CEVHERİ (+18)

By lalelikoyunkavalcisi

2M 67.4K 19.4K

+18 ve üzeri içindir. More

BÖLÜM • 1
BÖLÜM • 2
BÖLÜM • 3
BÖLÜM • 4
BÖLÜM • 5
BÖLÜM • 6
BÖLÜM • 7
BÖLÜM • 8
BÖLÜM • 9
BÖLÜM • 10
BÖLÜM • 11
BÖLÜM • 12
BÖLÜM • 13
BÖLÜM • 14
BÖLÜM • 15
BÖLÜM • 16
BÖLÜM • 17
BÖLÜM • 18
BÖLÜM • 19
BÖLÜM • 20
BÖLÜM • 21
BÖLÜM • 22
BÖLÜM • 23
BÖLÜM • 24
BÖLÜM • 25
BÖLÜM • 26
BÖLÜM • 27
BÖLÜM • 28
BÖLÜM • 29
BÖLÜM • 30
BÖLÜM • 31
BÖLÜM • 32
BÖLÜM • 34
BÖLÜM • 35
BÖLÜM • 36
BÖLÜM • 37
BÖLÜM • 38
BÖLÜM • 39
BÖLÜM • 40
BÖLÜM • 41
BÖLÜM • 42
BÖLÜM • 43
BÖLÜM • 44
BÖLÜM • 45 • FİNAL
• ÖZEL FİNAL •

BÖLÜM • 33

30.6K 1.2K 453
By lalelikoyunkavalcisi

"İnci Cevheri!",

Hemşire adımı seslendiğinde ayaklandım. Adım atmak o kadar zor geliyordu ki ona rağmen bunun üstesinden gelerek adımımı attım.

"Buyrun doktor bey sizi bekliyor.",

Hemşireye yarım ağız gülümseyerek doktorun odasına girdim. Orta yaşlı ve tecrübeli olduğu her halinden belli olan adam gülümseyerek bana baktı.

"Buyun İnci hanım.",

Hemen masanın önündeki siyah deri sandalyeye oturdum.

"Sonuçlarınız çıktı.",

Dediğinde derin bir nefes aldım. Ne söylemesini beklediğimi bilmiyordum. İki cevabıda beni korkutuyordu. Avuçlarımı öyle bir sıkıyordum ki etim parçalanmıştı.

"Hayırlı olsun İnci hanım, 1 aylık hamilesiniz.",

Dediğinde nefesimi bıraktım. Bu dakikadan sonra doktorun söylediği hiç bir şeyi duymuyordum.

"Bben, ben doğum kontrol hapı kullanıyordum.",

"Düzenli mi?",

Başımı olumsuz anlamda salladım.

"Bir kaç defa kullanmayı unuttum.",

"Muhtemelen ondandır. Siz beklemiyor muydunuz?",

"Beklemiyorduk.",

"Anladım. Siz de haklısınız. İsterseniz kürtaj için konuşabiliriz.",

Dediğinde sesli bir şekilde yutkundum. Bunu istiyor muydum? Ne olacaktı? Bilmiyordum.

"İyi günler.",

Adamın sözünü kesip ayaklandım. Ultra yavaş adımlarımla hastaneden çıktım. Düşüncelerim o kadar ağır geliyordu ki yürüyemiyordum.

Sabah Aras'ların garajından aldığım arabanın kapısını açıp bindim. Ellerim direksiyona kavradığında içimdeki yangını bıraktım.

Göz yaşlarım akarken ben de bağıra bağıra ağlıyordum. Annesiz büyüyen bir kız çocuğunun anne olacak olmasına ağlıyordum.

Ben bu bebeğe annelik yapabilecek miydim? Nasıl başa çıkacaktım? Ya Aras istemezse ne olacaktı? Aldırmaya hazır mıydım?

Midem kasıldığında dudaklarımı sıkı sıkı kapattım. Ne zaman üzülsem sürekli midem bulanıyordu.

Ah küçük bezelye, beni nasıl anne yapacaksın? Seni mutlu edebilecek miyim? Tek korkum Aras'ın ailesi gibi olmaktı. Ya doğru düzgün bakamazsam? Ya o da büyüyünce babası gibi yanlış kararlar alırsa?

