CEVHERİ (+18)

By lalelikoyunkavalcisi

2M 67.4K 19.4K

+18 ve üzeri içindir. More

BÖLÜM • 1
BÖLÜM • 2
BÖLÜM • 3
BÖLÜM • 4
BÖLÜM • 5
BÖLÜM • 6
BÖLÜM • 7
BÖLÜM • 8
BÖLÜM • 9
BÖLÜM • 10
BÖLÜM • 11
BÖLÜM • 12
BÖLÜM • 13
BÖLÜM • 14
BÖLÜM • 15
BÖLÜM • 16
BÖLÜM • 17
BÖLÜM • 18
BÖLÜM • 19
BÖLÜM • 20
BÖLÜM • 21
BÖLÜM • 22
BÖLÜM • 23
BÖLÜM • 24
BÖLÜM • 25
BÖLÜM • 26
BÖLÜM • 27
BÖLÜM • 28
BÖLÜM • 29
BÖLÜM • 30
BÖLÜM • 31
BÖLÜM • 32
BÖLÜM • 33
BÖLÜM • 34
BÖLÜM • 35
BÖLÜM • 36
BÖLÜM • 37
BÖLÜM • 39
BÖLÜM • 40
BÖLÜM • 41
BÖLÜM • 42
BÖLÜM • 43
BÖLÜM • 44
BÖLÜM • 45 • FİNAL
• ÖZEL FİNAL •

BÖLÜM • 38

30.6K 1.1K 356
By lalelikoyunkavalcisi

4 Ay Sonra

"Aras, alışverişe çıkmamız lazım artık!",

"Hazırım!",

Bu üçüncü hazırım deyişi oluyordu. Ne karıştırıyordu anlamıyordum. Giyinme odasına girmişti bir türlü çıkmıyordu, benide yanına sokmuyordu.

"Aras!!!",

"Geldim güzelim.",

Mutfağa girip bir bardak soğuk su aldığım sırada Aras'ta gelmişti.

"Gözlerini kapat!",

Aras'tan aldığım emirler gözlerimi kapattım, Aras'ın ayak seslerinin artması yanıma doğru yaklaştığının kanıtıydı.

Açık olan omzuma dudaklarını bastırdığında kıkırdadım. Aras saçlarımı öne doğru toplayıp boynumdan bir kolye geçirmişti.

Elimi taktığı kolyeye götürüp gözlerimi açtım, bu istiridyeli bir kolyeydi. O kadar tatlı ve o kadar güzeldi ki çok mutlu olmuştum.

"Sen benim İncim, ben senin istiridyenim. O yüzden boynunda olmalıyım diye düşündüm.",

Aras'a olan aşkım nasıl bu kadar büyüyebiliyordu? Her saniye nasıl katlanarak artıyordu?

Kollarımı Aras'ın boynuna doladığımda dudaklarımı dudaklarına bastırdım. Dudaklarını geri çektiğinde konuştu,

"Doğum günün kutlu olsun İncim.",

Bugün doğum günüm olduğunu unutmuştum. Aklımda sadece akşam gelecek olan misafirlere hazırlanacak kokteyller vardı.

"Seni seviyorum.",

Aras'ın dudaklarımın üzerine bastırdığı dudaklarını doya doya öptüm. Nefesimin kesildiğini hissettiğim zaman geri çekilip soluklandım. Aras'ın mavi gözleri kalbime işliyordu.

Eğer bir gün her şeyi unutursam, hafızamdan tek silinmeyecek şey Aras'ın bana aşkla bakan gözleri olurdu. Sadece bunu unutmazdım. Bundan o kadar emindim ki.

Aras dudaklarını tekrar açık olan boynuma bastırdığında kıkırdadım,

"Aras... Oyalanacak zamanımız yok.",

"Siz sevişmeyi oyalanma olarak mı görüyorsunuz İnci hanım.",

Kıkırdamalarım kahkahaya dönüşürken başım geriye doğru düşmüştü, Aras ona sağladığım alanla birlikte, dudaklarını yeni alanlara bastırıyordu.

"Elbette hayır sevgilim ama akşama iş arkadaşlarımız gelecek.",

Dediğimde umursamadı, öpmeye devam ediyordu. Gerçi bundan oldukça memnundum ama akşamki partiyi de unutmamalıydım.

"Aras...",

"Hımm..."

