Antrenör [b×b]

Par valentinusx

1.9M 71.3K 45.9K

Lodos Çetin ciddiyete tapan, sert bir antrenördü. •eşcinsel bir kurgudur. Plus

› yeni antrenör
› gece gezmesi
› zorlu antrenman
› özel program
› dikkat dağınıklığı
› maç
› ateşkes
› hoş gülüş
› öğle yemeği
› on üç yaş paradoksu
› duş
› köşe bucak
› ufak temaslar
› yakınlaşma
› yolun sonu
› kabulleniş
› acımasız
› dondurma

› liseli âşık

51.1K 3.6K 2.7K
Par valentinusx

"Başımda dönüp durmayı kesecek misin?"

İrkilerek bana ters bakışlar atan adama çevirdim gözlerimi. Büyük sayılmayan soyunma odasında saatlerdir birlikteydik, o başından beri pozisyon bile değiştirmeden otururken ben gezinirken bulduğum bir kitabın kesitlerini okuyordum. Yanımdaki adam bir saat önceki çıkışımız sebebiyle olacak ki çok da konuşma canlısı değildi.

Ona gözlerimi kısarak cevap verip volta atmaya devam ettim. Telefonumun şarjı azdı, bu yüzden onu cebime sokup kollarımı göğsümde birleştirdim. Yine bir sessizlik baş gösterirken daha ne kadar burada kalacağımızı düşünüyordum. Antrenöre bulaşmak istesem de içten içe, bugün pek bir ters olduğundan dolayı bu isteğe karşı çıktım.

"Ailen merak eder mi seni?" Sessizliğin ortasında kurduğu cümleyle başımı yerden kaldırdım. Keşke etseydi ve meraklanıp buraya gelselerdi lakin annemin bugün nöbeti vardı, dolayısıyla sabaha ancak fark ederdi evde olmadığımı. Bu yüzden başımı yavaşça iki yana salladım hüzünle.

Dik ve heybetli vücudunu rahatsız bankta biraz geriye yasladı ve "Akşam kontrole gelen güvenliğin sesini duyarsak haber verebiliriz ona." dedi. Duyduğum planla hemen "Saat kaçta geliyor?" diye sordum hevesle. İfademe kısa bir an göz gezdirip "Bir-iki saate gelir herhalde." diye yanıtladı. Sabaha kadar burada olacağız diye düşünerek üzülen bedenim bunu duyduğunda rahatladı. Dudaklarımda can bulan tatlı gülümseme eşliğinde karşısındaki banka yerleştim rahatça. Bu bankları sanki özellikle rahatsız yapmak için uğraşıyorlardı.

Sanki bugün yeterince kaşınmamışım gibi, neden olduğunu bilmediğim bir şekilde iğneleme ihtiyacı duydum onu. Başımı kaldırıp "Çıkışa bir arkadaşınız gelmeyecek mi, mâlum pek bir kişiyle görüşüyor gibisiniz." dedim. Bu imayı yapmama geçen gördüğüm kız değil takımdakilerin kendi arasında onun özel hayatında çapkın olduğunu konuşmaları yarar sağlamıştı.

Bana sert bir bakış atmakla yetindi. Bu bakışı ondan o kadar görüyordum ki, belki de bu yüzden onu bir kıza gülümserken gördüğümde şok olmuştum. Bu denli sert birisini öyle görmek, elbette ki ufak çaplı bir şaşkınlığa yol açmıştı. Yine görsem eminim ki yine açardı.

Cevap vermedi imama. Bunun çocukça bir sidik yarışı olduğunu fark etmiş olmalıydı, göründüğü gibi olgun birisi olduğuna emindim. Ben de normalde çocuksu birisi değildim ama canım sıkılmıştı işte ve burası tek başına daha da sıkıcı oluyordu.

Ayağa kalktı ve birkaç büyük adımda pencereye ilerledi. Bir saatte bir bunu yapıyor, güvenlik kulübesine bakıyordu. Fakat bu sefer başka bir şey görmüş olacak ki dudaklarından alaycı bir "Hah!" çıktı. Merakla başımı kaldırdığımda alay dolu gözlerini bana çevirdi ve "Aşağıda birisi var. Ama işe bak ki benim görüştüğüm o çok kişiden birisi değil." dedi, her kelimesi netti.

