürürcesine konuşmasına aldırmadan boş bakışlar gönderdi Giray. Biraz olsun içi soğumuştu. "Götürün şu adamı nezarethaneye!" Giray'ın koluna girmiş polislere de öfkeyle bağırdı. Ne ara takıldığını anlamadığı kelepçeleri kolundan tutularak çekildiğinde hisseden Giray sorun çıkarmadan yürüdü bu sefer. Arkasındaki öfkeli başkomiser ise hıncını emrindekilerden çıkartıyordu. 

"Koca teşkilat bir adamı kaldıramıyor musunuz siz de? Rezilliğe bak! Hanımlar lafım size değil burada 'erkeğim' diye dolanan eşeklere!" 

Bileğindeki kelepçeler çözülüp de parmaklıkların öbür tarafına girdikten sonra karşıdaki oturağa ilerleyip olduğu yere çöktü. Kendisinden başka köşede kıvrılıp uyuyan birisi daha vardı. Kısa bir göz atıp başını çevirdiğinde içeri giren kişiyi görerek göz devirdi. 

Nihat elinde salladığı poşetle kapının önüne dikilmiş pis pis sırıtıyordu. "Seninki arıyor sabahtan beri." göz kırparak söylediği şey üzerine başıyla elindeki poşeti gösterip parmaklıklara yaslandı. 'Seninki' kelimesinden bahsettiği kişinin Bilge olduğunu anlayan Giray hızla yerinden kalkıp Nihat'a yaklaştı. Giray'ın kendisine gelmesiyle irkilerek uzaklaşan Nihat'ın korkulu gözleri gen adamın sabır çekmesine neden oldu. 

"Lan bir şey yapmayacağım manyak mısın kaçıyorsun?" Söylediği şey üzerine kapıda beliren başkomiseri görünce hızla toparladı Giray. "Komiserim bir şey yapmayacağım sadece arayanın kim olduğunu görmek istemiştim. Şu poşeti yaklaştırırsanız.." diye lafı çevirerek kapıda dikilen asık suratlı adama gülümsedi. 

"Bir de efendi taklidi yapıyor hayta!" diye söylenen başkomiser tiksinen bakışlarını Giray'ın üzerinden çekip Nihat'a çevirdi. "Nihat! Sen de ver o elindekini memura! Ne dolaştırıyorsun buralarda?" 

Üstünün fırçasını yemesiyle hızla başını sallayan Nihat odadan çıkarak hızla uzaklaştı. Onun çıkmasıyla yanındaki polis memuruna kapıyı açmasını işaret eden başkomiser Giray'ın suratına bakarak "Hamit uyan artık çıkıyorsun!" diye konuştu. Bir anda yanındaki uyuyor sandığı adamın doğrulmasıyla sıçrayan Giray, garip görünümlü adama korkarak baktı. 

"Allah kurtarsın kardeş. Kurtarmazsa da yarın yine görüşürüz." sırtına vuran adam kapıyı açan polis memuruna değişik bir selam vererek dans ede ede kapıdan çıktı. Daha sonra Başkomiserin karşısında asker selamı verip "Emredersiniz komutanım!" diyerek Giray'ın daha fazla şaşırmasına neden oldu. Fakat bu çok sürmeden polis memurunun kolundan tutup çekmesiyle dışarı çıkmak zorunda kaldı. 

Odadan çıkıp kapıyı kapatan polis memurunun ardından bir süre duraksayan başkomiser sert bakışlarını Giray'ın gözleriyle buluşturdu. Birkaç saniyelik sessizlik ortama hakimken kendini tutamayan Giray "Uğur Amca köpek herif ağır oldu ama." diye söylendi. 

Karşısındaki adamın sert mizaçtan kurtulup gülmeye başlamasıyla kendisi de güldü. Babasının eski bir arkadaşı olan bu başkomiser Uğur'u çocukluğundan beri tanıyordu. Ama bugün gerçekten de hiç tanımıyormuş gibi ondan fırça yemişti. Az kalsın kendisi bile inanacaktı. 