"Hadi, çıkmamız lazım.",

Aras geri çekilip yalancı bir sinirle konuştu,

"Ben gece bunun rövanşını alırım ama.",

"Hadi hadi!",

Aras'ın sırtına koyduğum ellerimle onu ittiriyordum, gerçi o izin vermese asla ittiremizdim orası ayrı.

Arkamızdan gelen Kal'a doğru dönüp konuştum,

"Kal, Tavuk sana emanet. Yaramazlık yok!",

Kal sanki benim dediğimi anlamış gibi dilini çıkartıp bize gülümsemişti. Bu köpeğin bu kadar akıllı olmasına şaşırıp duruyordum sürekli.

Aras asansörün düğmesine bastığında bende ayakkabılarımın bağcıklarını bağlıyordum.

"Koray aradı beni.",

"Ne zaman?",

"Dün.",

Şaşırmıştım, uzun zamandır konuşamamıştık,

"Ne diyor? Herkes nasılmış?",

"İyilermiş, nikah için gün almışlar.",

"Aaa ne zamana?",

"Haziranın 12'si.",

Düşündüm, o zamana kadar benim okulum bitiyordu zaten, Aras'ın da kendi işi olduğu için bir sıkıntı yoktu. Bence çok iyi bir zamandı.

"O zaman yazın Türkiye'deyiz ha?",

Asansörün kapısı açıldığında birlikte içeriye geçtik, o sırada Aras'ta konuşmasına devam ediyordu,

"Sen ne dersen, illa tüm yaz Türkiye'de geçirmek zorunda değiliz.",

Dediğinde gülümsedim. Her şekilde, her şeyde beni düşünmesi, benim kararlarıma saygı duymasına bayılıyordum. Bence bu aşk ve sevgiden daha önemliydi.

"Onu o zaman düşünürüz, şu an yazın gideceğimiz düğün sayılarının artışına sevinmekle meşgulüm.",

Dediğimde kıkırdamıştı. Ama gerçekten öyleydi, Gizem ve Barış'tan sonra Koray ve Aslı'nın düğününe gideceğim için heyecanlaydım. Sonunda herkes sevdiğine kavuşuyordu. Darısı Başak ve Ece'yeydi. Gerçi Ece evlenmeyi düşünmüyordu ama sorun değildi ben Çınar'ın onu ikna edeceğinden emindim.

Arkadaşlarımdan bahsettiğimde içim biraz burkulmuştu. New York'a temelli taşındığımızdan beridir onları görememiştim. Gerçekten özlemimin ne kadar çok olduğunu farketmeye başlamıştım. Hande anneyi bile özlemiştim.

Hande anneyi düşününce gülümsedim, zor zamanlarımda verdiği desteğini asla unutamazdım ona çok şey borçluydum.

Aras elimi tutup parmaklarını parmaklarımın arasına geçirdiğinde gülümsemem genişledi,

Ne zaman Türkiye'den bahsetsem yüzümün düştüğünü farkediyordu. Kolay değildi, evladımı, ailemi kaybetmeştim. O zamanları kolay kolay aşamıyordum ama üstesinden gelebiliyordum. En azından geldiğimi düşünüyordum.

Evladımı kaybetmenin yanında ailemin öldürüldüğünü öğrenmek kadar kötü bir şey olamazdı. Ailemi sanki tekrar tekrar kaybetmişim gibi hissetmiştim.

Aras bu süreçte bana destek olmamakla kalmamış, ailemin katillerini bulup adalete teslim etmişti. Bakışlarımı Aras'ın yüzüne çevirdim, bana bu dünyada verilen tüm zorluklara karşı bir ödül gibiydi Aras. Sanki Allah, sen bunca acıya dayandın ben de sana ödül olarak Aras Rüzgar Cevheri'yi veriyorum diyordu.

Başımı Aras'ın omzuna koydum. Aras benim her şeyimdi. En kıymetlim, canımın canıydı. Onunla olduğum her saniyeye dua ediyordum. Bir insan ne kadar çok sevilirse o kadardan daha fazla seviyordum. Kendi canımdan çok seviyordum kocamı.

"David piçi gelecek miymiş?",

Aras'ın birden söylediği şeyle tüm duygularım sönmüştü, az önce içimde yaşadığım romantik ortamın içine etmişti.

