Sabah kalktığımda evde Sarp ve ailem yoktu. Beril gece benim yanımda uyumuştu ve o hala yanımdaydı. Onun uykulu masum yüzüne bakınca kendimi bok gibi hissetmiştim.
Derin bir nefes verip telefonumu elime aldım. Bir sürü bildirim vardı, ama ilgimi Balın'ın İnstagram'dan gelen mesajı çekmişti. Hemen mesaja girdim.
balineraslan: Cefa?
balineraslan: Günaydın, nasılsın?
cefaberkan: Günaydın
cefaberkan: iyiyim sen nasılsın?
balineraslan: Ben ne yaptığınızı merak ettim, dün gece Feda'larla birlikte gelemedim
balineraslan: Cora'nın yanına gitmem gerekiyordu, bugünlerde biraz hasta ve huysuz da
cefaberkan: Neyi var?
balineraslan: Sürekli uyuyor ve bazen titriyor
balineraslan: Veterinere götürdüm dün önemli bir şeyi yokmuş, ilaç verdi yemeğine katıyorum
balineraslan: Neyse, sen ne yaptın?
cefaberkan: Sarp'ın ailevi bir sorunu vardı, o yüzden erken çıkmak zorunda kaldık
cefaberkan: Bir şey kaçırdım mı? :)
balineraslan: Yok, sizden sonra herkesin keyfi kaçtı zaten eğlenmedik pek
balineraslan: Benim zaten çok eğlenesim yoktu
cefaberkan: Çağıl mevzusu mu?
balineraslan: Aynen, bütün gece baktı tip tip
balineraslan: Neyse, ben daha fazla boş yapmadan kaçayım sdfjdsjhdsgfkldj
cefaberkan: Sen bilirsin
cefaberkan: Cora Reis'e selamlar dkljfdsklghj
balineraslan: Başüstüne ahahhajshfjk
balineraslan: Görüşürüz
cefaberkan: Görüşürüz.
"Beril uyandı mı?" Feda'nın sesini duyduğumda telefonu bırakıp Beril'e baktım. Uyuyordu hala.
"Uyuyor."
"Zeynep Abla bize kahvaltılık bir şeyler göndermiş, seri gel yoksa Sefa'yla Atlas her şeyi silip süpürecekler." Dedi ve odamdan çıktı. Banyoda yüzümü yıkayıp mutfağa geçtim bende.
"Günaydın," diyerek oturdum sofraya.
"Beril nasıl?" dedi Meray. Bana hüzünlü bakışlar gönderiyordu. Tam cevap vereceğim sırada oturma odasından içeri paytak adımlarla Beril gibi. Sırıttım. "Bomba gibi, baksana şu yürüyüşe." dediğimde Beril güldü. Bir anda yüzünü buruşturunca o piçe bir kez daha sövdüm. Çocuk gülünce canı acıyordu resmen.
Orospu çocuğu.
"Günaydın, sarışın bombam benim." Meray da yüzündeki hüznü silerek Beril'i kucağına aldı. Yaralarına dikkat ederek yanağını öptü. "Kuzum benim, nasıl da mis gibi kokuyor." Beril kolunu Meray'ın boynuna sarıp omzuna yatınca sırıtarak Feda'a baktım. Elini yanağına yaslamış Meray'a bakıyordu... Kıza sanki dünya harikasıymış gibi bakıyordu.
Bu bakışı nerede görsem tanırdım. Bir zamanlar Yaren yanımdayken de ona bu bakışları atardım ve Meray bu bakışıma bu adı vermişti. Şimdi ona böyle bakan biri vrdı. Hak etmişti de.
"Ben evleneceğim bu kızla." Dedi Feda, son derece kararlı bir sesle. Meray sırıtarak geçip yerine oturdu ve Feda'ya baktı.
"Bundan şeyin haberi var mı... Mesela benim?"
Feda da gülümsedi ve omuz silkti. "Şimdi oldu işte."
Feda'nın kafasına bir dilim salam geldiğinde Sefa'ya baktım. Baygın bakışlar atıyordu. "Benim duyacağım alanlarda sevişmeyin, sinirim bozuluyor."
Meray'ın gözleri kocaman olurken aceleyle Beril'in kulaklarını kapatmıştı çünkü Feda'nın sövmeye başlayacağını biliyordu.