"Ne işin var lan yine burada? Sen aklanmamış mıydın oğlum? Yine niye girdin bu bok çukuruna." ortamın neşeli havasının da bu sorular karşısında dağılmasıyla derince bir of çekti Giray. 

"Az önce üstünden aldığınız götveren herifin yavşaklığı tuttu. Bir boklar yiyip beni içeri tıkmaya çalışıyor ama.. Ben göstereceğim ona!" karşısındaki genç adamın tekrar sinirlenmesiyle sıkıntıyla nefes verdi Uğur Başkomiser. 

"Neyse evladım neyse! İçeri girmezsin sen zaten.. Onu bunu geç bu Nihat yavşağını niye patakladın?" yaşlı adamın Nihat'tan bahsetmesiyle gösterdiği fotoğrafı ve söylediği sözleri hatırlayan Giray tuttuğu parmaklıkları bırakıp elini hırsla saçlarından geçirdi. 

"Uğur Amca iyi hatırlattın. Bana acil telefon lazım. Aramam gereken birisi var. Ulaşamazsam kafayı yerim. Az önce Nihat şerefsizi de onun için geldi." Giray'ın söylediği şeyleri anlamlandırmaya çalışan adamın kaşları çatılmıştı. Onun bir şey anlamadığını görünce Giray boğazını temizleyerek "Kız arkadaşıma ulaşmam lazım. Altan şerefsizi zarar vermiş olabilir. Nihat'ı da bu yüzden dövdüm." diye kısa bir açıklama yaptı. Duyduğu şeyden sonra sorgulamadan kafasını sallayan orta yaşlı adam vakit kaybetmeden dışarı seslendi. 

"Evladım bakın bir buraya!" 

"Buyrun Başkomiserim!" üniformalı bir memurun kapıdan görünmesiyle duruşunu dikleştiren Uğur Bey'in yine o sert bakışları da gözlerinde yerini almıştı. "Beyefendi telefon hakkını kullanmak istiyormuş! Arasın bakalım kimi arayacaksa. Avukatını arasa iyi olur tabii. Yoksa buradan çıkışı zor." sözlerini bitirdikten sonra sıradan bir suçlunun yanından ayrılıyormuş gibi ayrılmasıyla Giray'ın da aklına Asu gelmişti. Bir şekilde onu da arayıp haber vermesi gerekiyordu çünkü avukatı Asu'ydu. 

Kapıyı açan polis memurunun eline kelepçeleri takmasıyla yürümeye başladı. Asu'yu arayıp aynı zamanda Bilge'yi kontrol etmesini rica edecekti. Biraz garip bir durum olacaktı eski sevgilisinden yeni sevgilisinin iyi olup olmadığını öğrenmek ama başka çaresi yoktu. Hem Bilge'yi hem Asu'yu aramasına imkan yoktu. 

Kısa bir çalıştan sonra telefonun açılmasıyla Asu'nun şüpheli sesi kulaklarına doldu Giray'ın. "Efendim?" 

"Asu.. Giray ben. Karakoldayım da-" cümlesini tamamlamadan Asu'nun konuşmaya başlamasıyla sessiz kaldı.

"Biliyorum Giray merak etme. Gerekli dosyaları toparlamak üzereyim . En geç yarım saate yanındayım." diye hızlı bir cevap alınca derin bir nefes verdi Giray. Asu'nun şirketteki tavrından belliydi bir şeyler bildiği zaten. Aklına gelen şeyle boğazını temizledi.

"Iı senden şey isteyebilir miyim?" diye gevelemeye başladığında Asu'nun kaşlarını çattığını hissedebiliyordu. Şüpheli bir sesle 

"Ne?" diye sorduğunda sıkıntıyla nefes verdi Giray. "Biraz garip kaçacak belki ama Bilge'nin nasıl olduğunu kontrol eder misin diyecektim.. Altan bir şeyler yapmış olabilir." diye söylenince Asu'nun ses tonu gayet normal sayılabilecek bir düzeydeydi. 