Geriye yaslanıp düşündüm. Bu bebeğe mutlu bir hayat veremeyeceksem doğmasının anlamı neydi? Acı içinde büyüyüşünü mü izleyecektim?

Başımı direksiyona yaslayıp ağlamaya devam ettiğim sırada telefonum çaldı. Hemen yan koltuğa koyduğum çantamı alıp içindeki telefonumu aldım.

Arayan kişiye bakmadan açıp kulağıma götürdüğümde konuştum,

"Efendim?",

"İnci? Sen iyi misin?",

Aras'ın endişeli sesini duyunca toparlanıp öksürdüm.

"İyiyim.",

Ağladığımı anlarsa hemen yanıma geleceğinden emindim.

"Sen ağlıyor musun?",

"Hayır. Soğuk su içtim sesim ondan öyle çıkmış olabilir. Sen niye aradın?",

"İyi maden öyle diyorsun...Sana bir konum atacağım hemen buraya gelmen gerekli.",

"Neden?",

"Önemli.",

"Aras ben çok yorgunum. Gelmesem?",

"İnci. Benim için çok önemli diyorum. Beni yalnız mı bırakacaksın?",

"Tamam.",

"Konumu atıyorum, hadi görüşürüz. Seni seviyorum!",

Benim bir şey söylememi beklemeden telefonu kapattı. Sabah erken çıktığım için Aras'ın nereye gittiğini bilmiyordum. Ayrıca cumartesi cumartesi nereye gitmiş olabilirdi ki?

Telefonum tekrar titrediğinde Aras'ın attığı konum gelmişti. Konumu açıp baktığımda buranın şile taraflarında bir yer olduğunu anladım. Bu adamın orada ne işi vardı Allah aşkına?

Aras'a söylemeliydim. Tepkisi her ne olacaksa olsun bu bebeğinde yaşamaya hakkı vardı. Tamam planlanmış bir şey değildi. Tamam çok yanlış bir zamanda erkenden gelmişti. Ama gelmişti...

Bir cana kıyacak kadar iğrenç biri olmamalıydım. Bu küçük bezelye beni seçmişti, her şeye rağmen direnmiş, büyümeye çalışıyordu. Ben onun yaşama hakkını alamazdım. Her ne olursa olsun bunun üstesinden gelebilirdik.

Aras beni aldırmaya zorlarsa ne olacaktı? O zaman ne yapacaktım?

Yutkundum, Aras bu bebeği istemeye bilirdi ama ben artık istiyordum. Gerekirse boşanırdık. Ama asla bu bebeği aldırmayacaktım. O bir mucize gibiydi. Onca önlemlere karşı yine oluvermişti. Demek ki yaşamak istiyordu. O hakkı elinden almayacaktım.

Tamam annelik ne bilmiyor olabilirdim ama öğrenirdim. Bol bol kitap okur kurslara giderdim. Yapabilirdim. Ben bu içimdeki bezelyeyi büyütebilirdim.

Derin bir nefes verip arabayı çalıştırdım. Sanırım artık Aras'la konuşma zamanım gelmişti. Ne olacaksa birlikte karar vermeliydik ve ben bunun üstesinden tek başıma gelmeye hazırdım.

• • •

Aras'ın attığı konuma tekrar baktım. Gösterdiği yerde sadece bir ev vardı. Evin demir kapsını aralayıp içeriye girdim.

"Merhaba! Aras?",

Ses duymayınca yürümeye devam ettim. Ben yürüdükçe deniz manzarası gözlerimin önüne geliyordu. Ufak bir melodi duymaya başladığımda gülümsedim. Ne yani romantik bir ortam için mi onca yol gelmemi istemişti? Bu adam çok çılgındı.

Yürümeye devam edip evin kapısının önüne geldim. Kapıyı tıklattığımda açan olmamıştı. Ben de daha fazla bekleyememiş arkadan dolaşmaya karar vermiştim.

Yavaşça arka bahçeye doğru yürüdüğümde gözlerimin önüne gelenlerle şaşkına döndüm.

Yemek masaları ve ışıklar oldukça güzel duruyordu.

Biraz daha yürüyüp sağ tarafa baktığımda  gördüğüm şey daha fazla şaşırtmıştı.

Burada ne oluyordu böyle?