"Aras ne biçim konuşuyorsun sen ya?",

"Yalan mı? O piçin sana sulanmadığını farketmeyeceğimi düşünmedin herhalde?",

"Aras, ben stajyerim o da benim bağlı olduğum kişi, o yüzden bir terslik yapayım deme.",

"Söz vermiyorum.",

"Aras!",

Aras elimi bırakıp arabanın sürücü kısmına doğru yürüdüğünde bende hemen yanındaki koltuğa oturmuştum.

Haftaya mezun olacağım gerçeğini hatırladıkça mutlu oluyordum, umarım son dakikada bir aksilik çıkmazsa bende bitirme projemi teslim edebilirdim.

Aras emniyet kemerini takıp arabayı çalıştırdığında bakışlarımı yola çevirdim, New york'un yağmurlu havasına bayılıyordum. Yağmurlu hali bambaşka oluyordu bu şehirin.

• • •

Aras alışveriş arabasını ittirirken ben de içerisini doldurmakla meşguldüm.

"5 büyük boy pizza. Evet!",

Aras'ın gözlerine içine bakıp el kol işaretlerimle 5 tane büyük boy pizzanın yetmeyeceğini söylemeye çalışıyordum.

"Bir dakika.",

Aras telefonu kulağından uzaklaştırıp tekrar türkçeye dönüş yapıp konuşmuştu,

"Ne diyorsun anlamıyorum?",

"5 tane yetmez, en az 20 kişi olacağız.",

Dediğimde Aras gözlerini devirip tekrar telefonu kulağına götürüp ingilizce konuşmasına devam etti,

"Biz o 5 büyük boyu 20 yapalım. Evet, 20 tane büyük boy pizza.",

Dediğinde bu sefer yine araya girip 20 taneninde fazla olacağını anlatmaya çalışıyordum. Bir sürü şey hazırlamıştım zaten, 20 tane pizza fazla olurdu.

"Bir dakika.",

Aras yine bana doğru döndüğünde konuştum,

"20 tane fazla olur. Evde bir sürü patates, köfte, tavuk falan kızarttım ben.",

"İncim, fazla olsun kalırsa biz yeriz.",

Dediğinde gözlerimi devirdim. Sürekli bu mottoyla alışveriş yapıyorduk. Kalırsa ya biz ya köpekler yerdi. Diye düşünerek her şeyden ikişer tane alıyordu. Köpeklerin bile yiyemeyeceği şeylere rağmen.

Ellerimi havaya kaldırıp pes ettim, sonuçta o ödeyecekti beni alakadar etmezdi.

Aras sipariş vermeye devam ederken, bende 4 kutu kolayı sepete yerleştirdim. Bir kutuda 10 tane vardı, fazla almanın zararı olmazdı. Ben de artık Aras'a benzemiştim.

"Tamam, teşekkürler.",

Aras telefonu kapattığında ona doğru dönüp konuştum,

"Ketçap, mayonez falan bir tane yeter mi?",

"Al iki tane.",

"Ama kalacak.",

"Güzelim, önemli olan yetmesi kalması değil.",

"Sonra bozulsun çöpe mi atalım!",

"Bozulmaz. Bunların raf ömürleri fazla.",

"Sağlıklı değil işte.",

"İnci! Sen iyi misin? Regli falan mı oldun?",

Aras'a bakıp bir kez daha gözlerimi devirdiğimde kıkırdamaya başlamıştı. Konu nasıl birden benim reglime gelmişti anlamıyorum.

"Aman ben ne karışıyorsam! Bok gibi parası olan ben değilim zaten, istediğin gibi saç paranı.",

Tekrar raflara dönüp lazım olanları sepete koyduğum sırada Aras kahkahalarının fırsat verdiği sırada konuşmaya başlamıştı,

"Aslında hukuken o paraların yarısı sana ait.",

Kaşlarımı çatıp elimdeki cipsleri sepete koydum.

"Nasıl bana ait?",

"Şöyle, şirketin %40'ı ve geriye kalan mal varlıklarının yarısı senin.",

"Ne?",

Bunu ilk kez duyuyordum. Çok saçma geliyordu kulağa, sırf evlendim diye hiç bir emeğimin olmadı şeyler benim olamazdı. Olmamalıydı.

"Aslı? Süleyman dede? Hande anne? Yavuz baba? Onların hakları?",

Diye sorduğumda Aras çok normal bir şeyden bahsediyormuş gibi anlatmaya devam ediyordu.