"Ederim etmesine de.. Sabah yanındaydım onun, bir sıkıntı yoktu." Duyduğu şeyle kaşları çatılan Giray "Sabah yanındaydım ne demek?" diye sorguladı. Bugün kendisinden habersiz ne işler dönüyordu? 

" Şey.. Ben olayı açıklamaya gitmiştim. Aranız benim yüzümden bozulduğu için. Olayı açıkladım, sana da bir türlü bahsedemediğim Altan'ın planlarından bahsettim. O da Altan'a sinirlendi bayağı bir ama... Altan'ın bunu bu kadar kısa sürede öğrenip Bilge'ye zarar verebileceğini zannetmiyorum." Asu'nun cümleleriyle elini yüzüne kapatıp seslice ofladı Giray. Asu'nun da dediği gibiydi. Bilge Altan'ın ayağına gitmeseydi bütün bunlar olmayacaktı. 

"Tamam.. Sen yine de bir bak. Benim kapatmam lazım." dedikten sonra yanında dikilen polise telefonu göstererek kapattı. Daha sonra gözleri devirerek memurun kendisini götürdüğü yere ilerledi. 

Demek Bilge olayın aslını öğrenmişti. Hem de Asu'dan. Sevgilisini dinlemeye tenezzül etmeyen kız, düşmanı gibi gördüğü kadını dinlemişti. Ve gerçekleri öğrenmesine rağmen kendisine tek kelime bile etmeden Altan'ın yanına gitmişti. Bunu öğrenmek daha da rahatsız etmişti Giray'ı. Hangi ara bu noktaya gelmişlerdi de Bilge bunları yapacak bir insan olmuştu? Başta Giray'a inanmaması sonra bu hareketler... Giray artık anlam veremiyordu. Kapı kilitlenirken yerine geçip oturdu. Başını elleri arasına alıp derin bir nefes verdi.

"Bilge ne yapıyorsun Allah aşkına? Amacın ne?" diye kendi kendine söylendi. Her şey bir anda tepetaklak olmuştu. Ve içinde Bilge'ye karşı oluşan öfkeyi de inkar edemiyordu Giray. Belki de ayrılmaları en doğru olan karardı. Birbirlerine göre olmadıkları açıktı. İkisi de birbirini anlamıyordu. 

"Ben o rahatsız olurken Asu'yla görüştüm. O da benim rahatsız olduğunu bile bile Altan'la görüştü. Birbirimizi istemeden de olsa kırıyorsak buna devam etmek daha fazla zarar verecek." diye mırıldandı. Altan'la olan fotoğrafı aklını karıştırmamıştı bile. Bilge'ye olan güveni sonsuzdu ama karşılıklı olmayan güven ilişkiyi ayakta tutmaya yetmiyordu. Her fırsatta Bilge bu şekilde yarıda bırakıp başkasının lafıyla geri dönecekse, onun bitirdiği ilişkiyi tekrar başlatmaya gerek yoktu. 

Kapının açılmasıyla yerinde sıçradı. Ne zamandır zemine dalıp gitmiş olduğunu bilmiyordu. Kafası o kadar karışıktı ki. Kapıdan içeri polis memuru ile birlikte Asu'nun girdiğini görünce ayaklanarak demir parmaklıklara yürüdü. 

"Giray.." Asu'nun üzgün yüzünü görünce kaşlarını çatarak ona yaklaştı. 

"Bir şey mi var Asu? Bilge iyi mi?" Aklına gelen tek soru Bilge'ydi. Asu'nun cevaplamadan polise dönmesiyle bekledi. 

"Müvekkilimle yalnız konuşmak istiyorum." diyerek avukat otoriterliğini sesine yansıttığında genç polis göz devirerek "Çok sürmesin." diyerek dışarı çıktı. Muhtemelen bu da Nihat'ın adamlarından biriydi. 