Ona anlamsız bir bakış atıp ayağa kalkarak onun yanına, pencereye gittim. Sahanın ön bahçesini ele alan pencereden çıkışa doğru baktığımda, Lavin'i görmek hem şaşırmama hem de dudaklarımda tatlı bir tebessüme yol açtı. Antrenörün bakışlarının ağırlığını üstümde hissederken dahi ona bakmadım, çocukluk arkadaşımın kendi kendine söylendiği belli olan yüzünden çekmedim gözlerimi.

"Ya sabır." diye mırıldanan sesle birlikte yanımdaki beden tekrar eski yerine geçti. Lavin'e ulaşmamın herhangi bir yolu olmadığının bilincinde isteksizce ben de yerime geçtim. Tabii az önce Lavin'in kapıda beklediğini söylerkenki alaycı tutumunun nedenini biliyordum. Benim amansız bir çaba içinde ona sokmaya çalıştığım lafı bana sokmuştu, hem de hiçbir çaba harcamadan. Evren her zaman aleyhime işlerdi.

Az önce susan o değilmiş gibi aniden "Saçlarını mı boyattın?" diye sordu. Yerdeki gözlerimi ona çevirip dün rengi akmış olduğu için tekrar boyadığım saçlarımı düşünerek başımı salladım. Bakışlarım kısa bir an sarının koyu sayılabilecek bir tonu olan saçlarına gitti, yüz kere saçımı açsam bir kere bu tonu tutturamazdım. Bunun verdiği hüzünle "Sizin saçlarınızda çok güzel tutardı boya." dedim.

Dediğim şeyle dudakları yamuk bir şekilde kıvrıldı. Ben daha bu tepkisini sindirememişken "Ben de tam renkli saçların adamıyım kaptan." dedi alay dolu bir sesle. Bununla birlikte gözümün önüne gelen görüntü dudaklarımdan tutamadığım bir gülüş çıkmasını sağladı. Antrenör kesinlikle kendi rengiyle iyiydi.

"Ben de değildim aslında, bir sabah karar verip öğleninde boyattım. Boyalı saç bağımlılık gibi, şimdi normal rengime dönsem gözüm..."

Uzun sayılabilecek bir süre genelde benim anlattıklarımla ilerleyen konuşmamız gelen seslerle bölündü. Anında ayağa kalkıp kapıya doğru giden iri bedenin arkasından hızla ilerledim ben de. Kapının kilit sesi ve hemen ardından elinde fenerle kapıyı açan güvenlik görevlisi çıktı, onu gördüğüme iki saat önce olsa namaz kılabilecekken şimdi surat asacak gibi hissettim.

Yüzü yaşın getirdiği kırışıklıklarla kaplanmış olan adam bize şaşkınlıkla bakarken, ben antrenörün onu sertçe azarlamasını, içeri bakmadan gitmesinin ne kadar sorumsuzca bir hareket olduğunu uzun uzun anlatmasını bekledim fakat o bunun yerine sadece durumu kısaca özetledi ve "Bir dahakine dikkatli ol, çocuklar da olabilirdi içeride kalan." dedi.

Şaşkın şaşkın antrenöre bakarken görevli inanılmaz mahçup bir tavırla özürler diledi. İkimiz de çok uzatmadan bir sorun olmadığını söyleyip son saatlerimizin geçtiği soyunma odasından önde ben olmak üzere ayrıldık.

Kapıya doğru ilerlerken aynı zamanda serin hava dolayısıyla kapşonlumun önünü kapatıyordum. Dış kapıyı büyük bir gürültü eşliğinde açtığımda az kalsın çarpacağım bedeni bu nedenle hemen görmemiştim.

"Lavin?" dedim şaşkınlıkla. Eve gittiğini sanıyordum, onu camdan gördüğümden beri uzun bir zaman geçmişti. Bana ters bir bakış attı ve "Neredesin sen be? Sevo'yu aradım buraya geldiğini söyledi, buraya geldim güvenlik kimse olmadığını söyledi. Seni aradım telefonun kapalı. Hayır dışarı atılsak eve alınmayacağız anasını satayım." dedi. Kaşları çatılmış ve rüzgar dolayısıyla yanakları kıpkırmızı olmuştu.