"Şirketin %5'i Aslı'nın, %5' Annemle babamın, %10'nu dedemin.",

Dediğinde bir kez daha durup Aras'a anlamsız bakışlarla bakıyordum.

"Bana şirketi üzerime geçirdim deme sakın!",

Dediğimde Aras kıkırdamıştı.

"Elbette hayır, dedem hisselerini dağıttıktan sonra böyle oldu.",

"Neden Aslı'ya ve annenle babana %5?",

"Onu sayın Süleyman Cevheri hazretlerine soracaksın, kendisinin emri bu yönde.",

Dediğinde halen anlamamıştım. Bu adaletsizlikti sanki. Ama Süleyman dedenin işine karışmak istemiyordum, onun bir bildiği vardır diye umuyordum.

"Peki bu şirket dışındaki mal varlıkları?",

"Onların hepsini de bana bırakmış.",

"Aslı'ya?",

"Aslı'ya şu an oturdukları evi ve 5000 dönümlük bir arazi vermiş. Sanırım bunu düğün hediyesi olarak planladı.",

"5000 dönümlü arazi mi?",

"Evet, yaklaşık 35 milyon lira yapıyor.",

Dediğinde öksürmeye başladım. Ben aylardır nasıl bir aileye gelindim de haberim yoktu. 35 milyon da neydi öyle? Bana 10 bin bile büyük para gibi geliyordu bunlar milyonlardan bahsediyordu şaka gibi.

"Lütfen bu konuyu değiştirelim, başım döndü.",

Dediğimde Aras gülümsedi. Gerçekten paradan bahsetmek kadar beni strese sokan bir şey olamazdı.

Bir kaç saat sonra üç sepet dolusu eşyayla marketten çıktığımızda yorgunluktan ölmek üzereydim. Gerçekten bunca şeye gerek var mıydı?

Arabanın arkadaki üçlü koltuğu dahil her yer dolmuştu ki biz jeep ile gelmiştik. Aras sürücü koltuğunun kapısını açıp bidiğinde konuştum,

"Hazırlıkları nasıl yetiştireceğim acaba?",

Diye hayıflandığımda Aras kıkırdayıp konuşmaya başladı,

"Ben yardımcı tuttum bile.",

"Ne! Nasıl? Ne zaman?",

"Bize hafta içi gelen kadının bağlı olduğu şirketi aradım. Bugünlük beş kişi yollayacaklar.",

Dediğinde rahat bir nefes almıştım. Gerçekten her şeyi böyle ince ince düşünmüş olmasına bayılıyordum.

"Seni seviyorum!",

"Ben de seni güzelim."

• • •

"Aras baksana! Olmuş mu?",

Aras önündeki kravatı bağlarken bakışlarını bana çevirdi. Kaşları çatılınca üzerime baktım, her hangi bir leke falan mı vardı acaba?

"Sen bununla rahat edebilecek misin?",

"Niye? Kötü mü?",

"Hayır çok güzel olmuşsun ama fazla dekolteli.",

Dediğinde gözlerimi devirdim. Giydiğim kıyafete karışacak mıydı gerçekten?

"Git çıkar falan demiyeceğini umuyorum Aras!",

Aras omuz silkip konuştu,

"Ne haddime güzelim, ben sadece ordan oraya koştururken o kıyafetle rahat edemezsin diye dedim.",

Dediğinde kaşlarımı çattım, haklı olabilir miydi? Göğüs dekoltesi biraz derindi koştururken frikik verir miydim?

"Aa bak bu daha iyi, bence bununla rahat edersin. Hem partiye daha uygun, ayrıca sana da çok yakışıyor.",

Dolaptan çıkardığı kırmızı yarım kollu, diz altı elbiseme baktım. Bu elbiseyle daha rahat edeceğim kesindi, hem frikik derdimde olmazdı. Aras'ın dediği gibi gerçekten bu daha çok mu yakışırdı?

"Sırf dekoltesi yok diye demiyorsun değil mi? Bunun daha çok yakıştığından emin misin?",

Dediğimde Aras muzipçe sırıttı,

"Evet, istersen dene.",

Bana doğru uzattığı elbiseyi aldığımda gülümsedim. Emin olduğum bir şey varsa sırf dekoltesi yok diye bu elbiseyi seçmişti. Ama karışmamış gibi görünmek adına lafını dolandırıyordu.