"Bilge.. İyi ama.." Asu'nun duraksayarak konuşmasıyla zaten gergin olan Giray istemsizce yükseldi. "Aması ne Asu? Ne taksit taksit söylüyorsun söyle işte iyi mi kötü mü? Zaten ben bugün buradan delirmeden çıkarsam şükür namazı kılacağım! Herkes beni deli etmeye çalışıyor." diye kendi kendine söylendiğinde Asu bir adım geriledikten sonra sıkıntıyla nefes verdi. 

"Önce bir sakin ol Giray. Hepimizden önce sakin olması gereken kişi sensin. Bu agresiflikle seni buradan ben bile çıkaramam." Asu'nun eski sevgili veya bir arkadaştan ziyade tam bir avukat gibi konuşmasıyla gülümsedi Giray. Avukat Asu Coşkun olduğunu da özgüvenli cümlesiyle belli ediyordu. 

"Sert Avukat Asu Coşkun görevinin başına geri dönmüş. Buyrun Avukat Hanım, sizi bütün sakinliğimle dinliyorum." Giray'ın kendisiyle dalga geçmesine istemeden de olsa gülen Asu kafasını iki yana salladıktan sonra boğazını temizledi. 

"Bilge iyi.. Hatta şu an dışarıda bekliyor. Ona izin verilmedi." Giray'ın konuşmak için ağzını açmasıyla elini havaya kaldırarak onu durdurdu. "Taksit taksit söylemeyeyim değil mi? Altan da buradaymış, tabi ki kaçırmasını beklemiyordum ama Bilge'nin pek hoşuna gitmedi bu durum. Bir de.." duraksamasıyla üzerinde Giray'ın öfkeli bakışlarını hissedince hızlıca konuştu. "Yılışık yılışık konuştu işte! Bilge de ona saldırınca başkomiser Uğur muymuş neymiş o geldi. Ben durumu izah edince Bilge'yi odasında bekleteceğini söyledi." Uğur Başkomiser'in duruma el attığını öğrenince rahat bir nefes verdi Giray. Daha sonra sabırsız bir şekilde. "Ee ne zaman çıkartıyorsun beni?" diye söylendi. 

Fakat Asu'nun bakışları o kadar kolay olmadığını gösteriyordu. Onun bu umutsuz tavrı karşısında yüzü düşen Giray sıkıntıyla ofladı. "Çok da tasalanmana gerek yok. Altan birazcık sözü geçen birisi olduğu için duruşman en geç yarın olur. Sonra da işlemleri hallettik mi buradan çıkartırız seni. Çok zor değil." 

Asu'nun sözleriyle içerisinde bulunduğu dört duvara göz gezdiren Giray, bir günün çok da uzun bir zaman dilimi olmadığını düşündü. Buraya bir gün daha katlanabilirdi. 

YENİ BÖLÜM GELDİ! BİRAZ YARIM GİBİ AMA SİZİN BENİ ANLAYACAĞINIZI DÜŞÜNÜYORUM. AYLARDIR BU BÖLÜMÜ YAZIYORUM. BULDUĞUM VAKİTLERDE 100-200 KELİME BİR ŞEYLER YAZMAYA ÇALIŞTIM. ANLAYIŞINIZ İÇİN TEŞEKKÜRLER.. YENİ BÖLÜMDE GÖRÜŞMEK ÜZERE.. 💖💖❤

Đọc tiếp

Bạn Cũng Sẽ Thích

31.9K 1.6K 29
"Orada mı duracaksın?" Diye sordum pürüzlü çıkan sesimle. "Uyu artık." Fısıltısı gözlerimin tekrar kapanmasına neden oldu. "Sana demiştim Barlas Ata...
20.6K 1.5K 50
꧁Sᴜᴄ̧ʟᴜ꧂ Sana aşık oldum diye kime şikayet edeyim? Beni dinlemeyen kalbime? Ya da belki seni yoluma çıkardığı için hayata? Sanırım suç senin gözl...
8.8K 155 12
Açıklama için ilk bolumu okuyun
11.2K 433 4
Mert Soylu yıllar sonra doğduğu topraklara Erzurum'a geri döndüğünde omuzlarında babası bildiği dayısı Emir'den öğrendiği hakikatin yükü, kalbinde bü...