Kahkaha atıp "Hiç sorma amına koyayım, az kalsın sabaha kadar içeride kilitli kalıyordum." dedim. Yaşadığım her şeyle dalga geçebilme kapasitesine sahip olduğumu biliyordu, bu yüzden yadırgamadan "Kilitli mi kaldın?" diye sordu hevesle. Göz devirip onayladığımdaysa geceye büyük bir kahkaha bıraktı o da.

Saçını karıştırıp dağıtırken aklıma gelen ayrıntıyla kaşlarımı çattım. "Sen niye beni bu kadar bekledin hayırdır?"

Saçındaki elimi uzaklaştırıp yüzüne sevimli bir gülümseme yerleştirdi. "Anamla kavga ettim, hiçbir arkadaşıma da güvenmem bilirsin. Size kaldım yani." dedi kısaca. Lavin'in ailesiyle sorunları olduğunu biliyordum, bu yüzden defalarca bizde kalmıştı. Bunu ikimiz de yadırgamazdık çünkü çocukluktan beri birlikte büyüdüğünde kardeşin gibi oluyordu karşındaki.

Ne kadar üzülmüyor gibi gösterse de içten içe üzüldüğünü biliyordum ailesiyle kavga ettiğinde. Bu yüzden onu bekletmeden "Olur güzelim gidelim, yolda da dondurmayla film falan izlerken yiyecek bir şeyler de alırız." dedim, kolumu omzuna atarken. Tam o sırada hissettiğim bakışlarla refleks olarak sağ çaprazıma baktığımda, antrenörün grileriyle karşılaştım. Bana bir saniyeden kısa süren bir bakış atıp ters istikamete doğru ilerlemeye başladı.

Arkasından kısa bir an baktıktan sonra Lavin'le birlikte eve yürümeye koyulduk. Yolda bir marketten yiyecek şeyler ve birkaç kutu dondurma almıştık, tüm gece uyumayacağımıza emindim. İçecekleri ona verirken geri kalanını ben taşıdım. Tabii bu Lavin'in ikide bir kaslarımı sıkıp "Heyt be, kaslara bak." demesine yol açmıştı, orası ayrı.

Eve geldiğimizde dondurmaları ve içeceği hemen dolaba yerleştirdik. Saat on bire gelirken cipsleri alarak bir film açtık ve izlemeye başladık.

Saat dörde kadar üç tane çerezlik film izlemiş, aldıklarımızı yemiştik. Gecenin sonlarına doğru her zaman yaptığımız gibi dondurmalarla iki tane kaşığı alıp odaya döndüğümde Lavin laptoptan LOTR serisinin birincisini açmıştı bile. Bu her zaman yaptığımız bir şeydi.

Meyveli büyük kutu dondurmayı ona uzatırken çikolatalıyı da kendime almıştım. Bilgisayarı tam karşımıza alıp izlerken gözlerim oradaydı, büyük büyük kaşıklıyordum dondurmamı.

Komik bir sahnede ikimiz de gülerken birazdan aksiyonlu yerlerin geleceği bilincinde dikkat kesildim ekrana. Derken bir bildirim sesi filmin sesini bastırdı.

Bir gözüm ekrandayken telefonumu aldım ve mesaja baktım. Gelen mesajı açtığımda kaşlarım çatılmıştı.

Gönderen: Antrenör

Tokanı soyunma odasında unuttun.

Heyecanlı yerlerin gelmiş olduğunu gördüğümde hızla bir cevap yazdım.

Gönderilen: Antrenör

Önemli değil.

Uyanıksın?

Evet ve pek müsait değilim.

Bu saatte?

Gözlerim ekrana kayarken belki de on beş defa izlediğim, ama hâlâ aynı heyecanı veren sahneye odaklandım. Açık kalan ekrandan bir mesaj daha geldiğini belirtircesine titredi telefonum. Bu sırada Lavin'in sesini duyup ona çevirdim başımı.

