› hoş gülüş

50.6K 3.7K 1.9K
                                    

Terli bedenimi formadan ve şorttan ayırdım ve buz gibi soğuk olan suyun altına girdim. Ağrıyan kaslarım suyun altında açılırken az da olsa rahatladım. Önüme düşen mavi tutamları geriye itip onların da ıslanmasına izin vermemin ardından iyice temizlendiğime kanaat getirip suyu kapattım.

Ağzımdaki ıslıkla birlikte kenarda bulunan siyah küçük havluyu belime gelişigüzel biçimde sardım. Dönerken düşen birkaç şampuan ve duş jelinin çıkardığı sese ağzımın içinde küfrettim. Neyse ki gürültüyü duyup azarlayacak birisi yoktu. Düşürdüğüm şeyleri hızlıca geri koydum yerine ve doğruldum.

Antrenör geldiğinden beridir iki katına çıkan karın kaslarımdan akan birkaç damlayı elimle silip duştan çıktım. Hemen kenarda bulunan telefonumu elime alıp önemli bir bildirim olup olmadığına bakarken aynı zamanda giyinmek için soyunma odasının içine doğru ilerliyordum.

Derken bir anda önüme çıkan bedenle yüzüm taş gibi bir göğse çarptı. Aynı anda bir elim açılmak üzere olan havlumu tutarken diğer elim elimdeki telefonu sıkıca kavramıştı. Sinirle başımı kaldırdığımda bana bakan bir çift gri hare gördüğümde daha da sinirlendim. Şimdi sinirimi çıkartmayacaktım da.

Bana ters bir bakış atıp "Ne işin var burada?" diye sordu boş bir sesle. Önüme düşen birkaç tutam saçı geriye itip "Alıştırmışsınız her gün antrenmana, bir gün yapmayınca vücudumun tersine gitti." dedim. Evet, aynen böyle olmuştu. Bizi soktuğu yüksek temponun ortasında bir gece yarın ders yapmayacağımıza dair bir mesaj atmıştı. Nedeni ise evrak işlerinin olmasıydı. Normalde buna sevinmem gerekirken vücudum resmen aylardır spor yapmıyormuş gibi bir moda bürünmüş, enerji depolamıştı. Ben de o enerjiyi atmak için boş sahaya gelip bolca antrenman yapmıştım. Tabii karşımdaki kişinin burada olacağını bilmiyordum. Bu yüzden kendime engel olamadan sordum.

"Siz neden buradasınız?"

Beni bekletmeden "Evrak işleri var demiştim, burada hallediyorum. Ses duyunca geldim." dedi. Düşürdüğüm şampuanlar yüzünden olmalıydı bahsettiği, onaylar anlamda başımı salladım. Hâlâ bana çok yakındı ve ben nedense bunu fark etmesini istemiyordum, ama birkaç saniye sonra fark edip geri çekildi beklemeden. Gözleriyle boynumdan elimle tuttuğum havluya kadar süzdü, fazla beklemeden geri çıkarttı gözlerime. Bakışları ifadesizdi.

Yutkunup "Ben giyineyim o hâlde." dedim. Neden birdenbire böyle saçma bir tepki vermiştim bilmiyordum, yine de rahatsız hissetmiştim. Yirmi erkekle birlikte soyunurken hiçbir şekilde rahatsız hissetmemiştim oysaki. Gözlerimi daldığı noktadan hareket eden âdem elması ayırdı. Çok ufak bir hareketti, buna dikkat etmeme izin vermeden yavaşça "Giyin o hâlde." dedi. Bunu demesine rağmen hâlâ bir adım ötemde duruyordu.

İstemsizce almayı bıraktığım nefesleri fark edip içime derin bir nefes aldım. Kısık bakışlarının dikkatle gözlerimde olması karnımı kasarken hemen başımı sallayıp iyice uzaklaştım ondan. Benim çekilmemle bir saniye kadar durup sonrasında soyunma odasından çıktı.

Sinirle dolabımın kapağını açarken "Salak Atlas, aptal Atlas. On üç yaşında mısın sen Atlas? Kendine gel!" diye homurdanıyordum. "Aştın sen bunu, ergenlikti geçti." Bunu en çok hâlâ içinde oynaşan hayvanlar varmış gibi hissettiren karnıma söylemeliydim sanırım.

Ciğerlerime tekrar büyükçe bir nefes doldurup buraya gelirken giydiğim açık mavi tişörtü ve siyah kot pantolonu geçirdim üstüme. Saçlarıma olduğu kadarıyla şekil verip çantamı koluma asarak çıktım odadan.

Karşı bankta gölgede oturan adamı gördüğümde bakışlarım bir ona, bir de çıkış kapısına kaydı. Yorgundum, az önceye kadar tek hayalim eve gitmekti fakat şu an kararsızdım. Gözlerim tekrar hemen karşımda oturan adamı buldu. Elindeki siyah güneş gözlüğünün ucunu dudaklarına yaslamış, diğer eliyle önündeki sayfaya bir şeyler yazıyordu. Açık renk kaşları çatılmıştı ve son derece konsantre gözüküyordu.

Antrenör [b×b]Where stories live. Discover now