"İnci!",

Arkamı döndüğümde Aras'ı oldukça yakışıklı bir halde gördüm.

Siyah takımın içinde oldukça yakışıklı duruyordu.

"Aras! Ne oluyordu burada?",

Aras bana doğru yürüyüp ellerini belime koydu.

"Birinci yılımızı ve düğünüzü kutluyoruz.",

Dediğinde gözlerim yuvalarından çıkmak üzereydi. Bugün günlerden neydi ki? Bir yıl mı olmuştu? Bir dakika o az önce düğün mü demişti?

"Düğün mü?",

"Yapmayacağımızı mı sandın?",

Söyleyecek bir şey bulamıyordum. Aras'ın arkasında gitgide çoğalan bir kalabalık gördüğümde ağızım beş karış açılmıştı.

Tüm tanıdığımız herkes oldukça güzel kıyafetler içersinde bizi alkışlıyorlardı.

Tanıdık yüzleri gördükçe şaşkınlığım daha fazla artıyordu.

Cansu, Koray, Aslı, Su, Hande hanım, Yavuz bey, Süleyman dede, çalışanlar ve hatta İngiltereden Maria bile vardı.

O kadar çok insan vardı ki, şaşırmıştım. Büyük ihtimal şirket çalışanları bile vardı.

"Aras inanamıyorum!",

Aras kulağıma doğru eğilip fısıldadı,

"Annen ve babanın olmasını çok isterdim ama nasip değilmiş ben de bugün mezarlığa gidip onlardan seni istedim.",

Dediğinde göz yaşlarıma boğuldum.

"Ne dediler?",

Ağlamaya devam ederken ufacık bir gülümsemeyle Aras'a baktım,

"Böyle tarzan gibi tek başına gelip kız mı istenir gerzek dediler. Ben de Süleyman dedemi çağırdım.",

Dediğinde kıkırdadım. Hem ağlayıp hem nasıl gülebiliyordum bilmiyordum.

"Ee dedemle gidince seni bana vermek zorunda kaldılar. Malum Süleyman Cevheri'nin almayacağı gelin yok.",

Dediğinde bakışlarımı Süleyman dedeye çevirdim. Oturduğu sandalyede gözleri yaşlı bir şekilde bize bakıyordu.

"Hadi şimdi gidip hazırlan. Planladığımız bir düğün var.",

Dediğinde dudaklarımı dudaklarıma bastırdı. Göz yaşlarımın ıslattığı dudaklarımı öpüp geri çekildiğinde gülümsedim. Ben bu okyanus gözlerin müptelası olmuştum.

"Sana özel hazırlanan bir gelinlik var bakalım beğenecek misin?",

Dediğinde gülümsedim,

"Senin evindeki giyinme odasında yerde olan kutu gelinliğim miydi?",

Dediğimde Aras kaşlarını çatmıştı,

"Açmadım de?",

"Açmadım. Sadece kutuyu gördüm.",

Dediğinde güldü.

"Sizden de hiç bir şeyde saklanmıyor bayan Cevheri.",

Kıkırdarken Kızlar yanıma gelmişlerdi. Gizem ve Başak beni sürükleyerek Eve aldıklarında kahkaha atıyordum.

"Beni affettiniz mi?",

Diye sorduğumda karşımdaki üçlü sırıtarak cevap vermişlerdi,

Gizem, "Seni daha önce affettik ama Kocan söylememize izin vermedi.",

Başak, "Barışmayı düğüne saklayın dedi.",

Ece, "Ayrıca tüm hazırlıkları üzerimize yıktı. Sanki bizden öç alır gibi.",

Dediğinde kahkaha attım. Aras çok fenaydı gerçekten. İnsanı sulu getirir susuz götürürdü.

Merdivenleri çıkıp gelin odası olduğunu tahmin ettiğim yere girdiğimizde bir kaç kişi içeride hazır halde bizi bekliyordu.

"Hoş geldiniz İnci hanım.",

"Hoş buldum.",

Dediğimde kadın gülümsedi. Odaya bir bakış attığımda yatağın üzerinde siyah kadife kutuyu gördüm. Kutuya doğru yavaşça yürüdüm. Kalbim deli gibi atıyordu.