Feda sinirle salamı alıp Sefa'ya baktı. "Seni sikerim, Sefa."
"Ayrıca biz öyle şeyler yapmıyoruz seni gerizekalı!" Meray da atarlandığında Sefa sırıttı. "Aa yengeciğim, ben karşılıklı birbirini sevmeyi kastetmiştim. Aklınız hep belaltı."
"Ben yıldım senden amına koyayım ya!"
Sabah sabah keyfi yerine gelmiş iki kişi olarak Atlas'la çay bardaklarımızı tokuşturup keyifle höpürdettik. Çay deyince aklıma Balın gelmişti bak.
"Kanka, Balın'ı da çağırsaydın ya kahvaltıya. Dün ayıp oldu kıza."
"Hadi çağıralım." Atlas Meray'ın telefonuna uzandığında Meray Atlas'ın koluna vurdu. "Atlas, kankama yavşama döverim seni." ve bana baktı. "Sen Balın'dan mı hoşlanıyorsun?"
Ağzıma peynir atarken gözlerimi devirdim. "Hayır. Kızın yanında ailesi bile yok, tek başına bir karavanda yaşıyor. Hem de İstanbul gibi bir şehirde. Merak etmem normal değil mi?"
"Çok taşşaklı kız ama." Sefa fikrini belirttiğinde istemsizce güldüm. Allah var, cidden öyleydi. Kırılgan bir görüntüsü olmasına rağmen VS atsak beni tek yumruğuyla Allahıma kavuştururdu.
Tamam, abarttım. Biz de sporcu adamız sonuçta.
O sırada kapı açıldı ve içeri annemler girdiler. Hepimiz ayaklanınca babam "Bize de birer çay koyun çocuklar, ellerimizi yıkayıp geliyoruz." dediğinde hemen ayaklandım. Üç bardak çay doldurup boş sandalyelerin önüne koydum ve Feda da çatal ve kahvaltı tabağı koydu. Annem, babam ve Sarp gelip oturdular. Hepimiz meraklıydık. Ne olduğu konusunda bir fikrim olmasa da avukata gitmişlerdi muhtemelen.
Bir süre sessizlik srdükten sonra noktalayan Atlas olmuştu. "Ne yaptınız, Emir Abi?"
"Bizim avukatımıza, yani Meriç'in yanına gittik. Olayları anlattı Sarp, darp raporlarını verdik. Bugün davayı açacağız ve Meriç de önemli bir avukat ayrıca onun babası da hakimlik yapıyor. Tanıdğım birkaç hakim arkadaşım daha var. Hepsini tek tek aradım. Hepsi de tanıyormuş bu herifi. Merak etmeyin çocuklar, bu iş hallolacak. Tek sorun..." Babam duraksayınca annem devam etti.
"Beril 18 yaşından küçük olduğu ve Sarp da üniversite öğrencisi olduğu için Beril'i yetiştirme yurduna vermek zorunda kalabiliriz." Şaşkınlıkla Sarp'a baktım. Epey mutsuz ve sinirli gözüküyordu. Haklı olarak.
"Baba! Buna izin veremeyiz!" Sefa hepimizin iç sesini dışa vururcasına bu tepkiyi verdiğinde başımı salladım. "Sefa haklı baba. Çocuğun zaten psikolojisi yerle bir, o yurdu da kaldıramayabilir."
Babam iç geçirdi. "Bu konuda annenizle bir şeyler düşünüyoruz ama çıkmazdayız diyebilirim. Bize biraz süre verin." Sarp'ın omzunu sıktı. "İçin rahat olsun oğlum, Beril'i yurda falan vermeyeceğiz."
Sarp babama baktı. "Sağol Emir Abi. Hakkını nasıl öderim bilmiyorum, inan."
"Meray Abya, acıktım ben." Beril'in fısıldamaya çalışan sesini duyunca herkes gülümsemişti. Meray dolu gözlerini silip Beril'in saçlarını öptü.
"Hemen doyuralım seni o zaman! Ne yemek istersin bakalım?" dedi annem. Beril abisine ve anneme baktı. Çocuk aşırı çekingendi. 2 yaşındaki çocuk, insanlardan korkuyordu resmen. Orospu çocuğu babası yüzünden.