Bir şey söylemeden üzerimi çıkarttığımda Aras'ta beni izliyordu. Onu umursamadan kırmızı elbisemi giydiğimde yanıma gelip arkamdaki fermuarımı kapattı.

"Bence bu elbiseyle çok daha güzel oldun.",

"Asla dekoltesi yok diye değil yani?",

İmalı sorumla Aras kahkaha atıp yanağıma sulu bir öpücük bırakıp odadan çıktı. Çok çakaldı ama yine de haklı olduğu bir yer varsa böyle daha rahattım.

• • •

"Ah Emily, bunlar camın önündeki gruba gidecek.",

Bugün için ayarlanan çalışan kadınlara çok şey borçluydum gerçekten, o kadar çok yardımcı olmuşlardı ki omzumdaki yükleri hep onlar taşımıştı.

Kalabalığa bir bakış attığımda Aras'ı görememiştim. Neredeydi ki?

Çalışma odamıza çıkan merdivenleri çıkmaya başladım, belki de çalışma odasındadır diye umuyordum.

İçeriye girdiğimde hiç beklemediğim biriyle karşılaştım,

"Ah Bay Graham burada mıydınız?",

David oldukça dikkatli bir şekilde duvardaki çerçevelere bakıyordu. Çerçevelerin içersindeki fotoğrafların hepsi siyah beyazdı. Aras'la birbirlerimizi çektiğimiz fotoğrafları asmıştık.

Büyük ve küçük halde asılı olan fotoğraflardan bakışlarını ayırmadan konuştu,

"Oldukça hoşmuş.",

Dediğinde konuştum,

"Evet, ilk taşındığımızdan beridir buradalar.",

Dediğimde bakışları bana döndü,

"Daha önce mankenlik yapmış mıydın?",

Birden böyle bir soru beklemediğim için şaşırıp donup kalmıştım, ne demem gerekliydi hiç bilmiyordum.

"Şey, yapmadım.",

Dediğimde bana doğru yürümeye başladığında gerilmiştim,

"Bence yapmalısın.",

Arkamdaki merdivenlerde birini hissettiğimde dönüp oraya baktım. Aras sıktığı çenesi, çatık kaşlarıyla, David'e öldürecekmiş gibi bakıyordu.

"Aras, neredesin sen?",

Türkçe konuştuğumda bakışları bana doğru dönmüştü,

"Bay Jook gidiyordu, onu geçiriyordum.",

Dediğinde anlayışla başımı salladım. Gerçekten şu an burada olmasına sevinmiştim. David'in bakışlarından rahatsız olmuştum çünkü.

Aras bir merdiven aşağımda durduğunda yanına inip yanağını öptüğüm sırada konuştum,

"Bay Graham, sizi eşimle tanıştırayım, Aras Rüzgar Cevheri.",

Dediğimde bu sefer kaşlarını çatan David olmuştu,

"Cevheri mi?",

İngiliz aksanıyla söylediği soyisim gerçekten komik olsada başımla onayladım. Adam benim soyadımı bilmiyor muydu?

"Evet, siz benim soyismimi bilmiyor muydunuz?",

Başını olumsuz anlamda sallarken Aras'a doğru elini uzattı,

"Siz sanırım Cevheri Holdingin Yöneticisi oluyorsunuz.",

David'in kurduğu cümleden sonra Aras'ta adamın elini tutup konuştu,

"Yöneticisi değil sahibiyim, siz de sanırım eşimin bağlı olduğu kişisiniz.",

Dediğinde adam başıyla Aras'ı onaylamıştı. Aras'ın David hakkında her şeyi bildiği gerçeğini saklamasına şaşırmıştım. Ben daha çok, hakkında her şeyi biliyorum istersem canına okurum tarzı bir konuşma yapacağını düşünüyordum.

"Sizin patronunuz Bay Harbour'u yakından tanırım, geçmişte birlikte çalıştığımız çok proje olmuştu.",

Dediğinde şaşırdım, bunu ilk defa duyuyordum.

"Bir dakika bu stajı ben ayarladım deme sakın.",

Aras'ın beni almaları için görüşmediğini ummak istiyordum. Bu stajı kendi başarılarımla kazandığımı bilmeye ihtiyacım vardı.