Kutunun üzerindeki altın rengi simli iple yazılmış isme baktım, Lale Demirci.

Gizem, "Bu kadın Türkiye'nin en büyük modacısı değil mi?",

Başak, "Kıyafetleri tek tek işliyorlarmış.",

Ece, "Ben bir kıyafeti ne kadara yapıyorlar diye sorayım dedim, en ucuz tişörtü bile 200 bin liraydı.",

Kızların etrafımda konuşmalarını dinliyordum ama aklım başka bir yerdeydi.

Kutunun içerisindeki gelinliği merak ediyordum. Kutu büyük değildi, demekki kabarık bir şey sayılmazdı. Bu açıdan sevindim. Kabarık prenses tarzı bir şey istemezdim. Ben daha çok zarif bir şeyler isterdim.

Gelinliğin güzel olduğundan emindim ama bana göremi bilemiyordum. Dudaklarımı ısırarak yavaşça kutunun kapağını açtım.

Gözlerimin önüne gelen gelinlikle aklımı kaybedebilirdim. Bu benim hayallerimin bile ötesinde bir şeydi. Bu gelinlik her şeyiyle bendi. Bana özeldi.

Gizem, "Allah aşkına şunun güzelliğine bakın!",

Başak, "Resmen bu İnci'nin gelinliği.",

Ece, "Bu kadar mı olur ya!",

Hemen kutunun içerisindeki gelinliği çıkardım. Aynaya doğru koşup üstümde tuttuğumda kendimi masallarda gibi hissetmiştim.

Gizem, beni sırtımdan ittirerek odadaki lavaboya soktu.

"Çabuk giyin! Üzerinde görelim!",

Dediğinde kıkırdadım. Gelinlik en değerli şeymiş gibi duruyordu. Onu nasıl giyecektim bilmiyordum ama giymek içinde deliriyordum.

Aras muhteşem bir adamdı. Benim sahip olmayı düşlediğimden bile daha muhteşem birisiydi.

• • •

Gelinlikle birlikte lavabodan çıktığımda kızların gözleri dolmuş bir halde bana baktıklarını gördüm.

Kollarımı açıp sarılmaları için beklediğimde koşarak kollarımın arasına girmişlerdi. Üç kardeşimle aramı sonunda düzelttiğim için çok mutluydum. Hepsi Aras sayesinde olmuştu.

"İnci hanım makyajınıza başlayalım mı?",

Göz yaşlarımı silip kızlardan ayrıldım. Kafamı olumlu anlamda salladığımda oturmam için sandalyeyi çekmişti.

Sandalyeye oturduğumda kadının yardımcısı hemen üzerime bir naylonla örtmüştü. Gelinliğe bir şey olacağından çekiniyorlardı belli ki.

Bir süre sonra hem makyajım hem de saçlarım yapıldığında hazırdım. Kadın önümden çekildiğinde aynadan kendime baktım.

Neredeyse kırmızı rujum dışında makyajım yok gibiydi. Gülerek ayağa kalkıp kızlara döndüğümde Başak duygulu bir halde bana bakıyordu.

"Çok güzel oldun kardeşim!",

Dediğinde utanmıştım. Gizem eline aldığı ayakkabılarımın altlarına kendi adıyla donatması bitince bana uzattı.  

Elindeki ayakkabımı alıp giydiğimde tam olarak hazırdım artık.

Ece, "Sana bir hediye aldık.",

Elindeki siyah kutuyu bana uzattığında gözlerim dolmuştu,

Gizem, "Ağlamak yok!",

"O zaman beni ağlatmayın.",

Dediğimde gülüştük. Sanki gerçekten evleniyormuşum gibi hissediyordum. Fakat şu an evli ve hamile olmam dışında bir sorun yoktu.

Kızların aldığı hediyeyi açtığımda duygu yoğunluğum bir anda yok olmuştu.

"Size inanamıyorum!",

Gizem, "Ne var! Kocana azıcık seksi görünsen ölür müsün?",

Başak, "Gizem'in fikriydi.",

Ece, "Mantıksız ama yapacak bir şey yok. Ayrıca Aras bey seni beğenmeyecekse kendini burdan denize atsın!",

Dediğinde kahkaha attım. Kızları gerçekten çok özlemiştim.