"Ben paşateş kışartmaşı seveyim."
"Oyy, yerim ben seni. Hadi birlikte yapalım, gel." Meray kucağında Beril'le kalkıp tezgaha giderken Feda da kalktı. "Ben de yardım edeyim." diyerek ayaklandı. Meray'ın peşinden mutfağa girdi. Amerikan mutfak tarzı olduğu için onları görüyorduk. Meray Beril'i tezgaha oturtmuştu. Feda da patatesleri çıkarıyordu. Tezgahın altından pataesleri çıkardıktan sonra uzanıp Beril'i öptü. "Beril Hanım, ağzınızın tadını da biliyorsunuz he. Patates kızartmasında bu kızın üzerine kimseyi tanımam. Parmaklarını yiyeceksin!"
Beril kıkırdarken annem "Öhö öhö öhö!" gibi sesler çıkarmıştı. Feda sırıtarak anneme baktı. "Anneciğim, Meray yanımda diye öyle söyledim. Yoksa en güzel sen yapıyorsun."
Annem keyifle arkasına yaslanırken Meray Feda'ya gözlerini devirdi.
"Deniz Abla, bu çocuğu bebekken çok mu düşürdünüz? IQ'su ayakkabı numarası kadar yemin ediyorum."
"Bebeğim, ben 46,5 giyiyorum yalnız."
"Tamam ben de ondan bahsetmiştim." Meray hınzırca sırıttığında Feda kaşlarını çattı. "Ayrıldım ulan senden, insan manitasını gömer mi hiç?"
"Çocuk açlıktan öldü öldü! Boş yapmayın patates kızarması yapın lan!" diye bağırdığımda Feda soyduğu patatesten kafasını kaldırdı ve babama baktı. "Reis, gözünü kapatsana bir. Az sonra yaptığım hareketten sonra dayak yemek istemiyorum."
Herkes güldü buna.
Kahvaltımızı yaptıktan sonra ben antrenmana gitmek üzere erken kalktım sofradan. Çantamı hazırlayıp herkesle vedalaştım.
Otoparka inip de arabamı bulduğumda çok da uzak olmadığım bir görüntüyle karşılaşmıştım.
Tahmin edin, ne?
İstemsizce gülümsedim ve arabanın yanında gidip dikiz aynasına asılı poşeti aldım. Çantamı ve poşeti yan koltuğa atıp telefonumu çıkardım.
Cefa: Tahminen ne zaman arabama bir poşet bırakmayı kesersin?
Cefa: Valla çok alıştım ben buna haberin olsun
Cefa: Bakalım içinde ne varmış?
Eleysa: Alış bebek, hergün bir poşet asarız dikiz aynasına
Cefa: Özel tarif çayın, 2 karam yine
Cefa: Ayrıca bir de uçlu kalem var
Cefa: Kalem ne alaka?
Eleysa: Dün sabah kafede kaleminin bozulduğunu gördüm
Eleysa: Sövdüğünü de azcık duymuş olabilirim çünkü notların yarısını geçiremedin
Eleysa: ve "sikerim böyle işi," diyerek defteri çantana attın, kahve içmeye devam ettin
Cefa: Vaov
Cefa: Teşekkür ederim, unutmuştum kalem almayı :)
Eleysa: Ne demek esmerimm
Eleysa: Bugün nasılsın bakalım?
Cefa: İyiyim, sen?
Eleysa: Seninle konuştum daha iyi oldum:)
Eleysa: Antrenmandan sonra ne yapacaksın?
Cefa: Bilmem, eve dönerim sanırım
Cefa: Ya da Kadıköy'e geçerim, Sefa stüdyoda olur muhtemelen
Eleysa: Bu gece buluşmak ister misin?
Cefa: Yüzünü göstermeye mi karar verdin?