Aras türkçe konuşmama karşı türkçe cevap vermişti,

"Elbette ben ayarlamadım. Onu kendi emeğinle kazandın. Ayrıca ben ayarlayacak olsam o işi mi ayarlarım?",

Dediğinde içim rahatlamıştı. Gerçi haklıydı, ayarlasa bana normal düzeyde bir iş yerinde staj ayarlamazdı. Gerçekten kendi emeklerimle bu stajı kazandığım için bir kez daha mutlu oldum.

"Siz devam edin ben misafirlere bakayım.",

Yanımdaki ikiliyi başbaşa bırakıp merdivenleri indim. İkisinin arasındaki gerginlik modumu düşürmüştü.

July'nin yanına gidip stajyer muhabbetlerine dahil olmuştum. Bu kalabalıktaki arkadaş sayım oldukça azdı, zaten şirkette çalışanları yarısından daha azı gelmişti. Kalabalığı ana kaynağı Cevheri Holding'in New York kadrosuydu.

Ama her şeye rağmen gece güzel geçiyordu. Herkesin keyifi yerinde olduğu belliydi. Bakışlarım Aras'a kaydığında çok ciddi bir şekilde David ile konuştuğunu gördüm. Kesin adamı bozuyordu. David'in yüzünden bile bu belli oluyordu.

Sıkıntılı bir nefes çektim, sürekli böyle yapıyordu sonrasını hiç düşünmüyordu. David bu hafta canıma okuyacaktı kesin. Ben bunu Ege hocalı versiyonunda da yaşamıştım.

Sam'in ve July'nin biten şarap bardaklarını alıp ada tezgaha doğru yürüdüğümde, tanımadığım bir kız grubunun Fransızca konuşmalarına şahit olmuştum.

Sarışın olan, bakışlarını Aras'a çevirip konuşmaya başladı,

"Bu adamın halen evli olduğuna inanamıyorum.",

Siyah saçlı bana bakıp konuştu,

"Hem de bu kadınla.",

Siyah saçlı kadına baktığımda, kadın gülümsemişti. Benimle dalga geçiyordu.

Sarı saçlı kadın, "Baksana ne kadar yakışıklı. Tanrı bilir yatakta nasıldır?",

Siyah saçlı kadın,"Büyük bir penisi olduğuna iddiaya girerim.",

Doldurduğum şarap bardaklarını alıp gülümseyerek hemen yanımdaki kadınlara doğru dönüp konuştum,

"Eşim diye demiyorum oldukça yakışıklıdır. Sırt kaslarını görmelisiniz.",

Dudaklarımı ısırıp kıkırdadığımda iki kadında şok olmuştu, onların bu hallerine dalga geçercesine bakıp Fransızca konuşmama devam ettim,

"Ah birde kesinlikle büyük bir penisi var ve yatakta acayip iyi. Sizin adınıza üzülüyorum gerçekten, böyle adamı bir daha bulamayacaksınız.",

Son sözümü söyledikten sonra yalancı bir gülümsemeyle yanlarından ayrılıp tekrar July'nin yanına döndüm.

İçimdeki yağların eriyişine mutlu olmuştum. İnsanların beni aptal yerine koyma çalışmalarını bertaraf etmeye bayılıyordum.

Keyifle Sam'in yaptığı saçma bir espiriye kahkaha attığımda bakışlarım Aras'a kaymıştı, gülerek beni izliyordu.

Dudaklarımı büzüp küçük bir öpücük gönderdiğimde yüzündeki gülümsemesi genişlemişti.

Merdivenlerden aşağıya inip yanıma geldi. Elini belime koyup, iş arkadaşlarıyla tek tek tanıştırmaya başladı. Bu akşamı oldukça yoğun ve verimli geçirmiştik.

• • •

Continue Reading

You'll Also Like

668K 23.8K 22
Falçata kara semti'nin kapılarını sizin için açıyor... 🔈Uyarı ağır psikolojik şiddet mevcut dayanamayan lütfen okumasın..
203K 6.1K 25
"Aldatılmış bir kadın, intikam yeminleriyle bilenmiş bir bıçaktır." 🩹 (+18 içerik barındırmaktadır.) | Tamamlandı
198K 8.8K 37
Sıradanların aksine mahvolan bir hayat... Platonik aşkı yüzünden hayatı yeterince zorken saplantısı olan adam tarafından tecavüze uğrayan Aisha siyah...
136K 12.4K 22
taehyung ve jungkook birbirlerinin yan komşularıydı. there is no other universe then, stay with me texting + instagram 03.02.24 This fiction is dedic...