Birden odanın kapısı çaldığında elimdeki çamaşırı kutunun içine tıkıp Gizem'e verdim. Kendimi basılmış gibi hissediyordum.

"Gelebilir miyim kızım?",

Süleyman dedeni yumuşak sesini duyduğumda gülümsedim.

"Elbette dedeciğim.",

Dediğimde kızlar hemen odadan çıkmıştı. Odadaki herkes çıktığında Süleyman dede kapayı kapatıp yanıma geldi.

"Çok güzel olmuşsun.",

"Teşekkür ederim.",

"İnci kızım, beni deden olarak gördüğün için teşekkür ederim.",

"Süleyman dedeciğim asıl ben teşekkür ederim. Bana dedelik ne demek öğrettiğin için.",

"Gel şöyle oturalım.",

Dediğinde birlikte yatağa oturmuştuk.

"Aras seni ilk getirdiği gün gözlerinden anladım. Bizim deli olanı adam eden kız senmişsin. Allah razı olsun.",

Dediğinde mahçup olmuştum. Süleyman dede konuşmasına devam etti,

"Benim Gül'ümün gözleri açık gitmeyecek sayende kızım. Aras'ın da aklı başında ailesine yakışır biri olarak gördüm ya bu saatten sonra ölsem gam yemem.",

"Estafurullah dedeciğim.",

"Öyle kızım öyle. Sizin aşkınız öyle saf öyle güzel ki sizi ne zaman görsem aklıma hep Gül'üm geliyor. O yüzden bunu sana vermek istiyorum.",

Dediğinde cebinden bir şey alıp bana doğru uzattı. Süleyman Dede'nin avucundaki yüzüğe baktığımda gözlerim yeniden dolmaya başlamıştı.

"Bu benim Gül'üme aitti. Artık senin.",

"Ama ben bunu kabul edemem.",

"Edersin. Emin ol Gül'de burada olsaydı o da sana vermemi isterdi.",

Dediğinde gülümsedim. Süleyman dede parmağıma taktığı yüzük tam oturmuştu.
Böyle eski ve değerli parçayı taşıyacağım için gurur duyuyordum.

"Sen de bunu evladına verirsin.",

Dediğinde şok olmuştum. Süleyman dede hamile olduğumu biliyor muydu? Hayır salak! Nasıl bilsin? Dudaklarımı ısırdığım zaman Süleyman dede ayaklandı.

"Hadi çok bekletmeyelim bizim deli olanı.",

Dediğinde kıkırdadım. Süleyman dedenin bana uzattığı koluna girdiğimde birlikte odadan çıktık. Yavaş ve ağır adımlarla bahçeye çıktığımızda Aras'ı gördüm.

Kalbimin ritmi hızlanmaya başladıkça nefesim kesiliyordu. Etraftaki alkışlayan insanlara gülümsedim. Çok heyecanlıydım.

Süleyman dede beni Aras'a teslim ettiğinde kalbim durmuştu. Rüyadaymışım gibiydi sanki her şey.

Aras'la göz göze geldiğimizde konuştu,

"Sen bu dünyadaki en değerli varlığımsın. Sen benim her şeyimsin İncim.",

Bugün sayısız kez dolan gözlerime lanet ettim. Hiç bu kadar sulu göz olmamıştım ki. Hepsi hamilelikten kaynaklıydı. Lanet olasıca hormonlar.

Aras cebinden gri bir kadife kutu çıkarttığında bakışlarımı kutuya çevirdim. İçersindekini az çok tahmin edebiliyordum. Aras'ın kutuyu açan elinde Süleyman dedenin alyansını görünce gülümsemem genişledi. Demek ki benden önce Aras'a kendi alyansını vermişti.

Kutudan çıkan tek taşa baktım. Oldukça güzeldi. Her şeyi düşünmüş olmasına inanamıyordum.

"Biliyorum, çok acele ve eksik oldu bazı şeyler. Ama sana bunları telafi edeceğimi söylemiştim.",

Dediğinde yüzüğü kutudan çıkarıp parmağıma takarken konuşamaya devam ediyordu,

"Bugün bir şeyi daha çok anladım. Bir insan ne kadar çok sevilebilirse ben de seni o kadar seviyorum. Ben seni kalbim dursa bile seveceğim. Ben seni ölene kadar değil ölsem bile sevmeye devam edeceğim. Her zaman tek isteğim sen olacaksın.",

Dediğinde göz yaşlarım akmaya başlamıştı.