Eleysa: Hayır tabii ki
Cefa: Anladım
Cefa: Akşam konuşuruz ama muhtemelen gelemem
Eleysa: Pekala, anladım
Eleysa: Görüşürüz sonra
Cefa: Görüşürüz
Onu kırdığımın farkındaydım ve bu aşırı rahatsız ediyordu. Ama yine de... Yüzünü göstermemekte ısrarcı olması saçma geliyordu. Beni çok seviyordu ve Yaren'den vazgeçmemi istiyordu. Fakat bunu bir telefonun ardından yapmaya çalışıyordu. Ben Yaren'e uzun bir süredir aşıktım ve telefonun arkasındaki herhangi bir kızın iki kelimesiyle ondan vazgeçemezdim. Ondan vazgeçmeye çalışacaktım, bu doğruydu. Eğer bana yardım etmek istiyorsa karşıma çıkmalıydı. Yüzünü görmeden ona asla tam olarak güvenemezdim.
O da karşıma çıkmamaya kararlıydı. Belki de bu anonimcilik oyununa bir son vermemiz gerekiyordu.
Tesislere girdiğimde tam soyunma odasına yöneliyordum ki, önümü doktorumuz Çetin Abi çevirdi.
"Cefa, gel benimle." Çantamı bırakmama bile izin vermeden beni odasına soktu.
"Ne oluyor, Çetin Abi?"
Omuz silkti. "Babandan kesin emir geldi." Duraksayıp birkaç saniye güldü. Ona en boş bakışımı attım. "Nasıl kelime şakası ama? Emir geldi..." ve gülmeye devam etti.
Ona olan boş bakışlarımı görünce gülmeyi keserek gözlerini devirdi. "Ketum herif seni... Babası kılıklı. Neyse, sağlık kontrolünden geçeceksin. Antrenmana kadar halledelim hemen gel."
"Bir dakika ya, ne demek oluyor bu? Benim neden haberim yok?"
"Şimdi oldu işte. Hadi, git giyin. 1 saatimiz var, çok hızlı bir şekilde solunum, hareket ve kan testi yapacağız." Dosyasından sağlık formunu çıkarırken ben de üzerimi değiştirdim. Babamın bunu aniden yapmasının sebebi hala alkol ve sigara aldım mı, onu kontrol etmekti. Uzun zamandır içmiyordum ama yeterli süre de geçmediği için kanımda hala alkol bulacaklardı. Yoğun olmamasını temenni ediyordum.
Solunum testi ve hareket testinden sonra kan alınırken odaya babam girmişti.
"Ne yaptın, Çetin? Bitmedi mi hala?" Diye sordu direkt. Çetin Abi birkaç tüp kanla birlikte ayağa kalktı.
"Hemen bakıyorum."
Kanı kontrol eden cihaza bütün tüpleri ayrı ayrı boşalttı. O sırada solunum ve hareket testinin sonuçları gelmişti. Birkaç dakika içinde makina kan testini hazırlayıp onu da gönderdi bilgisayara.
"Bakalım..." Çetin Abi dikkatle inceledi bütün testlerimi.
"Solunumda hala sıkıntı çekiyorsun. En son ne zaman sigara içtin?"
Babamın dik bakışlarını üzerimde hissetsem de o tarafa bakmadım.
"Staddaki maçtan birkaç gün önce içmiştim en son. Uzun zamandır içmiyorum."
"Alkol değerinde düşüş var. Uzun süredir almadığın belli ama henüz tamamen temizlenmemiş. Bu da demek oluyor ki, kırk gün geçmemiş üzerinden." Dedi değerleri incelemeye devam ederek.
"Onu da aynı şekilde, sigara içtiğim gün içmiştim Çetin Abi." Azcık yalandan kim ölmüş?
"Onun dışında sorun yok." Bilgisayardan aldığı gözlerini üzerime dikti.
"Sigara ciğerlerine biraz zarar vermiş, onu düzeltmek için bazı tedavilere başlayacağız ve sen de bize bir daha sigara içmeyeceğine dair söz vereceksin." Başımı salladım. "Aklımı başıma topladım Çetin Abi, merak etme. Takımı bırakmamak için elimden geleni yapacağım."
Babam tatmin olmuşçasına gülümsedi. "Bunu senden duymak güzel, oğlum. Hadi antrenmanına geç kalma sen." ben de ona gülümseyerek eşyalarımı alıp çıktım odadan.
Hayatım yavaş yavaş düzene giriyordu. Yaren Hanım yine bir hamle yapıp hayatımı tekrar altüst etmediği sürece, iyiydim. Ama bu kez çok zordu. Yokluğuna alışmıştım. Sevgilisiyle olan fotoğraflarını görmeye alışmıştım. Genel olarak alışmıştım yani. Hem babamın korkusu da vardı. O yüzden eskiye dönmekten başka çarem yoktu.