"Kiminle yazışıyorsun sen liseli âşıklar gibi?" Anında gözlerim kocaman olurken bir öksürük dalgası esir aldı bedenimi. Tükürüğüm boğazıma kaçmıştı dediğinin üstüne, ben öksürürken hem gülüp hem de sırtıma vurmaya başladı. En sonunda öksürüklerim biraz dindiğinde aklıma gelen ilk şey "Ben zaten liseliyim." olmuştu. Bana muzip bir bakış atıp "Âşık mısın peki?" diye sordu. İkinci bir öksürük dalgasının geleceğini fark ettiğimde ağzıma kocaman, gerçekten kocaman bir lokma sokup "Saçmalama." dedim. Filmden sesler gelmeye devam ettiğinde bir bana, bir de filme bakmış, film daha çekici gelmiş olacak ki beni boş verip ona dikkat kesilmişti. Ben de bakışlarımı telefona indirdim sonunda.

Yarın her zamanki saatte antrenman var.

Pekâlâ.

Herkes gelecek değil mi?

Oflayıp yarı bakmayarak cevap yazdım.

Bşlmiyorum

Herkese sor.

Gözlerimi büyüterek "Neden?" yazdım. Bu adam tam da en sevdiğim vakitleri bölmek için mi var olmuştu?

Önemli bir antrenman yapacağım ve bilmem gerek. Sor hemen bekliyorum.

Sinirle ofladım. Vazgeçişle ekrana pür dikkat odaklanmış arkadaşıma döndüm ve ona haber vermekten de vazgeçip geriye yaslandım. En azından birimiz iki vakit geçirmeliydi.

Takımın ortak grubuna "Yarın gelmeyen var mı?" yazdım. Bu çok saçmaydı, zira bugüne kadar antrenmana gelmeyen kişi sayısı bir veya ikiydi. Filmden gelen sesler beni cezbetse de göz atmadım ekrana, bu sırada uyandırdıklarım bana küfür ederken antrenörün sorusu olduğunu söyleyip küfürleri ona yönelttim. En sonunda herkesin geleceğini öğrendiğimde beklemeden antrenöre yazdım.

Herkes tam gelecek.

Tamam.
Sen şimdi yatacak mısın?

Neden soruyosunuz?

Yarın uykulu gözler görmek istemiyorum karşımda.

Göz devirdim. Beni sinir ediyordu, ama benim onu sinir etmemin bir yolu yoktu. Bu adaletsizlikti.

Tamam uyuyorum. Siz de uyuyun lütfen, karşımda uykulu bir antrenör görmek istemiyorum.

Mesaj bir-iki dakika görüldüde kaldı. Ardından "Pekâlâ." mesajının geldiğini gördüğümde zaferle sırıttım. Başımı Lavin'e çevirip "Laviin." dedim uzatarak. Başını filmden bana çevirdi. "Ben yatayım, yarın erken kalkacağım. Sen takıl kafana göre." dedim. Başıyla onaylayıp "Tamamdır, iyi geceler." deyip saçlarımı karıştırdı. Göz devirip aynı şekilde karşılık verdim.

Hâlâ açık olan ekrana baktım ve bir görgü kuralını yerine getirmek amaçlı parmaklarımı klavyede hareket ettirdim. Çoktan çevrimdışı olsa da, içimde kalmasını istememiştim.

İyi geceler antrenör.

Dudağımı ısırıp üç-dört dakika boyunca çevrimiçi olmasını bekledim. Mesajım görüldü olduğunda ekrana dikkat kesildim lakin beklemeden tekrar çevrimdışı olduğunu görünce sinirle göz devirdim. Telefonun ekranını kapatırken başımı yastığa yaslamış ve gözlerimi kapatmıştım.

Uyku ve uyanıklık arasında olduğum bir vakit titreyen telefonumu yarı kapalı gözlerle açmış ve gelen mesaja merakla bakmıştım, çünkü saat hayli geçti.

İyi geceler.

Okuduğum an dudaklarımda oluşan bilinçsiz tebessümle uykuya daha fazla direnemedim.

26.10.20 | Linda Lewis

Continuer la Lecture

Vous Aimerez Aussi

Arzu +18 Par Firuz

Roman d'amour

155K 736 7
22.1M 889K 115
İşte oradaydı... Muhtaç olduğum kadın korkuyla bana bakıyordu. Ona biraz daha dokunmazsam sanki ölecektim. Bu hastalıklı duygular beni resmen ele geç...
331K 29K 27
Seha Bey bir ayağını öne atıp ona dengesini vererek şöyle bir durdu. Leyla'yı kısacık üstün körü süzdü. Rahatsız eden bir bakış değildi ama olmasa da...
303K 1.3K 44
seks hayatın bir parçası...