"Seni çok seviyorum. Seni her şeyden, herkesten çok seviyorum.",

Dediğimde Aras dudaklarını dudaklarımın üzerine bastırdı. Asla doymadığım dudakları öperken etraftaki alkış seslerini duyabiliyordum.

Nefesim tükendiğinde geri çekildim. Aras'ın koyulaşan okyanus gözlerini görmek kadar güzel bir şey olamazdı.

• • •

Herkes bir masa etrafında oturup sohbet ediyorlardı. Aras kolunu sandalyeme atmış konuşmalara dahil oluyordu.

Hande hanım ve Yavuz beyin artık beni kabullendiklerini görmek bile mutlu ediyordu. Tabii onlar masanın en uç köşesinde sevmediğim tayfayla birlikteydi.

Zaten yakın çevre dışında kimse kalmamıştı. Saat geçmiş biz çok eğlenmiştik. Şimdi de düğünün son dakikalarındaydık. Herkes yorgundu. Ben de oldukça yorgundum ama mutluluktan umursamıyordum.

Midem bulandığında elimi ağzıma götürüp derin nefes aldım. Şu an kusmak için hiç uygun bir halde değildim.

Elimi karnıma götürüp içimden konuştum,
Lütfen bezelyem şu an kusmak için hiç uygun bir yer değil. Diye geçirdim.

Derin derin nefes alıp bulantının geçmesini bekledim. Çok geçmeden bulantı geçmişti.

"İyi misin?",

Aras'ın kulağıma doğru eğilip sorduğu soru üzerine gülümsedim,

"Oldukça.",

Dediğimde dudaklarını yanağıma bastırdı.

"O zaman son bir şeyi daha halledebiliriz.",

Aras birden ayaklanıp beni de kaldırdığında şaşırmıştım. Neden böyle yaptığını anlamasamda başka bir sürprizdir diye üstesinde durmadım.

Birlikte dış kapıya doğru geldiğimizde Siyah demir kapıyı açtı. El ele çıktığımızda etraftaki basın ordusu fotoğraflarımızı çekmeye başlamıştı. Flaşlar gözlerimi yakarken gülümsemeye çalıştım.

"Tebrik ederiz Aras bey!",

"Teşekkürler arkadaşlar.",

"Röportaj yapabilir miyiz?",

"Elbette.",

Aras benim endişeli bakışlarıma karşılık verip rahat ol der gibi gülümsedi.

"Düğünü neden bu kadar geç yaptınız?",

"Aslında nikahı erken kıydık. Düğün tam zamanında oldu.",

"Ne zamandır birliktesiniz?",

"Bugün 1 yıl oldu.",

"Bu kadar çabuk evlenmenizin bir nedeni var mı? Acaba İnci hanım hamile mi?",

Kadının sorusuyla bakışlarımı kaçırdım. Neden sürekli bu muhabbet dönüyordu ki?

"Bebek için henüz çok erken. Onun için vaktimiz var.",

Aras'ın cevabıyla kaşlarımı çattım. Gazetecilerin önünde bir şey söylememek için kendimi zor tutuyordum.

İçimden Aras ben hamileyim! Şimdi ne bok yiyeceğiz? Demek geçiyordu.

"İnci hanım siz ne iş ile meşgulsünüz?",

"Mimarlık okuyorum. Son sınıftayım.",

Dediğimde şaşırmışlardı. Sanırım benim iş güç sahibi insan olmamı bekliyorlardı.

"Aras bey, Cevheri holdingin başına geçtiğiniz doğru mu?",

"Evet.",

"Neden sosyeteyi davet etmediniz?",

"Biz bize tanıdığımız, aşkımıza şahitlik yapan insanları yanımızda görmek istedik.",

Dediğinde gülümsedim. Gereksiz insanlara lüzum yoktu.

"İnci hanım, ailenizi göremedik? Bu evliliğe karşımıydılar?",

"Hayır, kendileri evliliğime onay verdiler.",

Dediğimde bakışlarımı Aras'a çevirdim. Mezarlığa gidip ailemden onay almasını asla unutmayacaktım.