Antrenman bittikten bir saat sonra evdeydim. O kadar yorulmuştum ki, direkt yatıp uyudum ve sabaha kadar hiç uyanmadım. Sabah da dersim vardı zaten.
Saat sabah 9'da annemin güzel sesiyle uyanmıştım.
"Annem, hadi uyan. Dersine geç kalacaksın." Yüzüme bıraktığı sulu öpücüklere yalandan yüzümü buruşturdum.
"Yüzümü yıkamış kadar oldun anne, sağol." Deyip gülümsediğimde o da gülümsedi ve imayla baktı bana.
"Cefa, senin hayatında birisi var." Dedi kararlılıkla. Ona en boş bakışlarımı attım. "Saçmalama anne, kimse yok."
"Uzun zaman sonra ilk kez seni böyle görüyorum. Gözlerinin içi hala hüzün dolu belki ama, en azından yüzünde bir gülümseme var ve hayatını düzene sokmaya çalışıyorsun." Uzanıp alnıma dökülen saçlarımı geriye ittirdi.
"Çok korktum oğlum. Bir gün seni o sahilde alkol komasında bulacağım diye ödüm koptu. Neyse ki toparlanıyorsun. Dün babanla uzun uzun konuştuk, maçtaki konuşmanızı ve sağlık kontrolünü anlattı. Elimizden geldiğince acını yaşayıp içinde sonlandırabilmen için karışmamaya çalıştık ama dayanamadık artık, Cefa. Ya bu işe yaradı, ya da... Artık hayatını düzene sokmak istemene sebep olacak başka bir kız var hayatında."
Hayatımda biri var mı, emin değildim. Eleysa vardı ama onunla konuşmamın tek sebebi onu üzmemekti. Onu merak etmiyordum. Kim olduğu umrumda değildi açıkçası.
Farklı olarak Balın vardı. Hoş biriydi, ilginç bir hayata sahipti ve bence dinlemeye değer bir hikayesi vardı. Onunda sohbet edip vakit geçirmeyi seviyordum. Sadece bu kadardı.
Hayatımda kimse yoktu. Ama kalbim için aynı şeyi söyleyemezdim.
"Bir kız falan yok anne. Sadece, yeterince dağıttım ve toplamamı hatırlatan kişi babam olduğu için kendime geldim. Sizi hayal kırıklığına uğratmayı istemiyorum. Sen ve babam bizim için bu kadar uğraşırken, ben deli gibi içip hayatımı batıramam."
Annemin gözleri dolduğunda yatağımda doğrulup sarıldım ona sımsıkı.
Hayatımdan bir sürü kız gelip geçecekti belki de. Bazılarını çok sevebilirdim, hatta aşık olabilirdim. Ama asla ailemden önce sevdiğim kız gelmeyecekti. Bana annemin verdiği şefkati ve sevgiyi hiçbir kızım verebileceğine inanmıyordum. Verse de annem gibi olamazdı.
Belki bir gün, annemin sevgisinin yarısını bile olsa verebilen bir kız hayatıma girerse benim 'doğru kişi'm o olacaktı. O zaman Yaren'i tamamen unuturdum.
O an içimden bir ses fısıldadı bana.
Ya Eleysa ile konuşmaya devam etme sebebim buysa? Ya, annemin şefkatini bana veren 'doğru kişi' Eleysa'ysa?
☁️☁️☁️
SEELLAAAMM
Nasılsınız bakalım?
Her şeyden önce İzmir depreminden konuşmak istiyorum. Aranızda İzmir'de oturan ve depremden etkilenenler var mı? Umarım hepiniz iyisinizdir♥️
Bu depremden sonra kendime söz verdim. Üniversiteye başlar başlamaz AFAD'a gönüllü olarak katılacağım. O kadar kutsal bir iş yapıyorlar ki... En azından şu virüs süresince bir daha böyle büyük bir deprem olmaması dileğiyle...
Buraya da bölüm hakkındaki düşüncelerinizi bırakabilirsiniz♥️
Çarşamba günü görüşürüz. Sizi seviyom çok, hadi eyw💔