"O zaman neden gelmediler?",

"Çünkü kendileri yaşamıyorlar.",

Dediğimde kısa bir sessizlik olmuştu. Basının beni ilk kez tanıyor olmasından kaynaklı hakkımda çok az bilgiye sahiptiler.Aslında böyle olması daha iyiydi.

"Teşekkürler arkadaşlar. Bu kadar yeterli.",

Aras'la birlikte bir kaç fotoğraf için poz verip tekrar eve geri döndük.

Evin bahçesinde yürürken aklımda dönüp duran şeyi sormaya karar verdim.

"İnci.", "Aras.",

Aynı anda konuştuğumuzda güldüm.

"Önce sen.",

"Hayır sen söyle.",

"Hadi ama Aras.",

"Pekala.",

Aras elini cebine atıp bir anahtar çıkardı. Çıkardığı anahtara kaşlarımı çatarak baktım.

"Bu ne?",

"Bu senin. Bundan sonra bu ev sana ait.",

Dediğinde şok olmuştum. Bugün kaçıncı şok oluşumdu bu?

"Ben bunu kabul edemem.",

"Nedenmiş? Sen benim karım değil misin? Karıma hediye alamaz mıyım?",

"Aras bu hediye değil bu ev! Bu çok büyük bir şey.",

"İncim, sen bana kalbini vermişsin karşılığında ben sana bir ev vermişim çok mu? Lütfen al bunu. İlerleyen zamanlarda artık buraya çocuklarımızla birlikte geliriz.",

Dediğinde gülümsedim.

"Sen çocuk istemiyordun? Erken dedin az önce.",

"Aslında senin için istemiyorum demiştim. Seni bu konuda sıkıp bunaltmak istemediğimden. Biliyorum, annesizlik kolay değil. O zorluğu tahmin bile edemiyorum. Annesiz kaldığından dolayı çocuk sahibi olmaktan korkuyorsun ama bence sen çok güzel bir anne olacaksın. Herkesten daha iyi daha güzel bir anne.",

Dediğinde gözlerimde hazır bekleyen yaşlar akıp gitmişti.

Aras'ın kollarının arasına girip sarıldım. Sıkı sıkı sardığım kocamın kokusu beni mest etmişti.

Bu adam neden her şeyi bu kadar ince düşünüyordu? Resmen benim bile tahmin edemediğim şeyleri tahmin edip beni koruyordu. Ben gerçekten Aras'ı hak edecek ne yapmış olabilirdim ki?

Derin bir nefes aldım. Sanırım benimde hediyemi verme zamanım gelmişti.

"Aras.. Ben tüm yol boyunca düşündüm durdum. Bunun için erken olabilir, benim okulum senin işin olabilir, hayatımız tam bir kaos olabilir ama bu önemli değil. Bunu ne sen ne de ben planlamadık. O sürprizle geldi. Bir mucize gibi. Bence bu mucizeyi geri çevirmemeliyiz.",

"İnci bir durur musun! Ne diyorsun hiç bir şey anlamıyorum ne mucizesi? Ne sürprizi? Kim geldi?",

Derin bir nefes alıp sakinleştim.

"Aras ben hamileyim."

Continue Reading

You'll Also Like

108K 4.2K 40
Bazen yaşadıkları ağır gelir insana. Sorgular durmadan onu, bunu, kendini, yaşadıklarını ya da yaşayamadıklarını. Bu kadar haksızlığı da hak etmedim...
58.2K 2.7K 24
Yabani evrenindeki çiftimiz Asi ve Alaz'ın hayatları farklı bir şekilde kesişeydi, mesela Asi, Soysalan Üniversitesi'ne bomba gibi düşseydi, nasıl ol...
52.3K 1.2K 20
*İLK KİTABI OKUMADAN BU KİTABA BAŞLAMAYIN* Özge, Deren'in işkencelerinden kurtulalı iki yıl olmuştur. Kızı Esin'in ölümünün ardından kendini toparlam...
668K 23.8K 22
Falçata kara semti'nin kapılarını sizin için açıyor... 🔈Uyarı ağır psikolojik şiddet mevcut dayanamayan lütfen okumasın..